Başbakan'ın özür dilemesi nasıl anlaşılmalı?
Referandum bitti.
Düne ait her ne varsa tükendi. Yepyeni bir dönem başlıyor artık. Başbakanın Referandum sonrası yaptığı konuşmanın bence en önemli noktası, en insani vurgusu “ Ben de eğer kırıcı sözler söyleyerek birilerinin incinmesine sebep olduysam özür dilerim!” cümlesi idi ki gerçekten beni çok etkiledi.
Özür dilemenin bir erdem olduğunu söyleyip dururuz. Ama asla yaptığımız hataları görmez, her söylediğimizin mutlak doğru olduğunu sanma gafletinde bulunuruz çoğu zaman.
Bu herkes için böyle ne yazık ki!
Her zaman söylerim. Bendeniz Başbakanın en çok bu insani taraflarını seviyorum. Onu bu milletin gözünde güvenilir ve samimi kılan da siyasi taraflarının yanında bu yönlerinin de baskın bir şekilde görülmesidir.
Özür dilemek, ben bu hataları yaptım, bu hatalarımdan pişmanım anlamı taşımıyor! Aksine karşı tarafın bir yandan gönlünü alma, ortamı yumuşatma, tansiyonu indirmenin yanı sıra başbakanın kalbi taraflarının, karşı tarafa el uzatma, onların bozulan morallerini tamir etme anlamını da taşıyor aslında.
“Meydanlarda bana yapılan hakaretler için de ben hakkımı helal ediyorum!” diyor başbakan. Helalleşme kültürü bizim dinimizin ve medeniyetimizin en has, en erdemli ve en yüce hallerinden birisidir.
Toplum olarak helallik isteyen başbakanlara çokça alışkın değiliz biz. Bu nedenle bana çok etkileyici geldi. Zaten başbakan Recep Tayyip Erdoğan farkı da burada, onu sıra dışı yapan da böyle farklı tarafları değil mi?
Yeri geldiğinde şiir okuyan, şiirin sözlerine yaslanıp ağlayabilen bir duygulu yürek, yeri geldiğinde arabasından inip en yoksul bir ailenin kapısını çalıp onların sofrasına oturan, yeri geldiğinde sözün tükendiği yerde kükreyebilen taraflarıdır onu farklı ve bizden kılan.
Hepimiz oturduğumuz yerde yüzlerce insanın kul hakkına gireriz. Dedikodu kültürümüz maşallah zirve yaptı son senelerde. Artık, telefonlarda, sohbetlerde, internetin her alanında insanlar durmadan dedikodu yapıyor, birbirlerini çekiştiriyorlar. Bu siyasilerde de böyle. Kimseler kırdığı insanlardan ne özür diliyor, ne helallik alıyor. Her söylenen söz dağ dağ yüreklerin üzerine ateş gibi düşüyor, yakıyor, yaralıyor.
Toplum olarak acayip bir dedi kodu ve kin kültürünün kucağında birbirimizden hızla uzaklaşıyoruz. Uzlaşamıyoruz ama hızla yozlaşıyoruz ne yazık ki! Oysa siyasi tercihimiz her ne olursa olsun bizim birbirimize ihtiyacımız var. Bizim bizden başka kimimiz var ki? Ben evine ekmek götüremeyince intihar eden Silvanlı Kürt babaya da, çocuğunu dağda yitiren ananın feryadına da ağladım. Öte yandan şehit düşen askerimize, dul ve yetimimize, yoksulumuza da ağlayıp gözyaşı döktüm.
Çünkü bu topraklarda yaşayan insanları seviyorum.
Çünkü konu insan oldu mu siyasi taraflarım bitiyor. Bitmeli de…
Siyasi tercihlerimiz insanı taraflarımızın önüne çıkmamalı! Her olayı siyasi tercihlerimizle ilintileyip yorumlamamalıyız diye düşünüyorum. Hakaret ve dedi kodu kültürü yerini sevgi, şefkat ve merhamet kültürüne bırakmalıdır.
Şahsen bendeniz Referandumun sonuçlarından çok başbakanın bu sıcak ve anlamlı vurgularına takıldım.
Özür dilemek ve helal etmek!
Bence bu referandumun hatırlayacağım en güzel tarafı bu cümleler olacak. Çünkü gerçekten de bu kuşatıcı ve ince konuşma karşısında dünyevi olan diğer şeyler önemini yitirdi bende.
Şimdi diğer liderlerden de bu tarz bir konuşmayı bekliyorum açıkçası.
Gönül istiyor ki Kılıçdaroğlu ve Bahçeli çıkıp, “Yaptığım iftiralardan, hakaretlerden ve kırıcı sözlerden dolayı hem toplumdan hem de başbakandan özür dilerim” desinler.
Açıkçası bekliyorum.
Meydanlardaki galibiyetler ve mağlubiyetler çok önemli değil.
Asıl önemli olan yüreklerdeki galibiyet ve mağlubiyetler. Asıl olan yüreklere sımsıkı yaslanabilmek. Başbakan bunu başardığı için meydanlarda galip çıkıyor. Çünkü insanların yüreklerinin hassas noktalarını biliyor, o noktalarla buluşmaları biliyor ve samimi davranıyor. Hepsi bu aslında.
