Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Bursa bir erenler şehri!

GİRİŞ 20.01.2012 GÜNCELLEME 20.01.2012 YAZARLAR

Uludağ göklere kanatlanmış dağlarcasına.

Bursa gülümsüyor maziye, geleceğe gülümsüyor.  Bir Ertuğrul Gazi edasıyla bağdaş kurup oturmuş Marmara’nın kalbine. Bursa bir oyalı mendildir tarihin gözyaşlarını silen, aşığa umut vadeden. Bir seyyah-ı fakirim Bursa ovasında, geçmişi arıyorum, soruyorum Şeyhimi, Hünkârımı ve dahi Sultanımı.

Bursa mazidir, hatırlıdır, eskil ama eskimeyendir, göz pınarlarımızdaki umuttur, nilüfer çayınca coşku, Uluca dağdır gönlümüzün otağında.

Bir Kayı neşesiyle Ertuğrul Gazi ocağına düşsün gönlüm diyorum. Bursa başşehir, Bursa şehzadeler yurdu, Bursa erenler, Alpler eşiği. Yürek uçuyor bu gönüller sultanına. Yeşilden bir zümrüt tutunuyor gözlerimize, buhurdan bir efsun dokunuyor ruhumuza, aklımız kanatlanıyor, kalbimiz cuş-u huruşa geliyor.

Bursa sağanak sağanak yağıyor üzerimize…

Ne zaman Bursa gelse aklıma Üftade Şeyhimin sesini duyar gibi olurum. Bir anlığına bütün erenler hüsn-ü revan olup geçerler gönlümün şelalesinden. Somuncu Baba, Emir Sultan Hazretleri ve Aziz Mahmut Hüdai bir bir yakarlar gönül çerağını.  Gönlümüzün bütün karanlıkları nurlu dolar, aydınlanır Dil-i Gülşen.

Bursa ovasında şimdi vakit kışa meydan okumaktadır. Uludağ sırtları kardan bir halının desenleriyle doludur. Bir sis yığını kaplamıştır Bursa semalarını ve güzellikler uykuya yatmıştır.

Bir dervişane tezgâhta Bursa sabrı dokumaktadır. Sır kâtiplerinin hisli defterlerinden ne hikâyeler rivayet olunur. Ne incili sözler düşer dil hanemize, Bursa bir gönül denizi kıyılarında avunduğumuz, bir tarih merdiveni her dem yürüdüğümüz.

Yaz geliyor ve şeftali bahçelerinin bütün güzelliği, bütün serinliği vuruyor alnımıza. Bir sihirli el çekiyor bizi Cumalıkızık köyüne. Bin bir hatıra yığılıyor gönlümüzün ak sayfalarına, zaman eriyor, hayaller büyüyor, umut yeşeriyor.

Bursa uludağın eteğinde serpiliyor büyüyor.

Gemlik, Mudanya, Orhangazi, Yıldırım, Nilüfer, Kestel, Karacabey, İznik, Orhaneli, harmancık ve daha nice ilçeleriyle can cana aynı türküyü söylüyor. “Bursa’nın ufak tefek taşları” şarkıları kovalasa da ezgiler artık mazidir, dündür, büyüdür bilene…

Gemlik’te zeytin bahçeleri uzayıp gider gidebileceği yere kadar. Sandık sandık türküler gider bağlara bahçelere ve karşılığında zeytin gelir! Uludağ’dan kar gelir ve sevenlere yar gelir! Bahçeler Bursa’da neşeli ve doludur.

Ulu cami avlusunda ipek şallar düşüyor omuzlarımıza. Bir eski şadırvanın mermer yüzeyine düşen her su damlasında Şehzade Mustafa’nın gözyaşlarını bulur gibiyim. Bu yaslı ve kederli şehzade Bursa’nın şefkatli kollarında ebediyete uyumuş yatıyor.

Kimler gelip geçmiş, neler olup bitmiş bu tarih ve mazi kokan şehirde. Bütün hikâyeler bizim, bütün vakalar bize ait. Ne çok irfan abidesi gelip geçmiş bu ak topraklarda.

Sultan ikinci Murat türbesinde huzurla uyuyor. Fatih’ini İstanbul’un burcuna gönderen, tahtı ve tacı dergâhın kapısında unutan bir gökçe ve derviş yürekli hakan geçmiş bursa ovasında. Uzayıp giden topraklara gıptayla bakıyorsunuz,  imreniyorsunuz. Zira onlar tanıklık etmiş Bursa’nın bütün hikâyelerine, onlar bakmış, onlar işitmiş, onlar can kesilmiş.

Bursa şehirlerin hası, şehirlerin gönül ehli, şehirlerin en dervişi ve en yüreklisi, şehirler içinde. Bunca ereni, bunca sultanı, bunca hakanı başka kim taşırdı bağrında incitmeden, incitilmeden, bıkmadan usanmadan.

Bursa bir tefekkür hisarı dağlarcasına, bir mana denizi sararcasına.

Bursa’da vakit geçer.

Su gibi, bir şelale gibi ve bir yıldız gibi akar.

