Şehnaz Faslındayız...
“Sesimde şarkısı aşkın, figân olup gidiyor,
Bahara ermedi mevsim, hazân olup gidiyor.
O bitmeyen geceler, hep bir an olup gidiyor.
Yazık, yazık ki şu ömrüm, ziyân olup gidiyor.”
(Y. Ziya Özbekkan)
Sesimin kaptığı ezgilerin bir yağmur gibi yıkıyor kalbimin kaldırımlarını. Bir ışık bekliyor zamanın karanlık yüzü... Çok zamandır düşmüyorsun göklerime. Zamanın şakağı ağarıyor, kederin okyanusunda. Zaman bitik, zaman yorgun, zaman ihtiyar, zaman eski... Ezgiler ağlıyor, söz ağlıyor, köz ağlıyor.
Cemreler düştü. Geldin sanıyorlar. Bahar geldi diye seviniyor cümle mahlûkat... Ben seviniyorum. Bahar sensin. Erik ağaçları sana süslenmiş bile. Ufukların arkasındaki bir uzak ülkesin hiç gidilmeyen, varılmayası. Gelişin zor, gidişin ani.
Sen geliyorsun, buselik makamında bir şehnaz faslı başlıyor yüreğimin rıhtımına.
Virdimize düşüyorsun an gibi...
Şimdi Şehnaz faslındayız...
Dünyamızın zindanında dört mevsim bir şenlik var. Yağmurlar yağıyor seninle can evimize. Cennet seninle iniyor gönlümüzün orta yerine... Bir mahzun menekşe vuruyor gözlerimin sahiline. Yanaklarımda birer damla gözyaşı bir ney gibi inliyor devrile devrile... Sümbülün kara gözleri bile bile sana yazılıyor. Sana sığınıyor çiçeklerin rayihası. Güneş sana yanıyor, meltem senin yanağına dayanıyor, yağmur sana kanıyor hıçkıra hıçkıra... Ay sana inanıyor. Issız vadiler senin güzelliğini ağırlıyor.
Cemreler düşüyor, gelişin cennetten muştular getiriyor.
Sen geliyorsun, buselik makamında bir şehnaz faslı başlıyor gönlümün kuytusunda...
Aklımıza düşüyorsun zan gibi...
Şimdi Şehnaz faslındayız...
Cümle kâinat geriniyor. Uyanıyor arz-ı semanın destansı yüreği. Bir Esmâ tecellisi zuhûr ediyor, dünyanın ayinesinde. Her zerre yeniden dalıyor hayatın curcunasına. Bitti sanılan, yeni baştan can kesiliyor. Meçhule yürüyor bildiğimiz sular, yeni baştan boşalıyor göklerin avuçlarından. Biliyorum sen geliyorsun. Yeşil feracenle ansızın beliriyorsun bir rüya gibi, bir heyulâ gibi... Bin şarkı düşüyor dilime. Şehnazbuselik makamında şarkılar söylüyorum adına. Yeni baştan düzeni sağlayan O yüceler yücesi Sevgili’ye bir daha şükrediyorum. Gecenin içinden usulca beyazı çekip çıkaran o gönüller Sultan’ına bin kez daha şükrediyorum.
Sevgili diyorum,
En sevgili diyorum, sana şükürler olsun.
Cemreler düşüyor, gelişin cennetten muştular getiriyor...
Sen geliyorsun sonra... Bûselik makamında bir şehnaz faslı başlıyor kalbimin süveydasında...
Aydınlanıyor dünyam, tan gibi...
Şimdi Şehnaz faslındayız...
Kardelenden sonra toprağı delip gelen çiçeklerin sağanağına tutuluyor kimsesiz kırlar. Kokundan belli, sen geliyorsun. Sessizliğe gömülen kıvrak ırmakların akışı değişiyor, gürül gürül vadilerden ötelere şahlanıyor. Gülzârın davetkâr neşesi duyuluyor uzaklardan. Peygamber kokuşlu güller, coşuyor gülzârın kollarında... Yonca kokan eller dokunuyor şebnemine. Bahçeler seni kuşanıyor, ağırdan ağırdan. Sabırla olgunlaşıyor mevsim. Zambaklar patlıyor yuvalarında, titreşiyor lilâ ve mor... Kurşunî şafaklardan sonra aydınlığın vuruyor güne. Sen geliyorsun nazlı bahar, sen geliyorsun.
Cemreler düşüyor, sen geliyorsun...
Gelişin cennetten muştular getiriyor... Bûselik makamında bir şehnaz faslı başlıyor ruhumun adasında...
Şahlanıyor cümle mahlûkat, can gibi...
Şimdi Şehnaz faslındayız...