Siz sanıyor musunuz ki kırsal yörelerdeki Fadime Nineler, Bekir Dayılar bilerek oy kullandılar! Anayasanın değiştirilen maddelerini bilmeyenler o kadar çok fazla ki! Onlar başbakanın kişiliğini seviyorlar. Birçok insandan biliyorum ki sadece kendisini, kişiliğini, samimiyetini, hisli taraflarını seviyorlar, başbakan söylüyorsa doğrudur, diyorlar. Çünkü bu başbakan onların dilinden anlıyor, onların kalp taraflarını ihmal etmiyor, bu toprakların kokusunu ve dokusunu biliyor.
Başbakana inanıyorlar!
Bu galibiyetin biricik sebebi bu, ama diğer liderler bunun farkında değiller ne yazık ki!
Şahsen bendeniz de somurtan bir başbakandansa yeri geldiğinde hislenip gözyaşı dökebilen, yeri geldiğinde şiir okuyan, yeri geldiğinde futbol oynayan, yeri geldiğinde espri yapabilen, yeri geldiğinde rast gele bir lokantaya girip vatandaşla yemek yiyen bir başbakanı tercih ederim.
Somurtan insanları kim sever?
Hele somurtan liderlere hiç kimsenin tahammülü yok gibi görünüyor.
Hiç kimse körü körüne parti tutmuyor, tercih yapıyor. Hem de artık insanlar tercihlerini kendilerine en yakın bulduklarından yana yapıyorlar.
Bu referandum gösterdi ki bütün ezberler bozulmuş, bütün kaleler yıkılmış, bütün bilindikler silinmiş ve bütün yarımlar tamamlanmıştır.
Ve yine bu referandum gösterdi ki insani tarafları taze ve diri olanlar, bu halkı gerçekten sevenler ve düşünenler meydandan galip çıkmışlardır. Herkes samimiyetini göstermek durumundadır. Millet aksini yemiyor işte.
Samimiyet galip geliyor.
İçtenlik ve doğallık galip geliyor.
Bir de…
Sevgi ve merhamet…
Muhabbetle efendim!
Meryem Aybike Sinan - Haber 7
meryemaybike@gmail.com
-
mehmet sağlam 14 yıl önce Şikayet Et2007 den anlaşılan. 2007de herkese eşitiz falan dedi.sonra başladı ergenekon hapisler sabah baslınları.ardından anayasa dayatması.işsizlikde artış.tekelcilere dayak.işçiye biber gazı.telefon dinlemelerindeki normal artış.kesin gene herkesi kucaklayacak....bu sefer daha iyi kucaklayacak belli.Beğen
-
Metin Yazar 14 yıl önce Şikayet EtZaman zaman eleştirecek noktalar bulup acımasızca eleştirsem de. Erdoğan gibi bir başbakanın zamanında yaşadığıma, ona oy verdiğime, onu sevdiğime, onun için kavga ettiğime çok seviniyor ve mutlu oluyorum. Meryem hanım da tıpkı Erdoğan gibi sahici, Erdoğan gibi arı, Erdoğan gibi duru, Erdoğan gibi içli ve merhametli bir insan. İyiki onlarla aynı taraftayım. Öbür tarafta olsaydım hem sekiz senede yedi büyük mağlubiyet gecesi yaşadığım için çok mutsuz olur hem de yedi büyük mutluluğu yaşayamazdım. O tarafta olmanın anlamsızlığı ve zevksizliği ise bir başka mevzu.Beğen
-
Ana muhalefet 14 yıl önce Şikayet EtBaşbakan mert adam. İnsanın düşmanı da mert olmalı. başbakan gerçekten de çok mert ve delikanlı bir adam. Yeri geldiğinde mert olmak özür dilemek erdemli bir hareket. Tespitlerinize katılıyorum meryem Hanım. Teşekkürler.Beğen
-
Hasan Seyre 14 yıl önce Şikayet Etkazanmak kadar güzel bir duygu olamaz... hele de görüşlerinizi birebir seslendirenler bir millet yönetmeye adaysa kendinizi bir anda Okyanus ötesiyle rekabet edecek kadar büyümüş görürsünüz.o yüzden Türk ve İslam kanallarına bakınca gözünüze çarpan ilk şey öve öve bitirilemeyen Çanakkale destanıdır.Müzelerde mağlup ingilizin telefonu, telsizi, silahı elbisesi, karavanası öğrenciye gösterilir.işte biz böylebir devleti yendik denir.Türk askerinin malzemeleri hangi müzede diye sorarsan sadece mezarları gösterilir.Batının karşısında çöküşün adı neyse.Beğen
-
yusuf Kurucan 14 yıl önce Şikayet EtBravo meryem Hanım. bence gözden kaçan önemli bir hususu dile getirmiş ve çok da iyi etmişsiniz. seçimi kazandıran önemli etkenlerden birisini öne çıkarmışsınız. çünkü başbakan bu yönleriyle çok seviliyor. bu durum bütün bürokrat ve vekillere örnek teşkil etmelidir diye düşünüyorum. tebrikler.Beğen