Dün resmi Twetter hesabından soruyor:

“Kerkük adım adım Kürdistan'ın Başkenti Olmaya Giderken Türk Milliyetçileri Ne Yapıyor?”

Soruyu görünce dayanamayıp cevabı yapıştırıyorum:

“Türk Milliyetçileri CHP ile omuz omuza strateji belirleyip geçmişteki şehitlerin ruhuna rahmet okutuyor! CHP VE MHP AYNI POTADA!”

Ve bu yüz kırk kelimelik alan yetmiyor bu tartışmaya ve bugün de bu meseleyi tartışmayı sürdürelim diyorum. Türkiye tarihinde görülmemiş bir durum ve süreç yaşıyoruz. Ruhen ve fikren birbirine taban tabana zıt ve ayrı olduğumuzu sandığımız iki farklı kesim anlaşılmadık ve görülmedik bir birliktelik içindeler. Bu iki düşüncenin yirmi otuz yıl önceki liderleri yaşıyor olsaydı ve bunları görseydi ne yaparlardı dersiniz?

“Hemen oracıkta ölmek isterlerdi!”

Oysa biz “Kırmakla bükülmez fikir dediğin” ilkesinin hâkim olduğu bir düşünceyi keşfetmiştik çocukluk yıllarımızda. Bu kırılan fikir midir, zikir midir, onur mudur kestiremiyorum.

Seksen ihtilali öncesi bu iki siyasi düşüncenin kavgalarını siyasi ve fikri mücadelelerini bizler sonraları okuyarak öğrendik. Yazar Emine Işınsu’nun “SANCI” kitabını okurken döktüğüm gözyaşlarını hiç unutmuyorum! Komünist gençler tarafından işkence edilerek öldürülen Dursun Önkuzu, Süleyman Özmen isimlerini onlar unutmuş olabilirler ama tarih unutmuyor! Biz unutmadık.

Ve bu gençler bugün ülkenin tepesine ÇATI çakmakla meşgul “dava” arkadaşlarını görmüş olsalardı ne derlerdi diyemiyorum lakin ”şehitler ölmez!” vechesi itibariyle muhtemelen yattıkları yerden bir kere daha ölüyorlardır bütün bunları gördükçe!

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu bir şiirinde:

“Öz menem Özmen’em

Onlar kabuk Öz menem!

Ülkü uğrunda şehit

Men Süleyman Özmen’em” diyor!

İşte bu ifadeyle şimdilerde o “Kabuk ve Öz” bir hayali kucaklamış birlikte “Büyük Türkiye’nin” çatısı için bir kutlu yürüyüşe çıkmışlar! Bu yürüyüşün müsebbibi ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan…

Bu süreç aleyhte bitsin, Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasın diye bu siyaset pazarı kimleri bir araya getirirmiş Ya İlahi diye sormadan edemiyor insan. Türk Milliyetçileri Kerkük, Kırım, Doğu Türkistan’ı ne yapsın!

Böyle bir ilgileri ve mevzuları kaldı mı ki?

Prof. Dr. Ümit Özdağ zaten sorusunun cevabını da biliyordu lakin “Tecahül’ü Arif” dediğimiz bu sanat bazan hususan yapılır siyaset arenasında.  

Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan gerçekten de büyük bir siyasetçi.

Bir taraftan Türkiye’yi tam on üç yıl selametle yönetti bir taraftan da ezeli iki ZIT zihniyeti barıştırıp can ciğer kuzu sarması olacak şekilde yakınlaştırdı. Bundan büyük başarı olur mu?

Lakin bu iki zihniyetin çaktıkları çatı kartondan! Belki de Sunta’dandır! Şiddetli bir kasırga ve fırtınada vay o çatının haline!!!

İlk fırtına da yaklaşıyor zaten…

Cumhurbaşkanlığı seçimi onlar için büyük bir fırtınadır!

Cumhurbaşkanı seçimi yaklaşırken elbette biz “Büyük Türkiye” idealine sevdalı insanların adayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Akl-ı selimimiz böyle diyor! Başbakanımız son yüzyılın en büyük devlet adamıdır. Biz onu burçlarımıza bayrak yapmışız onun çatı olmaya ihtiyacı yok diyoruz!

Ancak kalb-i selimimiz diyor ki:

“Başbakan bir dönem daha siyasetin başında olsa gerektir, zira ne kadar yılan, çayan varsa deliklerinden, ne kadar tilki, çakal varsa inlerinden çıktılar! Ülkenin yarını riske girerse böylesi kudrette bir dirayetli yiğit ve mert adamı siyaset arenasında bulur muyuz acaba endişesi taşıyoruz!”

Kararını heyecanla bekliyoruz!

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com