Günlerdir pazar alışverişi yaparken hamile eşinin yanında ensesinde vurularak şehit edilen Astsubay Necdet Aydoğdu ve eşinin görüntüleri gözlerimin önünden gitmiyor. Kahpece ve namertçe öldürülen şehidimiz gencecik ve henüz on aylık evliydi…

Semt pazarında ve eşinin yanında tamamen sivilken, tamamen masum bir zamanda iken arkadan, eşinin yanında ve savunmasız bir şekilde gencecik bu askerimiz hayattan koparıldı…

Bu menfur saldırıyla kime ve neye hangi mesaj verilmek istendi çok belli! Bunların kim olduklarını da biliyoruz, kimden cesaret aldıklarını da. Kandan, şiddetten, nefretten ve huzursuzluktan beslenen bu şer odaklarının hala hükümetin “Çözüm süreci” etrafındaki çalışmalarını yetersizlikle suçlamaları tam anlamıyla şımarıklık ve hadsizlik ve dahi densizliktir.

Hükümetin gerek bölgeye, gerekse ülke sathında huzur ve asayişi sağlamak, herkesin memnun ve mutlu yaşayacakları bir ülke oluşturma tasavvuru maalesef HDP tarafından çok farklı yerlere sürüklenmeye ve bir kaos ortamına evrilmeye, her fırsatta bu zemin yeni planlarla canlı tutulmaya çalışılıyor. Selahattin Demirtaş’ın Kobani eylemleriyle ülkeyi ateş topuna çeviren çağrısı yerini bir başka çağrıya bıraktı.

 “O her dem hümanizmden bahseden, insan haklarından söz eden, Kobani çığırtkanlığı yapan Aysellere, Eminelere, Pervinlere, Gültanlara sormak isterdim; bu genç şehidimiz de vatan evladı değil miydi, insan değil miydi, bir anne ve babası yok muydu? Hani nerdesiniz? Neden bu kahpeliği yapanları kınamadınız? Neden bu şehidimizin annesini aramadınız, başsağlığı dilemediniz? Hadi cevap verin!!!

Çözüm demek ne demek Allah aşkına?

O şehidimizin hamile eşini hiç düşündünüz mü? Yedi ay sonra doğacak çocuğuna söyler misiniz ne diyecek? Babanızı PKK öldürdü diyecek elbette. Daha doğmamış bebeklere miras bıraktığınız bu meseleyi söyler misiniz nasıl çözeceğiz? Veya siz hangi yüzle “çözüm” diyeceksiniz?

Hükümet yetkilileri, devlet büyüklerimiz elbette meselenin her türlü detayını bilmekte ve gelecekle ilgili istikamet tayin etmede stratejiler geliştirmekteler. Lakin biz sade vatandaşların, bir yüreği ve vicdanı olan vatandaşların içi kan ağlıyor. “

Adamlar durmadan parti isimlerini değiştiriyorlar. Yeni isimler, yeni başkanlar gırla gidiyor! Ama zihniyetleri hiç mi hiç değişmiyor. Dün nerede duruyorlarsa bugün aynı yerdeler!

Birtakım yabancı güçler,  maalesef bu meselinin içine çomak sokmuştur.

Bu çıkmaz sokakta artık bir başına değiliz. Akl-ı selim sahibi vatanseverler bilmedirler ki bütün Ortadoğu’yu kendi çıkarları için ateşe atmaktan çekinmeyen bir takım güçlerin tam istedikleri şey de bu çözüm sürecinin girift bir sürece girmesi ve çözümsüzlüğün girdabında kaybolup gitmesidir!

Bu toprakların insanlarını ıraktaki el anlayamaz!

Bu toprakların derdini o üst akıl kavrayamaz!

Bu toprakların geleceğini yaban tayin edemez!

Irkçılık yaparak hiç kimse bir yere varamaz. Sahte izmlerle, yapma siyasi söylemlerle, gündelik politikalarla hiç kimse başarılı olamaz. Yüz yıl sonrasını bugünden göremiyorsanız kayıptasınız demektir. Yüz yıl öncesinden bu topraklara ekilen fitne tohumları bölgeyi kaosa, felakete sürüklemeyi hedefliyordu. Ne yazık ki bölgede çıkarılan yangına sürekli odun taşıdık!

Şimdi HDP de bu kaosun adeta baş mümessili rolündeymişçesine görevini ifa ediyor. Oysa sorumluluk sahibi bir siyasi parti kanla, kavgayla, kargaşayla, şiddetle değil, sözle, siyasetle, nezaketle, diplomasiyle çözüm arayışına girer.

HDP artık kararını vermek zorundadır. Meseleleri demokratik haklar çerçevesinde, siyaseten mi yani legal mi, yoksa illegal yollarla mı çözmek(!) istiyorlar, bunu net olarak ifade etmek ve fiili olarak göstermek durumundalar.

Zira bu hazırdaki halleriyle çok illegal duruyorlar!

Meryem Aybike Sinan/ Haber7

meryemaybike@gmail.com

Twitter:@aybikesinan