Turan Engin'in türküleriyle hâlimiz ahvâlimiz!
Ne zaman Turan Engin dinlesem aklıma önce “dostum” türküsü gelir nedense. Kanıma iliğime işlemiş onca türkü içinde bu türkünün bambaşka yeri vardır bende.
Sevdiğine beddua yerine “ Varıp yâd ellere meyil verirsen/ Kış ola bağlana yolların dostum” diyen sözler sitemin en yüksek ve en ince halidir ve bilen için çokça anlamlıdır.
Geçen akşam kızımla başbaşa vermiş, çay içiyoruz. Bilgisayarıma uzun zaman önce yüklediğim Turan Engin’den bir “Türküler Geçidi” faslı dinliyorum. Dışarıda mevsimi omuzlayan bulutsu hava, soğukların önünü açan rüzgâr ve yeni baştan ölen, tükenen ağaçlara inat, ruhum bugün nostaljinin davetine icabet ediyor!
Böyle eskil, sıcak ve geçmişimi bana bağışlayan türkülere yaslanacağım bugün diyorum. Her dinlediğim türküde irkiliyorum, gözlerime müphem ve asil hatıralar yığılıyor. Uzun sürmüş korkulu bir rüyadan uyanır gibiyim, tanımadığım, bilmediğim bir coğrafyada, vefasız insanlar arasında bir başınalığımı bu türkülerle avutmak, azıcık teselli bulmak umudundayım.
Bu türkülere; bu her biri binbir hatırayı depreştiren, onlarca güzelliği hatırlatıp yüreğimizin camlarını tıkırdayan, vurgun yemiş ruhumuzun vahalarını yeni baştan yeşerten, yaralarımıza merhem olan türkülere bel bağlayacağım…
Madem bel bağlayacak dostlar kalmadı ruh hanemizde, madem her şey yüzeyinden okunup görünüyor, madem dostlar meclisi dağılmış, o halde daha derinlere dalmalı, suyun yüzü bulanmışsa çok derinlerde berrak sularda huzur aramalı, bulmalı, türkülerin sadakat kokan, kekik, ıtır, reyhan kokan ellerinden tutmalı, kendimi onların arasına katmalıyım belki de…
Turan Engin gideli kaç yıl olmuş?
Saymasam da sanki uzun yıllar olmuş gibi, tülümsü, ırak ve upuzun yıllar olmuş gibi zorlanıyorum tarihini hatırlamaya. Ben de unutmuşum! O davudi sesi özlemişim. Bir de dağ gibi duruşunu galiba. Sanatını dağlarca eda eden kaç sanatçı kalmış şunun şurasında. Kaç ses türkülerini gümbür gümbür söyledi ve böylesine bir aks-i nida bıraktı?
Sanatın da namusu vardı diyor içimdeki efsunlu ses.
Bir zamanlar sanatın, merhameti, şefkati, hikmeti, asaleti, rikkati ve hakikati vardı. Sanat böyle pahada ağır, özde hafif- meşrep değildi galiba. Türküler, şarkılar dile geldi mi yüreğe seslenirdi, göze değil. Yürek devletinde ne imparatorluklar kurulur, ne saltanatlar devran sürerdi!
Türkü beni çağırıyor! Gel diyor, gel! Âşık Turabi’nin sözlerine Turan Engin ses veriyor ve ben da katılıyorum türkünün aşk kervanına:
“Gel gönül gidelim aşk ellerine
Muradın var ise bir tane yeter!
Fikreyle kıldığın amellerine
Heva-yı cehline efsane yeter!
Turabi özünü payımal eyle
Erenler yolunda kesbi hal eyle
Şu fani dünyayı bir hayal eyle
Gelip konan göçtü nişane yeter!
Zamanın vefasız ellerinde kimler gelip geçmiş, kimler tarumar olmuş düşünmek bile istemiyorum. Zaman vefasız! Biz de mi olmak zorundaydık? Zamana yenilmeli miydi tüm güzel şeyler? Dün dostum dediğimizi bugün unutmalı mı idik? Âşık Turabi’nin de dediği gibi gelip göçenlerden bir nişane dahi kalmadıysa gönül bağımızda türküler ne yapsın! Zaman ne yapsın, gönül ne yapsın, aşk ne yapsın, meşk ne yapsın?"
“İlahi olmaya yardan ayıran
Bahçede bülbüller ötüyor uyan!
Kula gölge ise Allah’a âyan
Senden ayrılalı gülmedim dostum!”
Turan Engin hep derin sularda engince söyledi.
Belki de kendisini “Engin ol gönül engin ol” türküsünde daha fazla tanıdık, daha çok sevdik. Sivas, Malatya, Erzincan üçgeninde bir türkü havuzunda birbirinden ince, birbirinden gökçe türkülerden tanıdık, sevdik, dinledik. Bizim çocukluğumuzun ve gençlik yıllarımızın duygulu yüreğine o hep davudi sesiyle inceden inceye türkü nakışlarını işleyip dokudu.
Şimdi düşünüyorum da biz şanslı bir nesilmişiz.
