Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Şehzadeler yurdu: Manisa

GİRİŞ 23.09.2011 GÜNCELLEME 23.09.2011 YAZARLAR

        Bir sıcak ve yorgun yaz akşamında düşüyorum yollara sana geliyorum Manisa. Sıra sıra üzüm bağları karşılıyor beni. Bütün dağların ardında yine üzüm bağları var. Serin bir esinti vuruyor alnıma ferahlıyorum. Sıcak sımsıcak bir geçmişi sıralıyor tarih sayfaları.

        Sultan Mehmet Han düşüyor aklıma. Sonra Zağanos paşa kesiyor dağ başlarını. Bir hüzün yağmalıyor aklımı. Düşüyorum hatıraların peşine, uzak mevsimler yakınlaşıyor, geçmiş aralanıyor. Her dağın başında bir şehzade çıkıyor karşıma.

        Sıpil dağlarında bin atlının akınları kol geziyor gibi. Sultan Murat Han düşünceli, hüzünlü, ağır ve vakur. Edirne uzaklarda kalmış Manisa yurt bellenmiş. Zağanos Fatihini yetiştiriyor puslu dağlarda, Akşemseddin kolluyor yıldırımları ve Manisa kucaklıyor tarihi, şanı şerefi.

        Manisa tarih demek, tarih Manisa demektir bir bakıma.

        Egenin sultan şehri, şetaretli ve şen şehir, bütün rüyaları hayra yoran şehir, yasemin kokulu bağlarında bütün geçmiş hatıralar seyri ü sefere çıkmış tarih sayfalarında geziniyor.

        Yürüyen zaman donuyor…

        Bir anda Sultan Mehmet Han, geliyor.

        Spil dağları duman duman, kesiyor yeşilin bin bir tonunu, kesiyor gözlerimizin tülümsü hatırlarını. Efil efil bir imbat esiyor ege denizinde. Güneş eteklerini yayıyor Manisa ovasına. At kişnemeleri duyuluyor dört bir yandan.  Sultan Murat Han sefere çıkmış diyorlar.

        Manisa saraylarında nice hatunların, sultanların ayak sesleri duyuluyor, kiminde hüzün, kiminde sevinç tüllenmiş, perde perde. Bütün güller bülbülünü arıyor gibi, Manisa eski, Manisa yaşlı, Manisa kıymetli, Manisa tecrübeli,  gâh Turgutlum diyor, gâh Salihlim diyor bir ana şefkati duyuluyor üzüm bağlarında.

        Gözlerime bin yıllık esrar doluyor.

        Bir anda Sultan Süleyman Han geliyor.

        Şehzadelerin ilmek ilmek gönül ve irfan dokuduğu, âlimlerin erenlerin devlet-i Osmaniye için en içli dualarını okuduğu Sultan şehir Gediz gibi çok yalnız oraya buraya akıyor, içli ağlamaklı, hüzünlü.

        İmparatorluğun turfanda tezgâhı iken, şimdi ege sahillerinde en sevgiliyi bekleyen, yürekten ağıtlar yakan bir sancak beyi gibi mağrur ve efkârlısın, görkemli dağların duman duman, yolların uzadıkça uzuyor, uzaklaşıyorsun hatıralardan…

        Bütün içli türkülerin içindesin.

        Çok uzaklardan Murat Han geliyor!

        Merkez Efendi camisinde şimdi eski günlerin fısıltılı sesleri var gibi. Merkez Efendi baharatlardan şifa damıtıyor, güzellik damıtıyor. Esrarlı bir uğultu çöküyor Manisa saraylarına. Bir Mesir macunu tadında huzur gelip omzuma konuyor, yanık bir masal gibi tütüyorsun gözümde Manisa. Her şey geçiyor, eskiyor, bitiyor.

        Bir mavi güzellik yakalıyor ruhumu ve Ulu Camii yakalıyor beni.  İshak Beyin ruha şifa dağıtan bu imarını bir dua gibi alıyorum ve sarıyorum sımsıcak, dualarla yürüyorum şadırvanın serin su çağıltısına.

        Muradiye külliyesi Mimar Sinan’ı çağrıştırıyor. Sıbyan mektebinde vakit bitmiş gün akşama sarmıştır. Sultan Murat Han bir ecdat yadigârı bırakırcasına yürümüştür tarihin dar koridorunda.

        Camiler bir yıldız gibi Manisa’nın avucuna doluşmuştur.

        Çeşnigar camii, İvaz Paşa Camii, Yıldırım Camii, Şeyh Sinan Camii hala müslümana has tevazu ve güzellikle bağdaş kurup oturmuştur Manisa ovasına.

        Tarihi Kula evlerinde zaman durmuş, güzellikler donmuş, hatıralar uyumuş gibidir. Huzurlu bir ailenin gündelik hayatının geçtiği odalar, sofalar, kiler, mutfak hala konuşur gibidir ve hala o gizli sırrı saklar gibidir.

        Manisa tarihin altın yaldızlı sayfasıdır anayurdunda.

        Marmara gölünde mavi bir türkü çağırıyor gibidir. Mavi ve yeşil ne güzel uymuş birbirine, ne güzeldir suların şavkı ve ne güzeldir serin su çağıltısı. Manisa Marmara’da mavi bir yelkenlidir her dem enginlere koşan, güzelliklere uzanan ve serinliğe koşan.

        Çınarlı Çeşme, Seyrangah, Süleymanlı, Sultan Yaylası bahardan kışa yol gözlenmektedir. İnsan kafilelerini buyur etmektedir yeşilin bir türlü güzelliğine. Mesire yolları yeşile doymuş, huzur kıvrılan yollarda uyumuştur. Şifalı suların membaıdır Manisa. Her derde deva içeni sağaltan, bunalmışı ayıltan serin suların yurdudur. Kaplıcalar, ılıcalar memleketidir Manisa. Kurşunlu Kaplıca, Sakız Maden Suyu, Kula, Selendi çağıl çağıl sizi bizi beklemektedir.

        Manisa mutfağı bir saray kültürünün uzantısıdır adeta. Ekmek dolması, Alaşehir kapaması, Nohutlu mantı, Manisa kebabı, Börülce Tarator, Kabaklı Pide, Sinkonta, Yaprak Sarması, Şevket-i Bostan, Kula şekerli Pidesi, Odun Köftesi, Kula güveci, Mantar tatlısı sizleri Manisa mutfağına bekler gibidir.

        Şehirdir Manisa.

        Medeniyeti erken tanımış, Sultanları yetiştirmiş, imparatorlara ev sahipliği yapmış bir kadim şehir, bir güzellikler yurdudur. Manisa bütün ilçeleriyle, çevresiyle, yüreğine sinmiş ezgileriyle, insanıyla, lisanıyla bu ülkenin yıldızlaşmış şehirlerinden biridir.

        Ege bölgesinde bir başkalık vardır, bir nezaket vardı, bir letafet vardır, bir incelik vardır bu topraklarda. Rüzgâr daha bir narindir, yağmur daha bir incedir, fırtına daha bir düşünceledir çünkü Manisa sultan şehirdir, can şehirdir, canan şehirdir. Manisa Ana şehir.

        Şehzadelerin can bulduğu şehirdir.

Meryem Aybike Sinan - Haber7
meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL