Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Neden hayallerimiz yıktın Mona?

GİRİŞ 06.01.2012 GÜNCELLEME 06.01.2012 YAZARLAR

Önceki gün geyve.com sitesindeki röportajı alınlatayarak Türkiye'ye duyuran Haber7 çok önemli bir habere imza attı.

Türk Edebiyatının efsanevi ismi Sezai Karakoç’un ölümsüz eseri “Mona Rosaşiirinin kahramanı Muazzez Akkaya ile yapılan röportaj yayına girince bir anda en çok okunan ve tık alan haber olarak ilgi gördü.

Bu, şiirin Türk halkı tarafından ne kadar çok bilinip sevildiğinin yanı sıra sözkonusu hanımefendinin de uzun yıllar gizemli kalışının da bir yansımasıydı hiç kuşkusuz.

Yıllarca kendini saklayan, sır gibi kalan, saklandıkça değeri çoğalan ve hakkında çeşitli hikâyeler söylenen Mona Rosa, üstelik bahar değilken, güz değilken bir kış günü çıka gelmesi hem bizi üşüttü, hem de kendi soldu, tükendi bir anda.

Mona neden hayallerimize el attı ki?

Gül dediğin üstelik bu Geyve’nin gülü ise bir kış günü çıkıp gelir miydi hiç? Bunca mevsim zamanın yanağından akmış, ömrün yekûnu harcanmış, çile örgüsü tamamlanmış, anlayan anlamış, söyleyen söylemiş, bilen bilmiş, gülen gülmüş iken ne vardı ki kalkıp gelecek?

Bir kış günü Mona Rosa kurumuş bir güle mi dönüşecekti?

Yoksa hiç güllerle kırılır mı gönül, hatır koyar mı bülbül, diye düşündü?

 Mona Rosa, bu saatten sonra gelmemeliydi, çıkmamalıydı ortaya. Hep o şiirin kırık aşk hikâyesinin içinde taze açmış gül gibi kalmalıydı. Edebiyat tarihine mal olmuş o büyük şiir, canı çıkmış gibi acı çekiyor şimdi!

Böylesine büyük bir aşk bu şekilde mi yalanlanmalıydı?

Oysa “Aşkı inkâr edişinde bile bir nezaket, bir letafet, bir incelik vardı” Diyen şarkıda ne güzel tarif edilir aşkın geri çevrilişi.

Bu kişisine göre değişir lakin en azından derin bir saygı duyulup, hürmete layık görülmeliydi. Hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi yapmak, kaale almamak ve güya ilgilenmiyor görünmek ve önemli bir şeyi azımsamak marifet değildir Mona!

Edebiyat tarihinde karşılıksız aşklar da yazılmıştır, vuslata ermeyen aşklarla doludur şiirlerimiz, hikâyelerimiz. Erkekler genelde kadının ismini saklarken, onu remizlerin, mazmunların arkasına gizlerken, kadınların daha ilgisiz, daha duyarsız oldukları görülse de hep bir parça merhamet ve sevgi görülür. Mesela Erzurumlu Emrah;

“Yar ismini desem olmaz
Düşer dillere dillere"

Derken büyük bir nezaket ve düşünüş sözkonusudur. Bu nedenle genellikle kadınların ismi başka başkadır. Abdurrahim Karakoç da sevdiğinin ismini “Mihriban” olarak değiştirir. Yani erkek şairlerimiz hiçbir zaman sevdikleri kadının ismini vererek şiir yazmamışlardır.

Sezai Karakoç da gelenekte olduğu gibi sevdiğinin adını yine remiz ve mazmunların arkasına saklayarak onu korumaya çalışmıştır. Her ne kadar akrostiş gibi bir türü deneyerek yazsa da yine de onu en azından gözlerden, ilk bakışlardan saklamıştır, gizlemiştir.

Karakoç’un gizlediği yıllar sonra kendisi çıkıp gelmiş, söylenmeyenleri söylemiş, dile getirilmeyenleri dile getirmiş, bütün sırları ortaya saçmıştır. Yani sır testisi kırılmıştır.

En çok da “aşka tövbeli o büyük yürek” kırılmıştır zannımca.