O yıllarda her şey daha mı güzeldi ne? Fırınların ekmekleri bile başka kokardı. Türküler içtendi, insanlar duyarlı ve merhametli! Geçen gün ilkokuldan bir sınıf arkadaşım bir mektup atmış bana. Açıkçası kendisini ilkokuldan beri görmüş değilim. Makine mühendisi olmuş, haber7’yi takip ediyormuş. Mektubunda “ Meryem, hatırlıyor musun mahallede Deli Naco vardı. Onun sattığı çikletleri ve gofretleri nasıl zevkle yerdik, her şeyin ne güzel anlamı ve tadı vardı, şimdi her şeyimiz var ama tadı yok galiba!” demiş ta ilkokuldan sınıf arkadaşım Mühendis Mehmet Yavuz.
Evet hatırlıyorum. Deli Naco’yu, mahalledeki dereye ayaklarımı sokup suyla oynaşmalarımı, sabahın seherinde mor ve eflatun sarmaşıkların patır patır açıp güne uzanmalarını, üzüm bağımızdaki kırmızı, mor, siyah üzümleri de , “ Engin söyle büyüklüktür” diyen Turan Engin’i de…
Hiç birini unutmadım!
Çünkü unutmak istemiyorum. Unutunca yoksullaşıyor insan. Azalıyor. Sevenleri bir bir terk ediyor, ayrılıklar çoğalıyor, acılar depreşiyor! Unutmamak lazım. Turan Engin’i unutsaydım bunca lafı kim bana söyletirdi yoksa? Kim hatırlatırdı?
“İzzetli hürmetli bilirim seni
Erenlere yolu düş gelir böyle
Kişi sevdiğini tenhada bulsa
Dostun dosta huyu hoş gelir böyle!"
Unutmamak dileğiyle.
Geçmişimizi, dostlarımızı, hatıralarımızı, iyiliklerimizi kötülükler hariç hiçbir şeyi… Unutmamak, unutulmamak dileğiyle.
Muhabbetle efendim!
Meryem Aybike Sinan - Haber7
meryemaybike@gmail.com
-
Ezel 13 yıl önce Şikayet Etbambaşkasınız!. "Noter tasdikli yorumcunun" Yazdıklarına ben de katılıyorum. hayatın kiri, riyası, çarpıklığı sizin hislerine düşmemiş gibi durusunuz yazılarınızda. Umarım bu durum sizi bırakmaz ve biz sizden daha çok böyle güzel ve zarif yazılar okuruz. Haber7.comun en zarif bayan yazı ünvanını veriyorum size. en gıcık yazılarınız bile zarif ve edebi. bu kadar iltifat yetmez diyorsanız size bir de mektup atayım o halde. Şaka tabii ki.. Gerçekten de tebrik ederiz değerli kardeşim, çok güzel ve özel bir yazarsınız.Beğen
-
Ezel 13 yıl önce Şikayet EtAybike Hanımefendiyi kutluyor ve alkışlıyorum.... Bugün neredeyse bütün günümü köşe yazarlarını okuyarak geçirdim. sizin yazılarınız başka, sizin kelimelerinizin tadı başka. sihirli bir tarafınız var insanı büyüleyen, başka duygulara taşıyan... İnsan istese de istemese de saygı duyuyor size. bilse de bilmese de garip bir hayranlık duyuyor. görüntünüzden, yazılarınıza, kelimelerinize kadar buralardan değilsiniz sanki. bu kadar siyasi karmaşayı, muhafazakar erkeklerin aldatmalırını, yalanları yanlışları sanki siz görmüyor, ya da umurumda da değil diyorsunuzBeğen
-
Harun B. 13 yıl önce Şikayet EtGönül dilinden... Ne güzel bir yazı, Annemin gönlünü buğulandıran tatlı hatıralarını anlatırken onda gördüğüm, hissettiğim tadı ve kokuyu aldım yazınızda. Çoğumuzun yüreğinin taa ücra köşelerine asılmış da dile getiremediğimiz, gizli saklı duyguları yeniden hatırladık... Yüreğinize sağlık... Biz de sadece trt erzurum radyosunun çektiği köylerde dinlerdik Turan Engin ustamızı. Engin ol gönül sözünden almış olmalısınız dersinizi. Selam ve dua ile ...Beğen
-
noter tasdikli yorumcu 13 yıl önce Şikayet Etne incelik ne zerafet loş duygularda seyahat. yazınızı okurken transa geçecektim neredeyse yaşlı gibisiniz yaşınıza baktım gençsiniz daha. hayatınız duygularınız buselik makamında ne hoş. sizin şarkınız bir bahar akşamında..diye başlıyor. benimkisini sormayın çok fena: başım belada ...nerden baksan tutarsızlık nerden baksan haksızlık diye gidiyor...Beğen Toplam 1 beğeni
-
Ahmet Ar 13 yıl önce Şikayet EtTÜRKÜLER VE İNSANLAR. Çok güzel bir yazı -yazmışsınız demiyorum- dökülmüş gönlünüzden. Bir yazı nereden çıkarsa muhatabın orasına ulaşır. Öyle oldu. Fakat bu karamsarlık neden? Hüzün, tamam. Ama hüznünüz karamsarlığa devrili devriliveriyor. Ee, bizi de kaplıyor o zaman aynı hisler. Müslümana ümitsizlik, karamsarlık yakışmaz! Biz, bütün kapıların kapalı olduğu anda bile Allah ın bizim için bir kapıyı açık bıraktığına inanırız. İş, o kapıyı aramaktır. Selamlar.Beğen