Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Kürt Salim, Abdülhamit’i niçin öldürmek istedi?

GİRİŞ 03.05.2010 GÜNCELLEME 03.05.2010 YAZARLAR

Sultan II. Abdülhamit, hiç şüphesiz Türk Tarihinin en uzak görüşlü, en dirayetli, en mücadeleci ve en siyaset ehli Padişahı olmasına rağmen bir o kadar da en talihsiz, en hüzünlü ve şansız padişahı unvanına sahiptir.

İlber Ortaylı Hocanın deyimiyle “imparatorluğun en uzun yüzyılı” diye nitelendirebileceğimiz 19.yüzyıl gibi tarihin en zorlu döneminin bütün yükünü ve meşakkatini de Sultan Abdülhamit Han çekmiştir ne yazık ki. Zira devletlerarası siyasal ve askeri manevralarla ve entrikalarla yüzyüze kalıp bir yandan oldukça zeki ve politik bir siyaset yaparak devletini korumaya ve ayakta tutmaya çalışırken öte yandan içteki düşmanlarla uğraşmak ve mücadele etmek durumunda kalmıştır.

Kendisini hiç de hak etmediği bir biçimde “ cani, jurnalci, despot, vehimli ve entrikacı” ya da “ Kızıl Sultan” gibi sıfatlarla yeren devrin sözde vatansever, aydın, batıcı Jönleri ne yazık ki daha sonraları ülkelerini kendi elleriyle yıkacaklardır!

Abdülhamit’e bu ülke insanının özellikle vefa borcu vardır.

Çünkü o bu ülkenin yararı dışında hiçbir zaman şahsi emelleri için politika yapmamıştır. Tebaasının mutluluğunu, ülkenin bekasını kendi tahtından ve geleceğinden önde tutmuştur. Kürtlerin bile Sultan Abdülhamit’e ciddi bir sevgileri vardır. Kürtler bu dönemde “Bavé Kurda” (Kürtlerin Babası) olarak adlandıracak kadar seviyorlardı Abdülhamit’i. Özellikle doğuda Kürtlerden kurmuş olduğu Hamidiye Alaylarıyla Kürtleri Osmanlıya yakınlaştırmak ve merkezileştirmek amacını taşıyordu.

Ancak Kürtlerle böylesi sıcak ilişkiler kurmaya muvaffak olmuş Sultan Abdülhamit Han, Yüzbaşı Kürt Salim diye tanınan bir subay tarafından öldürülmek istenir. Bu olayı II. Abdülhamit Han’ın kızı Ayşe Osmanoğlu, “Babam Sultan Abdülhamit” adlı kitabında şöyle anlatıyor:

“Alatini Köşkü’nde babamın paraları teslim edildikten takriben bir hafta sonra muhafız zabitlerden Topçu Yüzbaşısı Kürt Salim, babama kurşun atmıştı. Bu sabah tahminen on buçuktu. Yemekten evvel hava almak için babam balkona çıkmış, dolaşıyordu. Hemşirelerimin her biri kendi odalarında bulunuyorlardı. Ben de kendi odamda mandolin çalıyordum. Tam benim balkonumun altından bir tabanca patladığını duydum. “Eyvah! Korktuğumuza uğradık! Diye feryat kopararak deli gibi merdivene koştum. Aşağıya indim. Gözlerime ilk ilişen babam oldu. Ayakta balkonun kapısının önünde duruyor, annemle Saliha Naciye Hanım’a hadiseyi anlatıyordu:

Babam Sultan Abdülhamid- “Salim bize kurşun attı. Şu karşıki taflanların arasına saklanmış. Gözümle gördüm. Ben çık diye bağırınca her nedense ikinci kurşunu atmadan ayağa kalktı” diyordu.

Kürt Salim’e bunu neden yaptın diye sordukları zaman,” cümlenizi kurtarmak için” cevabını vermiştir.

Esasen babamın talihidir… Kime nimet yedirdiyse mutlak ondan ihanet görmüştür. Bu Kürt Salim kimdir? Vaktiyle pek fakir bir ailenin çocuğu imiş. Asker olmak istediği halde müracaat edecek kimsesi yokmuş. Salim, bir sabah babamın hususi doktoru İsmet Paşa’yı yokuşun başında bekleyip halini anlatmış. İsmet Paşa da “peki oğlum, Efendimize arzederim” demiş. Babama bu genç çocuğun halini anlatmış. Babam da Kuleli’ye yazdırtıp ihsan göndermiş.

İşte Salim bu surette yetişmiş, yüzbaşılığa kadar terfi etmiştir. Lakin gel zaman git zaman babamın hal’inde moda olan kahramanlık zihniyetiyle babamı ortadan kaldırmanın bir şeref olacağını düşünerek bu kurşunu atmaktan çekinmemiştir. Böylelikle minnet borcunu ödemiştir!”

Ayşe Osmanoğlu’nun hatıralarından naklettiğimiz bu olaydan ve diğer olaylardan anlıyoruz ki II. Abdülhamit Han, sanıldığı gibi despot birisi değil, oldukça hassas ve merhametli biriydi aslında.

O dönemde Abdülhamit’e karşı durmak bir nevi moda haline gelmiş, neredeyse ona düşmanlık yapmak, ona karşı durmak vatanseverlikle bir tutulur durumu ortaya çıkmıştır.

