Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Kent dindarlığı nasıl gerçekleşir?

GİRİŞ 04.07.2011 GÜNCELLEME 04.07.2011 YAZARLAR

İslam dininin insanı her şeyden evvel medenileştirdiği düşüncesi üzerinde pek çok görüş vardır. Peki, hal böyle iken bizim ülkemizde kentli nüfusun dindarlığa mesafesi neden katı olmuştur?

Hâlbuki kentli demek sanatı, medeniyeti, kültürü en rafine şekliyle hayatına geçiren demek değil midir?

Kentli insanın dinin yatıştırıcı, iyileştirici gücüne dünden daha çok ihtiyacı olduğu kanaatindeyim.

Giderek anlamsızlaştırılmaya çalışan şu dünyamızda insanın hayat ve özgürlüğün gerçek manasını kavraması, ancak iç dünyamızda yatan sonsuz yurt hasretini gündeme getirmekle mümkün olacaktır. Bu ise ancak, dar kalıpların ve mekanik hayatın insanı hapsetmeye doğru yöneldiği şu anda sanatın temiz ve saf olan sığınağına girip orada güç toplamakla mümkün olacaktır.

Şüphesiz bu sığınak içinde ebedi kalınmak için değil bilakis tükenmeye yüz tutan benliğin yeniden bilinçlenmesi içindir. Öyle bir bilinç ki o aynı zamanda içinde, cennetten çıkarılmış olan insanın asıl ait olduğu yere olan özlemini buram buram sevdasını da taşımaktadır.

Baktığımız her şeyde gördük ki tüm iddiaların aksine İslam da sanat vardır ve gereklidir. Kentli insanın dine bakışı üst düzeyde olmalı ve din onun her türlü yoksulluğunu karşılamalı ve ona medeniyet unsurlarıyla birlikte sanatın bütün alanlarında dolaşmalıdır.

Çünkü sanat Allah’ı ve güzelliği arama yoludur.

 O’nun kaynağını İslam dininin dünya görüşünden başka bir yerde aramak, bir takım etki ve tesirlerden yola çıkarak bunu delillendirmeye çalışmak İslam sanatını hiç anlamamak demektir. Kaldı ki değişik kültür ortamlarındaki yüzeysel değişikliklerin dışında öz olarak İslam sanatlarının aynı gayeyi “tevhid” davası güttüğünü her insaflı bakan rahatlıkla görecektir.

Cemal ve Cemil gibi sıfatlara sahip olan yüce Rabbimizin yegâne hükümran olduğu İslami inançta güzelin yeri ve kazandığı anlam, tabiatıyla daha değişik bir görünüme ulaşacaktır. Bunun yanında, İslam sanatlarına, İslam inançlarına faaliyet alanı hazırlama görevi İslam diniyle sanatı ayrılmaz bir vaziyette birbirine sıkıca kenetlemektedir.

Sanat, İslam’ın yaşama biçimini mekaniklikten kurtardığı gibi, insanın yitirmek üzere olduğu özgürlüğünü kazanabilme potansiyelini de sürekli beraberinde taşımaktadır. Bu durumda İslam düşüncesi ile sanatın ilişkisi daha belirgin hale gelir. Her mimari eser taşlaşmış bir dua olduğu gibi her orijinal İslami düşünce de işlenip şekillenmiş bir sanat eseri haline getirilmektedir.

Yine özellikle şehir buhranlarının çoğaldığı günümüz toplumlarına İslam toplumları modern çözümler sunabilecek bir anlayışa da sahiptir. Tevhid ilkesinin hâkim olduğu, tabiatla bütünlük arz eden, güzellikle faydalılığın en mükemmel şekilde kaynaştığı tek (cami) merkezli şehircilik anlayışı sayesinde, hem gündelik hayatın çalışma, nafaka temin etme gibi veçhelerine uzanmak hem de dinlenme, ibadet, ilim tahsil etme gibi diğer önemli işlerin görülmesi birlikte mümkün olacaktır.

Gün boyu tüm vaktini çalışmaya harcayıp da gece boyu sadece dinlenmekle meşgul olan ve İslam ülkeleri dâhil tüm diğer ülkeleri de aynı problemle karşı karşıya bırakan günümüzün modern şehircilik anlayışı asla yukarıda değindiğimiz İslam şehirciliğinin yerini tutamayacaktır.

İslam sanatkârları yazı (hat) sanatında harfleri adeta plastik gibi uzatarak, keserek, kalınlaştırıp incelterek onları sadece birer anlatım, mantık aracı olmaktan öte estetiklik ve duygulara yönelik bir sanat anlamı kazandırdı. Bu şekilde: düz mantığın duyular dünyasına kazandırılması İslam sanatının en büyük ve nihai zaferini oluşturmaktaydı.

İslam düşüncesinde ise bize musiki hakkında ilk malumatı verenler İhvan-es Safa risaleleri olmuştur. Bu risalelerin müziğe atfettiği gaye, daha önce matematik, fizik, ruhiyat ve ilahiyat öğrenmiş ruhların, uçsuz bucaksız Semavat ülkesinde ki ölümsüzler ile birlikte yaşama arzusunu kamçılamasıdır. Müziğin kendisi bilge kişiler tarafından titiz edilmiş manevi bir sanattır. Bütün ruhlarda güçlü ve farklı etkiler uyandırır.

