Bizans Keşişlerinin çorlu düzenini aratmayan bu filmin senaryosu acaba kaç ayda (yıl mı demeliyim acaba) yazıldı, bu senaristler bu oyunun sinopsisini kime veya nereye yazdırdılar?

Artçı sarsıntıları sürecek ve de etkileri uzun yıllara sirayet edecek bir operasyonun ayak seslerini bir ülkenin istihbarat teşkilatı duyar mı duymaz mı, duyabilir mi açıkçası bilemiyorum? Yani aylarca gizlice yürütüldüğü iddia edilen bir dinleme, izleme, veri toplama ve üretme süreci hiç mi hissedilmedi?

İki aydır benim aklımı açıkçası bu sorular meşgul ediyor.

Bu soruların yanında bir de gerçekten de bu güne kadar eşlerini vekil yapıp, sonra kendileri vekilliğe soyunacak kadar Ak Partiye sevdalı birtakım Mümtaz şahsiyetler nasıl oldu da bir anda “Ak Parti kapatılsın!” deme cüretini gösterebilecek kıvama geldi kabilinden bir türlü içinden çıkamadığım bir yığın sorular manzumesi kafamı hayli kurcalıyor.

İnsanları iyi tanımak için geçmişlerini iyi kurcalamak gerekir galiba!

Bir insan vefasız ise, bir insan kolay fikir değiştiriyorsa, güya sevdiklerini kolayca terk edebiliyorsa, hatırlamıyorsa, vicdansız ise öyle tiplere bel bağlamayacaksın! Hele sırtını hiç dönmeyeceksin…

Öyle tiplerin sözleri de özleri de kuru gürültüdür!

Hep söylüyorum, söyleyeceğim hiçbir müktesebatı olmayan, dirayetsiz, kabiliyetsiz insanları sırf soyadlarından, kocalarının isminden, paralarından ve şöhretlerinden dolayı devletin önemli kademelerine getirmeyeceksin!

Yaklaşık iki aydır artçıları süren bir depremin etkilerini konuşuyoruz. Bu yapay depremi inşa edenleri düşündükçe insan gerçekten kahroluyor, bütün dünyaya küsmek geliyor içinden.

Planlı, programlı, hesaplı, uzun vadeli ve sinsice…

Tabii bu kadar karda yürüyüp izini belli etmeyen bu ekip nasıl olur da bir araya gelmiş ve bütün kademeleri ele geçirip, kurdukları ekiplerini sevk ve idare etmişler? Devletin içinde adeta ikinci bir erkin varlığını hissettiren ve devletin ilgili kurumlarının birbirinden bihaber olduğu gerçeğini de ortaya koyan bu hadise yıllarca titizlikle sürdürülen bir çalışmayla aynı düşünce ikliminden insanların bilinçli bir şekilde bir araya getirildiği gerçeğini de bir şamar gibi yüzümüze vuruyor.

Bütün bunlar olurken MİT nerededir? Ve dahi nerede durmaktadır?

MİT Müsteşarı Hakan Fidan gerçekten de uzun zamandır gördüğümüz en birikimli, en saygın ve en dirayetli MİT Başkanı, zaten kendisine bu yapının gösterdiği tepkiden de, bu kararlı bürokratın kendileri için nasıl bir engel teşkil ettiğini anlamak zor değil...

Ülkede Bakanlar, Başbakan, aileleri dinleniyor, izleniyor, kasetler yapılıyor, türlü dümenler çevriliyor ve istihbarat görmüyor, duymuyor, işitmiyor! İNANMIYORUM! Böyle bir güvenlik zafiyetimiz varsa acil önlem! Diye bağırmak geliyor içimden. Şayet bu paralel dediğimiz erk oraya da sirayet etmiş ve karartma yapmışsa vah bize! Diye ağlamak geliyor içimden.

Yani her iki durumda da yüreğim yanıyor, aklım şaşıyor!

Tek düşünce ikliminden insanların devletin güvenliği içerisinde bu kadar aktif olması ve bu kadar erk sahibi olması İçişleri Bakanlarımızın hiç mi dikkatlerine sunulmadı? Sunulduysa neden hiçbir şey yapılmadı!

Biz biliyoruz ki bu yapılanma diğer devlet kurumlarında da söz konusudur.

Anladığımız kadarıyla böyle bir yapılanmanın devletin bütün teşkilatlarında aktif olmasının ana nedeni ne yazık ki herkesi kardeş gören, bir hükümetin iyi niyetli çabalarıyla çoğu kez görmezden ve duymazdan gelinmiş olmasıdır. Zira iki yıl önce bu günleri yaşayacağımızı söyleselerdi asla inanmazdım, inanmazdın, inanmazdık, inanmazdınız, inanmazdılar!

Şimdi geldiğimiz noktada bu milletin yarısının oyunu almış  “Ak Parti kapatılsın” diyecek kadar basiretini kaybetmiş şahsiyetler var. Çok yazık! Yani geçen seçimlerde vekil seçilseydi şimdi istifa mı ederdi, koyu bir partili mi olurdu, yoksa suya sabuna karışmayıp ekmek param mı derdi acaba, merak etmiyor da değilim hani!

Hatırlar mısınız bilmem, bu beyefendi yıllar önce,  “Osmanlı, Abdullah Öcalan'ı paşa yapar, maaşa bağlardı”  diyen adamdır! Hadi ordan! Sen çok iyi bilirsin ya Osmanlıyı, vatansever olmayı, hakkaniyetli olmayı…

Vefasızlığı tescillenmiş insanların görüşlerini de kendilerini de artık kaale almıyoruz!

Bahar geldi!

Malatyalılar duyun! Manen kara kışı yaşadığımız şu günlerde en sonunda bahçedeki kayısı ağacı da çiçek açtı mı? Marmara Bölgesinde Şubat ayında kayısı çiçek açmış! Artık Mart sonunda da kayısı yiyeceğiz inşallah. Yağmur ve kardan ise hala haber yok! Hayret Makamındayız…

Meryem Aybike Sinan-Haber7

meryemaybike@gmail.com