Yine Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri de bir ara Abdülhamit’e karşı durur gibi olursa da kısa zaman sonra bu anlayışını değiştirir zira İttihat ve Terakki zorbalığını görüp tanıdıktan sonra tarihe düşen şu ünlü sözlerini söyler:

“ Keçeli Said, sen şefkatli bir padişaha müstebit diye itiraz etmiştin. Onun cezası olarak şu dehşetli istibdadın cezasını çek!”

Bediüzzaman’a göre, daha fazla hürriyet argümanıyla ortaya çıkan ancak ne yazıktır ki ülkenin bütün kurum ve kuruluşlarını hallaç pamuğu gibi savuran İttihat ve Terakki asıl zorbadır, despottur ve zalimdir. Dolayısıyla asrın âlimi asrın padişahına itibarını vakit kaybetmeden iade etmiştir.

Bütün bunlardan hareketle görüyoruz ki gerçekten de II. Sultan Abdülhamit Han, ülkeyi tam otuz üç sene gibi uzun yıllar toprak kaybettirmeden başarıyla idare ettiği halde, zamanın sözde bazı aydınları tarafından anlaşılmamış anlaşılmadığı gibi değişik hakaretlere, zorbalıklara ve ihanetlere uğramıştır. Tahtından el çektirildikten sonra Selanikte gözyaşları içinde batan ülkenin akıbetine yana yana bakıp iç çekmiş, büyük acılar içinde vefat etmiştir.

Devrinde maalesef değeri anlaşılmamış, kıymeti bilinmemiş bu büyük ve derviş ruhlu Padişah, kendi elleriyle sokaktan alıp asker yaptığı, rütbeler verdiği Kürt Salim gibi nankör insanların kör kurşunlarına dahi hedef olmuş bir bahtsız Sultandır.

Kim ne derse desin, Sultan Abdülhamit Han, birçok yabancı diplomatın ve aydının hayran olduğu bir insandır. Kendi aydınımız da hatasını maalesef çok geç anlamıştır anlamasına ama hala bu büyük padişahın üzerine yapışıp kalmış olan o “ Kızıl Sultan” imajı maalesef birçok insan tarafından kullanılıyor bilinçli veya bilinçsiz olarak…

Oysa tarih hataları affetmiyor işte…

Tarih onu en büyük padişahlar listesinde ağırlıyor.

Tarih affetmez!

Zira tarih ona o yüce itibarını çoktan iade etti.

Bilen biliyor!

Öyle değil mi?

Muhabbetle Efendim!

Meryem Aybike Sinan - Haber 7
meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR 38 TÜMÜ
  • Murat 6 yıl önce Şikayet Et
    Elbette asrın fikir adamı bediüzzaman amcam bile sultan 2 abdülhamit hana değerini iade etmiş. Affı şahanelerini kazanmış. Ah ah be kuzum şimdiki asırda fenden ilmden uzak biçareyiz. Allah bize tekrar kuvvet vere. Vesselam...
    Cevapla
  • Cavit GÖNEN 8 yıl önce Şikayet Et
    Bu yorumları 5 yıl sonra gördüm. Yorumumun ve Davamın arkasındayım. İnsan haddini bilecek. Ne Üstadımı ne de Abdülhamit hazretlerini fikir kısırı insanların yorumuna bırakılamaz.
    Cevapla
  • Haber7 en büyük! 14 yıl önce Şikayet Et
    Bravo Sayın Ahmet Ar!. Sizi canı gönülden kutluyorum Beyefendi. Bu sitede böyle beyefendilerin de bulunuyor oluşu hakikaten takdire şayan bir husus. Böylesi yorumcuları gerçekten de özlemiştim. Nezih üslubunuza teşekkürlerimi sunarım. müslüman budur. islam ahlakı budur vs.
    Cevapla
  • Ahmet Ar 14 yıl önce Şikayet Et
    MUHTEREM CAVİT GÖNEN BEY E-2. Bu arada mezkûr zâtın sıra dışı bir âlim olduğunu ben de elbette kabul ediyorum ve sözü burada kesiyorum. Söylenecek söz bitmese de kanaatlerimle sizin gibi güzel bir insanı incitmek istemiyorum. Kardeşliğe halel gelmesindense sözümüz içimizde kalsın. Şair ne demiş? Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem/ Dili yok kalbimin ondan ne kadar bîzârım. Başka bir şair de, Zâlim beni söyletme derûnumda neler var, diyor. (Buradaki zalim kelimesi size müteveccih değil, şiiri aynen aldığım için böyle) Selamlar.
    Cevapla
  • Ahmet Ar 14 yıl önce Şikayet Et
    MUHTEREM CAVİT GÖNEN BEY E. Şu efendi üslubunuz var ya. Ona kıyamıyorum. Tartışmak da bizim usulümüzde hoş bir şey değil. Hiçbir tartışmanın galibi yoktur. Şunu söylesem, Zelle, ehemmiyetsiz meselelerde olur. En iyiyi değil iyiyi yapmaktır, asla kötü ve günah işleme değil. Hz. Peygamberimizin Hz. Ebubekirin değerini anlayamaması gibi bir vak ayı zihninize sığdırabilir misiniz? Peygamber sıfatlarından olan fetanet ve feraset böyle bir şeye müsade eder mi?Bu mühim sıfatların Onun varislerinde de kendi kablarınca bulunması gerekmez mi?
    Cevapla