Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Kızılay İslami konuştu

GİRİŞ 24.10.2011 GÜNCELLEME 24.10.2011 YAZARLAR

Türkiye gerçekten de çok yol kat etmiş!

Kocaeli depreminin hemen akabinde şehre tayin olmuş ve o dönem Kızılay’ının performansını görmüş birisi olarak bu eski ve güzide kurumun yeniden ayağa kalkışına şahit oluyorum. Bu günleri görmek de varmış!

Dün akşam bir TV kanalında Kızılay Genel Başkanı Ahmet Akar’ı dinliyorum. Van için yardımda bulunacaklar için özellikle vurguluyor. “Kullanılmış ve eski” olan hiçbir yardımı kabul etmeyeceklerini ifade ediyor. İşte bu diyorum. Depremde hayat düzenleri bozulan, normal standartlarda yaşayan insanlara alışkın olmadıkları, kabul edemeyecekleri şeyleri sunmak  “ zor zamanlarda hor görüp, eziyete reva görmekten” ne farkı var” diyorum.

Türkiye’de aniden tabii afetlere maruz kalan, birdenbire yaşam kalitesi bozulan, maddi ve manevi zarara uğramış ve moral değerleri altüst olmuş mağdur insanlara, Kızılay tarafından yıllardır afet zamanlarında çeşitli yardımlarda bulunuluyordu. Ancak yardım adına ne kadar eski püskü, kullanılmış, artık, kirli ve kötü malzeme varsa bu mağdur olanların önüne konulmuş ve bu insanların kanayan yaraları bir parça daha kanatılmıştır.

Yani bir zamanlar yardımlar göz boyamak için yapılıyordu.

Oysa özellikle böyle durumlarda maddi ve manevi yardımın en yüksek standartlarda yapılması gereklidir. Nitekim bu insanlar sürekli yoksulluk çeken, yardım kabul eden, düşük şartlarda yaşayan insanlar değildir. İçlerinde sosyal tabakanın her katmanından insanlar yer almaktadır. Gururları, haysiyetleri ve itibarları zedelenmeden, yaralamadan bu yardımlar yapılmalıdır. 

İşte Kızılay Başkanı Ahmet Akar, “kullanılmış ve eski malzeme istemiyoruz!” diyerek gerçekten de güzel bir adım atmıştır. Zaten dinimizde de bu böyle değil midir? Yemediğini, giymediğini, kullanmadığını değil, en kıymetli mallarından vereceksin ki Allah katında bir değeri olsun. Kul nazarında da öyle! Hem artık bu ülke yardıma ihtiyacı olan vatandaşına eskimiş çadırı, kirli urbayı, kokuşmuş yiyeceği göndermeyecek kadar büyük ve gelişmiş bir ülkedir.

Biz ki çok uzak, aşırı aşırı ülkelerdeki afetlerde afetzedelere en başta yardıma koşan insanların ülkesiyiz. Kendi kardeşimize, vatandaşımıza bütün kalbimizle koşacağımızdan şüphemiz yoktur.

Afetler geliyorum demiyor,  haber vermiyor!

Ansızın geliyor afetler!

Geldiği zaman öyle çabucak gitmiyor, gidemiyor, verdiği hasar çabucak onarılamıyor, aldığı canlar geri gelmiyor, verdiği zararlar hemen silinemiyor, ruhlara ektiği korkular yok olmuyor! Şehir yeni baştan tazelenemiyor hemen.

Tabii afetler geldiği zaman büyük gürültüyle geliyor.

Yıkıyor, yakıyor, can alıyor, ayırıyor, dehşete düşürüyor.

İşte bu nedenle “tabii afet”  geldiği zaman hiç birimiz güvende değiliz. Bir tarafıyla bizi de vuracaktır, bizi de yaralayacak, bizi de kendi içine alacaktır. Tabii afet, adam kayırmaz, cinsiyet ayrımı yapmaz, yaşa başa bakmaz, bölgeye, ırka bakmaz, eve, paraya- pula bakmaz.

***

Tabii afet, ortaya çıkacağı en uygun zamana bakar sadece.

Gerçi bu depremi hayra yoran da olacaktır, yormayan da olacaktır.

Acılardan, felaketlerden ders almamız, boş işlerle, geçici şeylerle ve bizi azaltan şeylerle uğraşmamamız hususunda kendimizle bir hasbıhal etmemiz yerinde olacaktır.

Hicret ve niyetimiz kimin için, ne içindir düşünmemiz gereklidir!

