Ve tabii ki içimizdeki hainlerin ihanetleri…

Uzun upuzun yıllardır uydurula gelen bu şehir efsanesini bizim hımbıllar, embesiller ve zeka yoksunu hainler bir Ermeni’den çok, bir yabancıdan çok daha fazla dile getirip bunun goygoyunu yapmaktalar. 
Bu ahlaksız hımbıllar vatana duydukları kin ve nefretlerini gidip dışarıda, Avrupa ve ABD gibi ülkelerde kusmakta ve bu kusmuklarını da çeşitli payelerle tahvil etme haysiyetsizliğini gösterebilmektedirler. 
Bu ülke içimizdeki yerli Ermeni Taşnakçıların iftiralarını sineye çekme yerine bunları bilimsel verilerle çürütüp böyle tipleri de direkt vatan haini ilan edip sınırdışı etmelidir. Bu millete de bu ülkeye de ihanet eden her kim olursa olsun bunun bedelini mutlaka ödemelidir. 

Sizce soyadı paspamuk olan, Türkçeyi doğru dürüst konuşamayan o şarlatan gerçekten üstün edebi zekâsıyla mı “Nobel” almıştı? Tabii ki sözde Ermeni soykırımı iddiasına arka çıktığı için, bir takım çıkar çevrelerine bir takım sözler verdiği içindi o payeyi alması… 

Ya bu şarlatanın dişi versiyonu bu aralar ne yapmakta? Tabii ki baştanbaşa yalan ve dolan ile uydurduğu süslü beşeri aşkı sözde tasavvuf perdesiyle kapatıp millete yutturdu ve Paralel desteğini ve rüzgârını da arkalayıp köşeyi dönünce de yurdu beğenmeyip İngiltere’yi mesken tuttu ve sırtından paralar kazandığı bu milleti unuttu! Sık sık ünlü gazetelerde yurdu kötülemekte ve karalamaktadır bu hatun kişisi ve Ermenisever dişisi…
Bu ülke insanı insanlıkta, merhamette, şefkatte ve adalette kendini dünyaya ispatlamış bir millettir. Atalarımız vatansız ve sahipsiz İspanya Yahudilerine mi kucak açmadı, Ermenileri mi bağrına basmadı tarih boyunca… 
Gazeteci Hrant Dink Ermeni asıllı olup Malatya doğumluydu. Malatya’da benim doğduğum mahallede de birçok Ermeni komşumuz vardı. Hatta rahmetli annem mahallede en çok bir Ermeni Teyzeyi severdi. En has komşusuydu. Yani çok yakın tarihe kadar bile aramızda olan bu insanlara soykırım uygulansaydı bu tarihe kadar yaşayabilirler miydi?

Bu millet bırakınız Ermeni soykırımı yapmayı hiçbir zaman Ermeni ayrımı dahi yapmadı. Onları en sadık millet saydı. Münferit hikâyeler bu milletin tümünü bağlamaz. 
Sadece şu son yıllara bakıldığında bile bu soylu milletin insanlıkta ne kadar ileri seviyede olduğunu bütün dünya görür. Bugün ülke topraklarında Avrupalının kabul etmediği milyonlarca Suriyeli, Iraklı, Filistinli ve Afrikalı mülteci var.                                                                       

Bu millet kendine dokunmayana hep gül uzatmıştır.

Birtakım güçler dün sözde Ermeni soykırımını bugün Kürtlere zulüm martavalını sahneye koydu.  Bu millet iyi niyetinin, merhametinin ve adaletinin dezavantajlarını yaşamaktadır yıllar yılı. İyilikten maraz doğduğunu söylemiş atalarımız. 

Her sene her sene gündeme getirilen ve değişik çevrelerin ciddi rant elde ettiği bir çarka dönüşen sözde Ermeni meselesi acaba neden ABD tarafından kesinkes reddedilmiyor? 

ABD bu sözde soykırım iddialarını reddetmiyor ama kabul de etmiyor. Bunun açık nedeni ise pek çok menfaat ortaklığı olan müttefiki bu ülke ile arayı bozmamak. Maalesef hakikat budur!
Türkiye de bu hususta ne yazık ki sakal bıyık meselesine takılmış durumda. Ermenilerle ilişkileri artırsa Azerbaycan alınganlık yapıyor, Azerbaycan’ı da kaybetmek istemiyor… Hâsılı kelam hayli karmaşık ve zor bir mesele…

Ancak bir gerçek var ki o da Türkiye’nin Kafkasya politikasını ciddi anlamda revize etmelidir. Sık sık yapılan politika değişikliği uzun vadede Türkiye’nin aleyhine gelişmektedir. Türkiye’nin Ermenistan tarafından işgal edilen Karabağ meselesini ciddi anlamda sahiplenmesi gerekmektedir.

Bir ara Türkiye’de “bir Ermeni Açılımı” meselesi vardı. 

Tehlikeli olduğu kadar korkunç sonuçları da olacak bu meseleden şükür ki çabuk vaz geçildi… Zaten açılım olmadan dahi yerli Ermeni Taşnakların dedikodu ve fitneleri bitmiyor. Biraz yüz verseniz Türkiye’yi Ermenistan’a bağlayalım diyebilecek kadar ahmak ve zavallı bu kesim acaba ne yapardı? Düşünmek bile istemiyorum. 

Ermeni asıllı vatandaşlarımız bizlerin birinci sınıf vatandaşı değil midir? Vatandaşıdır!

Vekillik dâhil her türlü göreve gelmiyorlar mı? Geliyorlar!

Hal ü hazırda bir sıkıntı yok, sıkıntı Osmanlının son yıllarıyla alakalı, öyle mi?

 Her sene nisan ayında bu mesele gündem olmaya devam edecek. Öyle görünüyor. Bence gelin bir Televizyon dizisi çekelim. Bu meseleyi orada anlatalım bilmeyenlere. Cümle âlem görsün ve utansın!

Sonra da dünyanın dört bir yanında bilimsel toplantılar, sempozyumlar ve paneller düzenleyelim. Anlatalım bütün hakikatleri….
Bu yalana millet olarak “yeter” diyebilme vakti geldi de geçiyor!

Meryem Aybike Sinan-Haber7
meryemaybike@gmail.com
Twitter:@aybikesinan