Biliyorum aşktır güzellerin en güzeli. Kervankıran gibi, kameri gibi düşüyor ansızın yol ortasına. Gitmesen bir türlü, gitsen bir türlü... Musiki bakışlı sözler cilalıyor, paslanmış gönülleri. Sadabat eğlencesi koşuyor, düşüncelerime. Sen mevsimlerin ortasında bir ada gibi çağırıyorsun cilveli. Cüce yürüyüşlü gecelerin birinde bırakıyorum kendimi serin sularına. Kırık dökük yıldızların uzağında, senin adana sığınıyorum. Susturuyorum şarkıların en delişmenini. Bir şehnaz şarkı tutturuyorum. Şarkının gözbebeğinden akıyorum sana... Çorak kentlerin bağrına konan bir tomurcuk gibi açmadan, geçip gidişine yanıyor bağrım. Şarkılar utanıyor, söz utanıyor gelmeden gidişine. Geliyorsun kentimize hiç uğramadan...
Cemreler düşüyor, gelişin cennet muştuları getiriyor.
Sen geliyorsun, aslında gelmiyorsun bizim buralara, uğramıyorsun...
Buselik makamında başladığım şarkıyı kesip, hüzzam’a takılıyor dudaklarım...
Kararıyor dünyam bir zindan gibi...
Meryem Aybike Sinan
aybikesinan@gmail.com
-
farkvar34 14 yıl önce Şikayet EtYılın en iyi deneme yazarını buradan ilan ediyorum.... Kesinlikle okuduğum denemeciler arasında sözlerindeki ritmle olsun, kelime hazinesiyle olsun, duygu ağırlığıyla olsun, kelimelirin hizaya getirilişi olsun mükemmel bir söz sanatçısıyla karşı karşıya kaldığımızı hissettiriyor Aybike hanım. Eh nihayet sonunda muhafazakar kesimde şu bizim solcularla atışacak düzeyde gerçek bir hanım yazar kazandık diyebilirim. Uzum zamandır gözlemliyoruz sizi Aybike hanım. sizin her yazınız aynı zamanda bizim mütevazi sitemizde yer buluyor. tebrikler, teşekkürler efendim.Beğen
-
mehmeta85 14 yıl önce Şikayet Etbaşta mimiga ve gökkuşağı kardeşlerime.... Gerçekten böylesine sanat yazılarına yaptığınız yorumları çok beğeniyorum. hele mimiganın özellikle bu köşedeki yorumları süper, duygulu. Kendisinin yorumlarını zaten seviyorduk ama burada iyice harikalar yaratıyor. arkadaşlar Aybike hanımın köşesi sevgi köşesi olsun. Gerilen nefeslenmeye buraya gelsin bundan sonra. Yazı güzel, okuyucu güzel. süpersin Aybike hanım.Beğen
-
GÖKKUŞAĞI 14 yıl önce Şikayet Etyine güzel bir yazı ile çıktınız karşımıza.... sözel anlamda böylesine özel duygu ve düşüncelerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkürler Meryem Hanım... yazmak sizden okumak bizden.. :) durmak yok yola devam.. :))Beğen
-
Mimiga 14 yıl önce Şikayet Et**. Gelsene neredesin ey sessiz ölüm. Adını yazsana dudaklarıma.Zaman kan süzüyor kulaklarıma. Hıçkırığa mahkum bîçare gönlüm.Haydi takılıver ayaklarıma. Gelsene neredesin ey sessiz ölüm. Bulsam Kafdağının eteklerini.Başımı çevirip gitsem mi bilmem.Ben ki yaranamam, şakaya gelmem. Kuruttum belgisu peteklerini. Karanlık dolu bir dünyada gülmem. Umutlar sultanı anlayamadı.Sizler beni asla anlamazsınız. Biraz sevdasınız, biraz nazsınız. Kimse benim gibi ağlayamadı. Belki gülersiniz, inanmazsınız.Beğen
-
Mimiga 14 yıl önce Şikayet EtBenim Şiirim (Nurullah Genç). Bakmayın çevremi kuşatanlara. Hüznün, yalnızlığın şairiyim ben. Issız ovaların nehiriyim ben. İçimde işliyor derin bir yara. Aşkın öldürmeyen zehirim ben. Kapattım kalbimin son kapısını, Dokunun boşlukta bir taş gibiyim. Hafızası ölü nakkaş gibiyim. Çekiyorum mutsuzluğun yasını. Ayaklara mahkum bir baş gibiyim. Ölümü yaşadım ölmeden önce. Bana sonsuzluğu beklemek düştü. Mazide benim de yüzüm gülmüştü. Uyandım mutsuzluk geri dönünce. Bu bir rüya değil belki de düştü. Ölümü yaşadım ölmeden önce.Beğen