Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Aşk cinayetleri

GİRİŞ 16.12.2013 GÜNCELLEME 16.12.2013 YAZARLAR

Geçtiğimiz günlerde iki aşığı aynı anda idare eden ve birisine kocasını öldürten kadının hikâyesi günlerce medyada konuşulmuştu. Çoluk çocuk, koca ve iki de âşık!

Ahlaksızlığın mundar kaynağından beslenenler buna “aşk” diyorlar ama bunun aşkla, sevgiyle ilgisi yoktur. Yazarın birisi ismini hatırlamıyorum der ki:

“Marifet bize yar olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek”

Ama ne yazık ki günümüz insanı kendisine yar olmayanı “öldürmeyi” yok etmeyi tercih ediyor. İnsanlar galiba birbirlerine dürüst değiller ve aslında sevmedikleri, benimsemedikleri, ısınamadıkları eşlerine birçok sebepten mütevellit katlanmaya devam ediyor ve bir süre sonra olan oluyor.

Boşanmak da çare değil! Nitekim boşanmalar daha vahim sonuçlar doğuruyor. Kimse kırılan, parçalanan, dağılan iletişimlerini tamir etmeye, onu onarmaya, yeni anlamlar kazandırmaya ve kazanmaya çalışmıyor.

Ne yazık ki batılı ülkelerde olduğu gibi bizde de artık beğenmediğimiz, istemediğimiz, anlaşamadığımız veya sorunlar yaşadığımız çevremizdeki insanları bir çırpıda kaldırıp atmak hususunda epeyce mahiriz. Tıpkı eskiyen eşya muamelesi çekiyoruz çevremize ve ailemize.

Sorunları tespit etmek ve tamir etmek…

Lakin bizlerin her tamir girişimi “cinayetle” son buluyor. Zira tartışmayı bilmiyoruz, empati kurmayı, şefkat göstermeyi, merhamet etmeyi, vefalı kalabilmeyi bilmiyoruz.

Bir zamanlar ailesi, dostu, arkadaşı, eşi, sırdaşı, yakını olmuş insanları bir öfke patlamasıyla katleden insanlar hızla çoğalıyor farkında mısınız? Basit kavgalar, tartışmalar ve sorunlar yüzünden bitirilen hayatların sayısını bilen var mı? Şu bir gerçek ki her gün gazetelerin üçüncü sayfaları bu tipten haberlerle kaynıyor.

Geçen gün bir aile dostumuz yeni hâkim olmuş çocuklarını evlendiremediklerini zira adliye koridorlarında yaşanan evlilik dramlarından dolayı evlilik meselesine sıcak bakmadığını ifade ettiler ki bu da gelecekte ki aile hayatımız için endişe verici bir gelişmedir.

“Sokak evi yenmiştir! Evli erkeklerin çoğu sokaktan bıkmışlardır; evli kadınların çoğu da sokağa teşnedirler! Sokak eve karşı harp açmış durumdadır. Cazibeleri temsil eden sokak, vazifeleri temsil eden eve karşı harp açmış ve düşmanının temellerini sarsan zaferler kazanmaya başlamıştır.”

Usta Yazar Peyami Safa böyle söylüyor. Cemiyet hayatındaki çatırdamaların temelinde ev- sokak çatışması olduğunu öne sürüyor “Objektif 5” adlı kitabında. Kadının sosyal çalkantıların müsebbibi olduğunu izah ederken - ki tam elli yıl önce yazılmış bu makalenin bu yönüyle de apayrı bir değer ifade ettiğini belirtmemiz lazım- şunları söylüyor:

“Şüphesiz, evlenme iki taraf arasında değil, hakikatte üç taraf arasında bir sözleşmedir: Kadın, erkek ve cemiyet arasındaki bir mukaveledir. Hatta ev birince derece sosyal bir müessese olduğu için, onun üstünde cemiyetin hakkı, belki zevc ve zevcenin hakkından evvel gelir. Ev sosyal nizamı ve ahengi ifade eder. Fakat sosyal nizamın küçük bir örneğini vücuda getirememiş, fesat ve nifak yuvası bir ev hakiki bir ailenin tarifi içen girer mi?”  

Gerçekten de bugünün Türkiye'sinde de aile bir fesat ve nifak yuvası haline getirilmiştir. Medya, internet, televizyon dizileri ve sokak el ele vermiş ailenin temelini yıkmaya çalışıyor.

Hal böyle olunca yazımızın başında verdiğimiz kocasını aşığına öldürten kadınların, karısını aldatan ve öldüren erkeklerin,  hergün kavga ve gürültüyle büyüyen çocukların ülkesi olmaktan kurtulamayız. Kadın, ev, sokak arasında bir dengeyi henüz kuramamış bir ülkeyiz. İfrat ve tefritte üzerimize yok. Kadın evden bir çıktı, pir çıktı ve lakin artık eve uğramıyor!

Metafizik, tefekkür, dünyanın bütün kadınlarına yabancıdır”(Peyami Safa, Objektif 5)

Peyami Safa burada kadınları bir parça aşağılıyor lakin şunu da bilmemiz lazım.

Karısını metresine öldürten erkek duymadık!

Ama gazetelerin üçüncü sayfaları kocasını aşığına öldürten kadın hikâyeleriyle doludur. Kadın kızdığı zaman, vazgeçtiği zaman, yüreğinden sildiği zaman bu kadar acımasız da olabiliyormuş! Bunu ne yazık ki modernitenin evinden sokağa çektiği modern kadın bizlere göstermiş oldu… Çare mi? Sanırım en güzel tavsiye:

“Haydi Hanımlar eve” çağrısıdır.

Bu çağrımızdaki evden kastımız  “yuvanın, kocanın ve çocukların önceliği”  meselesidir yoksa kadının iş hayatından çekilmesi anlamında değildir. Mamafih bir kadının cenneti, huzuru, mutluluğu, gerçek aşkı ve hayatı sadece evindedir. Gerisi laftır!

Meryem Aybike Sinan-Haber7

meryemaybike@gmail.com  

YORUMLAR 2
  • cemil uzun 10 yıl önce Şikayet Et
    teşekkürler. çok güzel ifade etmiş hanımefendi. Bence problem zannedildiğinden ve görüldüğünden çok daha büyük. biraz ağır olacak biraz da tepki alacak belki ama kadının iş hayatına girirşi (istisnalar ve belli meslek grupları hariç) bence üzerinde samimiyetle konuşulması gereken bir konu..
    Cevapla
  • Ezel 10 yıl önce Şikayet Et
    Güzel ve yerinde tespitler. Sokak kadını teslim almıştır desek yeridir. Sokaklara bakınız daha çok kadın görürsünüz. İlginç ama gerçek. Güzel yazı. Kadın maalesef ahlaki çöküntüde erkekten daha ön saflara çıkmış durumda. Erkekleri yoldan çıkaranlar da yine kadın....
    Cevapla