Kadınların kendilerini sürekli olarak naza çekmeleri güzeldir, hoştur. Ancak bu yaştan sonra kendisini naza çekecek bir yaşta da değilsin Mona! Madem o elektriği alamadın, o vakit hiç konuşmasaydın ne olurdu?

O elektrik varsın tek bir yüreği yaksın bundan böyle.

Şiirin Şairi, sen olsan da olmasan da bu milletin kalbine girdi ve orada ebedileşti. Ve cümle âlem bilir ki bu şairin yüreğinin büyüklüğüdür, yoksa senin güzelliğin değil. Aşk tek kişiliktir aslında, bunu sadece şairler bilir. Seven, sevmeyi bilendir âşık. Âşık olunan sensin ama şiir sen değilsin, o duygular sen değilsin, Mona Rosa sen değilsin aslında.

Mona Rosa, şairin muhayyilesindeki sevgiliydi.

Mona Rosa bizim şiirlerde tanıyıp yüzünü hiç görmediğimizdi.

Mona Rosa tek kişilik bir aşkın adıydı.

Mona Rosa ölümsüz aşkların adresiydi.

İnsanların büyük, ebedi ve bedii duyguları vardır.

O duyguların edebi metinlere düşüşü, orada renklenişi, canlanışı, neşv ü nema buluşu zaman alır. Destanlaşır, milletin gönlüne taht kurar ve yıllara meydan okur. Ancak günün birinde böyle ansızın o büyüyü, o tılsımı ve gizemi bin bir yerinden kaldırınca eserin kıyameti olur o gün.

Mona sen çıktın ortaya şiirin kıyameti oldun!

O hiç konuşmazken konuştun!

O seni sır gibi saklarken sen şairin sırrını ifşa ettin!

Mona, şiirin sırça köşkünden düşmesiydin keşke, inmeseydin şiirin bulutların arasında gezinen rahvan atından, konuşmasaydın, söylemesiydin içindekileri keşke! Böylesine yaralanmasaydın ve yaralamasaydın.

Mona, artık gerçeksin, alabildiğine gerçeksin lakin…

Mona, keşke bir yalana dönüşmeseydin!

Muhabbetle Kalınız.

Meryem Aybike Sinan - Haber7
meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR 16 TÜMÜ
  • tunç asiler 12 yıl önce Şikayet Et
    mai ve siyah. bu roman bana hep müslüm gürses in jiletlik parçalarını hatırlatır. Zannediyorum yeni cumhuriyetimizin ve nesillerimizin bizden bişey olmaz biz yapamazuk edemezuklerin sebebi bu ve bunun gibi romanlardır. Nerdeee Dedem Korkut ( ki kahramanlarını 40 günde büyütür yürütürdü ve tepegözüde telef ettirirdi) nerde halit ziyanın ahmet cemili.
    Cevapla
  • Nasuh BİLEN 12 yıl önce Şikayet Et
    Hz.Mevlana Mesnevi Cilt,1-111.beyitte buyuruyor:. Aşıklık,ister o cihetten olsun,ister bu cihetten...akibet bizim için o tarafa kılavuzdur.
    Cevapla
  • ismilazimdegil 12 yıl önce Şikayet Et
    SEN LEYLA'YSAN BU İÇİMDEKİ KİM?. Sen Leyla (Muazzez) isen, bu içimdeki Leyla (Mona Rosa) kim diyemiyoruz. Çünkü biz Mecnun değiliz. Onu Üstad Sezai söyleyebilir kanımca. O yüzden eleştiriyoruz. Mecnun olamadığımız için. Mecnun olsaydık "O'nu bir de benim g-özümle görün." derdik. Akrostişten dolayı kişi zaten kendisini ele verse de Mona Rosa kendisini sır perdesine kapatmıştır. Aşık gönüller açar tek başına girer o kapıdan. Muhabbetle.
    Cevapla
  • Nasuh BİLEN 12 yıl önce Şikayet Et
    Aşık Veysel'e hani mümkün olsa,gözlerini açtırmak ister misin?. "İçimde bir dünya kurdum.Onu yıkmak istemem..."İç dünyaları mahremdir.
    Cevapla
  • Ahmet Ar 12 yıl önce Şikayet Et
    HAKAN TAMOKUR'A TEŞEKKÜR. Kardeş, dimağımızda pencereler açtınız, teşekkürler. Tefekkür ne güzel meziyet...
    Cevapla