 Ya yatıştırıcı, ya heyecanlandırıcı ve yahut ta hoşa giden ya da hüzün veren etkilere sahiptir. Bu yüzden müzik, hasta ve delileri sakinleştirmek, ağlayan çocuğu susturmak veya uyutmak için çalınabilir. Ayrıca müziğe huşu uyandırabileceği için de mabetlerde de başvurulur. İhvan-ı Safa’nın bu anlayışlarında Pisagorculuğun etkisi altında kaldıkları açıkça görülmektedir.

İslam düşüncesi ile İslam mimarisi arasında elbette sarsılmaz bir bağ vardır. Müslüman mimarlar, dünya görüşlerini ve dini düşüncelerini büyük bir maharet ve zarafetle taşlara işleyerek manevi İslam mirasının gözle görülür temsilcileri olmuşlardır. Bütün İslam bölgelerinde vücuda getirilen mimarideki iç ve dış düzenlemelerin ve kullanılan malzemelerin, İslam maneviyatını aksettirecek şekilde büyük önem ve sabırla işlenmesi İslam mimarisinin ortak bir özelliğidir. Bu tür bir yönelişin amacı, bir yandan pratik dini hayatın ihtiyaçlarına cevap vermek bir yandan da bunu estetiğin sihirli nefesiyle birleştirip toplumda sanat zevkini canlı tutmaktır. 

Sonuç olarak diyebiliriz ki İslam sanatlarının kaynağını İslam’ın Allah, insan ve evren görüşü oluşturduğu gibi onun gelişmesini de yine İslam düşüncesinin ilerlemesi oluşturmuştur. Bu çeşit İslami anlayışın kaynağı ise En’am Suresi yüz üçüncü ayette belirgin bir şekilde anlaşılır:

 “Hiçbir görüş onu kuşatamaz.
  Ama onun kuşatıcılığı
          Bütün görüşlerin üzerindedir ve O,
                  Bütün idrakin üstündedir.
                  Ve O, her şeyden haberdardır.”

Kentli ve dindar kimliği ancak üst seviyede irfan, tefekkür ve sanat yoluyla edinilebilir.

        Öyle değil mi?

        Muhabbetle Efendim.

Meryem Aybike Sinan /Haber7
meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR 5
  • darbeleredurde 13 yıl önce Şikayet Et
    şükür,çok şükür. sosyalim,sosyalsin,sosyal;sosyaliz,sosyalsiniz,SOSYALLER şekil-a+b=a rh+ da belirtilen fiil çekimi sakıncalıdır ! insanlarla iletişim kurabilir olmaktan oldukça mutluyum !milli sosyallik talih kuşu sizede çıkabilir,deneyin..
    Cevapla
  • Metin Yazar 13 yıl önce Şikayet Et
    çok şükür. Nereye gelip dayanırsa dayansın.Benim fiiil çekimim farklı.Asosyalim,asosyalim,asosyalim;asasyolim,asosyalim,asosyalim.Bu çekim alanında olduğum için de çok mutluyum,hatta üstüne üstlük biraz da yabani ve bedeviyim.Şekil -a+b= a rh + stop.
    Cevapla
  • darbeleredurde 13 yıl önce Şikayet Et
    maalesef. bedevi ruhlu insanlarla medeni ilişkiler kurabilme imkanınız olmuyor.bu durumda konu benim eskiden sıkça tekrarını yapıp altını çizdiğim SOSYALLİĞE gelip dayanıyor.tesbitimde yanılmadığımı biliyordum zaten şekil -2/a yorumu beni teyid ediyor.STOP !
    Cevapla
  • faran 13 yıl önce Şikayet Et
    kent dindarlığı gerçekleşti.... azcık zoru görünce..yok vazgeçtim,zorun görünme ihtimalinin ihtimali zihinlere düştüğünde baştan başlayarak baştan aşağı tesettürden kurtulma sevinçleri..! çalışma hayatından dolayı namazsız bir dindarlık..kent hayatına tesettürün başı ilgilendiren kısmı biraz rüküş,indiriverelim maslahata binaen..tenha yerlerde kapalıların açıklara nazire yapan aşk tutulmaları! hatta metroda.parkta..uluorta..cafeler ve kahvehaneler günahkarlara bırakılamayacak kadar önemli haliyle erkeği dişisi hadyii cafemize kahvemize sahip çıkalım!! dışarda ahlak dersleri verip evde tüm dizileri fanatikçe takip etmek...bir uzun liste işte...
    Cevapla
  • Metin Yazar 13 yıl önce Şikayet Et
    İslam esas olarak Medineye(şehre) ve Medenilere(şehirlilere) aittir.. İslam kentte,Medine'de çıkmıştır.Daha sonra yavaş yavaş çevreye yayılarak Bedevileri de kuşatmıştır.Ama aradan bin dört yüz küsur yıl geçmesine rağmen hala kafa olarak Bedevilikte inat ve ısrar eden Müslümanlar var. Ben İstanbul-Kadıköy-Yeldeğirmeni doğumlu olmama ve ana babamın köyünde doğmamama rağmen kendimi zaman zaman Bedevi gibi hissediyorum.Hatta damarıma basılınca Bedevilik yapıyorum.Bazı yorumlarım bunun ispatıdır.
    Cevapla