Siyasette sadakat da yoktur!

Ama olmalı. Özellikle Ak Partide olmalı! Ak Parti menfaat birlikteliğine dayanan bir parti değil, dava ve ideal birlikteliğine dayanan, siyasal ve kültürel bir oluşumdur.

Ak Parti bugün mefkûresi olan bir parti konumuna yükselmiştir. Ülkenin yarısının teveccühünü kazanan bir partinin mefkûresi de doğru yörüngede demektir.

Ak Parti başarısı ve mefkûresi tescilli bir partidir! Dolayısıyla bu partideki siyaset anlayışında muhabbet de olmalıdır, sadakat de!

Peki, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın son gezisinde paralel yapı için söylediği “Tek başıma kalsam da bu mücadeleyi yürüteceğim” sözlerini nasıl okumak gerekliydi ya da bu sözleri neden serdetti?

Herkes baktığı, gördüğü, durduğu noktada bu sözlere farklı bir yorum getirebilir lakin bendeniz bu sözlerin asla hafife alınmaması gerektiğini düşünenlerdenim.

Özellikle altını çizmemiz gereken bir husus var ki o da Cumhurbaşkanımız her platformda ve mekânda bu meselenin altını çiziyorsa bu mücadelede hala beklentileri karşılanamıyor demektir! Eksik bulduğu,  onaylamadığı hususlar var demektir.

Benim gibi siyasetin oldukça dışındaki sıradan bir vatandaş bunu görüyor, anlıyor da bazı siyasiler bunu hala neden göremiyor, doğru okuyamıyor, gerçekten de anlamıyorum. Altı çizili cümleleri ilk duyduğumda gerçekten de gözlerim doldu. Hiçbir sorumluluğum yokken oturduğum yerde kendimi kötü hissettim. Öyleyse Siyasilerin de bu sözleri enine boyuna düşünüp nerede eksik çalıştıklarını bulup çıkarmaları gerekmez mi? Kendilerini kötü hissetmeleri gerekmez mi?

Belki de şapkalarını çıkarıp bu sözleri düşünmüşlerdir kimbilir!

Ancak benim asıl üzerinde durmak istediğim siyasette sadakat meselesi.  Ak Partililerin yekûnu Cumhurbaşkanımıza çok şey borçlu. Bu parti çok badire atlattı ve her defasında Recep Tayyip Erdoğan gibi cesur, karizmatik, öngörüleri yüksek, geleceği doğru okuyan ve yorumlayan bir lider sayesinde bu badireler daha da güçlenerek atlatıldı.

Gezi olaylarında neredeyse onun dışında kalanların ezici çoğunluğu geri adım atacak kadar ürkmüşlerdi lakin yine öne çıkıp o zorlu zamanları aşan ve partisini toparlayan, dimdik duran bir lider vardı karşımızda: Recep Tayyip Erdoğan.

Başbakanımız gerçekten de güvenilir, entelektüel ve nazik bir lider. Kendisini çok seviyoruz. Cumhurbaşkanımızdan sonra yerini alacak kimseyi sever miyiz acaba diye endişe ediyorduk zira bu endişemiz yersiz kaldı.

Lakin parti içindeki bazı şahısların tutum ve davranışlarını vefasızlık olarak yorumlamak zorundayım. Cumhurbaşkanımızın şahsi başarılarıyla birçok önemli koltuğu işgal eden ve önemli bir takım mevkilere gelen bu insanların bütün marifet sanki nev-i şahıslarına aitmiş gibi yüksek bir kibir ve bencillik içinde olmalarını gerçekten de anlamak mümkün değil!  

Bu kibir ve bencillik içinde etrafını göremeyecek kadar kendilerini yükseklerde sanan bu insanları bağımsız olarak bir şehirde seçimlere soksak iki yüz oy alacaklarını bile sanmıyorum. Bu ispatlanmış bir gerçek! Keşke onlar da bu hakikati bir anlayabilseler…

Yani her anlamda maddi ve manevi anlamda rahata eren bütün vatandaşlar, vekiller ve bürokratlar şunu bilsinler ve aslında hiç unutmasınlar ki; Bu ülkeyi on üç senedir Recep Tayip Erdoğan yönetmesiydi düştüğümüz durumu, ülkenin içler acısı halini tahayyül bile edemiyorum!

Düşünüyorum da devalüasyon ve enflasyon haberlerini, İMF’in bir dilenciye verir gibi yukarıdan bir üslupla söze girdiği “hibe” haberlerini, bir tarafın bir tarafı yok saydığı o kara günleri aslında hiç unutmadığımı anlıyorum.

Gerçekten de ister kabul edelim ister etmeyelim Cumhurbaşkanımız bu ülkenin başına gelmiş olağanüstü bir mucizedir. Başkanlık sistemine geçelim veya geçmeyelim her zaman bizim tabii liderimizdir!

Bunun aksini hiç kimse ama hiç kimse aklından sakın geçirmesin!

Meryem Aybike Sinan-Haber7

meryemaybike@gmail.com

Twetter: @ aybikesinan