***

Din tarihine,  özellikle kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim’e baktığımızda tabii afetlerden söz edilirken bu afetlerin aynı zamanda birer uyarıcı olduğunun altı çiziliyor. Nitekim Sodom Gomore,  Nuh Tufanı, Lut Kavminin helakı anlatılırken bu tabii afetlerin uyarıcı tarafına dikkat çekiliyor:

“1,2,3. Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “ Ona ne oluyor? Dediği zaman, 4. İşte o gün yer, kendi haberlerini anlatır.” ( Zilzâl Suresi)

İnanan insanlar olarak meseleye sadece “doğa olayı” demek de doğru değil kanaatindeyim. Nitekim kâinata düzen veren Yüce Allah, bu tür afetlerle bizi düşünmeye, bazı değerlerimizi hatırlamaya, yaşadığımız evlere kadar yaptığımız işleri sağlam ve düzgün yapmaya işaret etmektedir. Bizi, düşüncelerimizi ucuz ve basit meselelerden daha ciddi ve insani hususlara sevk etmeye, kendimizle hesaplaşmaya ve asli vazifelerimizi hatırlamaya itmektedir.

 ***

Hepimiz ama hepimiz aynı geminin içindeyiz.

Bu gemi bir yerlerinden su alıyorsa hepimizin iyiliği için o gediği kapamamız gerekir. Bugün hepimiz Vanlıyız. Orada bir afet yaşandı, bir acı düştü şehrin üzerine. Bu acıyı hafifletmek gereklidir.

Bu afetleri hayra yormanın, acılardan huzur devşirebilmenin azim ve gayreti içinde olmalıyız. Bu felaketler hepimize uzak olsun ancak her dem yakınlarımızda gezindiğinin de idraki içinde olmalı ve hayatımızı, evimizi, yakınlarımızı, şehrimizi ve ülkemizi düşünerek gereken adımları atmayı da ihmal etmemeliyiz.

         Zelzele’de ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz.

         O anın dehşetini yaşanlara “geçmiş olsun.”

         Ve hep birlikte yardıma koşmalıyız.

         Sloganımız “ Yeni, kaliteli, kullanılmamış” olsun.

         Muhabbetle!   

Meryem Aybike Sinan / Haber7
meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR 8 TÜMÜ
  • yunus şimşek 12 yıl önce Şikayet Et
    Allah yardımcıları olsun. arkada bıraktığımız hafta ilk başta şehit haberiyle uyandık ardından öğlede gelen deprem haberi... zor günler yaşıyoruz Yazarın dediği gibi bu zor günlerde en güzelinden infak edersek acıları bir nebze azaltır aynı safta her alanda omuz omuza veren bu insalığın saflarını dahada sıklaştırırız
    Cevapla
  • adam75 12 yıl önce Şikayet Et
    tam olarak açılmamış. biraz daha açarsak , bazılarının eskileri , kimilerinin yenileri olabilir.zira ben bazı yorumcuların kendileri üzerinden yorum yaptıkları kanaatine vardım.sizin eskidir ayıp olur diyerek göndermedikleriniz ya da benim lüx gördüğümü diğeri normal hayatta kullanıyor olabilir.örneğin ben israf olmasın diye kendime yeni elbise almam.eğer durumu düzgün insanların çocuklarına artık olmayan elbiselerini verdiler ise çocuklarıma dahi almıyorum.gayette güzel giyiyorlar ve gurur denen nahoş duyguyu daha küçükken
    Cevapla
  • Ali Gürçay 12 yıl önce Şikayet Et
    Bu Allah'ın hepimize bir uyarısı Şimdi sıra bizim nasıl davranacağımıza. 34/19- Onlar ise: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır) dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece biz de onları efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır. Alacakmıyız bu ayetten gerekli dersi? Hadi o zaman kucaklayalım VAN'lı kardeşlerimizi.
    Cevapla
  • Ezel 12 yıl önce Şikayet Et
    Bir garip yolcu kavramları karıştırmayalım!. yazar tabii afet derken, afetin niteleğini belirtmek için kullanıyor, ancak bu afetin Allahtan olduğunun altını çiziyor. okuğumuzu doğru anlayalım lütfen. şaşırmayalım!
    Cevapla
  • bir garip yolcu 12 yıl önce Şikayet Et
    yazar şaşırmış heralde. doğa olayı demeyin diyor kendisi kaç yerde tabii afet diyor. Allahın izni olmaksızın yaprak bile kımıldamaz.Bunlar ilahi ihtardır.
    Cevapla