Karabaş-ı Veli Hazretleri bir öncü yıldız gibi yüreğimizin ta içinden aydınlatır ruhumuzu. Emir Sultan irfan medeniyetimizin hiç sönmeyen güneşi hem ısıtan, ham aydınlatandır. Virdimize çaldığı maya tutmuşsa onun aslındandır!

Türbeler, camiler, mescitler, medreseler, kervanlar, hanlar, hamamlar, kemerler, köprüler, kaplıcalar… Bursa’ya bir mavi atlas onlar birer yıldız gibi düşmüştür her bir tarafa.

Gâh Ayazma camiinde, gâh Emir Sultan Camiinde, gâh yeşil camide, gâh Orhan Camiinde divana durduğumuz yüzlerce camiinin minareleri göklere uzanırken Bursa dile gelir sanki: “Bu ulu dergahları benden ayırma Allah’ım!”

Allah’ın camilerden yana kayırdığı şehir Bursa.

Bursa mutfağında her şey bir parça Osmanlıdır.

İskender kebap, ciğer sarma, kestane şekeri, Kemalpaşa tatlısı, İnegöl köftesi, cevizli lokum Bursalı görünse de aslan Osmanlıdır maziden kalan. Bursa tarihin neyi var neyi yok alıp huzura getiren şehir, geçmişin hasretini gergef gergef dokuyup sunan şehir.

İznik gölünde turnalar havalanırken, Nilüfer çayında kırlangıç sürüleri Sansarak kanyonuna doğru kanat çırpmaktadır. Aras şelalesi, suçtu şelalesine nispet yapmaktadır. Görecik yaylasında zaman geriye sarmaktadır.

Koza ve İpek handa bezirgân kızlara ipek satmanın derdinde geçmişe uzanmakta, Kurşunlu Handa, hancı kervancı yolu gözlemektedir desek de artık her şey çok geride kalmış, hanlar hamamlar, kervanlar ancak masallara bırakılmıştır.

Bursa anlatılmaz, gidilir, sevilir ve duyulur.

Bursa bir güzide, eşsiz şehir, can şehir, canan şehirdir şehirler içinde.  

Bursa bir tefekkür kalesi hisar hisar, bir mana yağmuru göklerden yağar.

Bursa bir tarih sandukası, bir ebedi bergüzar, bir vazgeçilmez yar, bir asil karar şehirler içinde.

Bursa bir tefekkür kalesi!

Bir bulunmaz diyar, bir hatıralı yar!

Meryem Aybike Sinan / Haber7
meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR 10 TÜMÜ
  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    sayın noter tasdikli yorumcu... muhterem,birbirimizi incitmeyelim.benim bu platformada olma gayelerim arasında bu yok ,emin olun! efradını cami,ağyarini mani ölcüsüne uymayan bir hitap olmadığı sürece muhataba tahammül gösterir,onunla kıyasıya nezaket yarışına da girerim..yazarların yazılarını eleştirmek, hatta sizin ifadenizle yermek (nasıl bir fark görüyorsanız:)) çok doğal bir hak.üstelik geleneğimizde ihtilaf ahlaki diye bir disiplin bile var.eleştiri mevzuyu zenginleştirir ama bunu yazarın şahsiyeti üzerinden değil yazısı,bakış açısı,inançları üzerinden kavramsal boyutta yapmak gerek.öyle yaptığımı zan ediyorum!.siz sanırım omuzumuzda un gördünüz de bizi değirmenci sandınız,tamam kendinizi kıymetiniz altına çekmeyin ama muhatabınızı da öyle çarçabuk tartıp indirgemeyin! usul farklı olunca eleştri/değerlendirme de farklılaşır,bu normal;aynileşmek zorunda değiliz ki! oyüzden lütfen birbirimize hiza vermeye çalışmayalım...
    Cevapla
  • noter tasdikli yorumcu 12 yıl önce Şikayet Et
    ben size edep vermemiştim. selamınızı biraz ileri giderek almıştım. ayrıca alnımızda kara yok. olsa dikkat çekmekten korkardık. tanınıyoruz sobelenmekten çekinirdik.edep kimse kimseye veremez de sizin bazı yorumlarınızın ayara gereksinimi var.yazarın yazılarını da eleştirmiyor yeriyorsunuz.
    Cevapla
  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    kendine müslüman olmak.... sayın tasdikli; sizi hiçbir şekilde muhatap almadığım halde işgüzarlık yapıp olmadık şeyler söylüyorsunuz..belden aşağıya çektiğimi söylediğiniz şeyleri sizden alıntıladım,ilk taşı atan,kapıyı aralayan sizsiniz,ben sadece selam verdim:)hafif tavırlar sergilemek bayanlara daha bir yakışmaz,sağa sola edeb verecek durumda değilsiniz,bana hiç! demokrat denen vatandaş ta neden bilmem beni sindiremiyor,kendisiyle bir mulakemem olduğunu sanmıyorum.yazarın özlük haklarına saldırımız yok ki avukata ihtiyacı olsun..haliyle yersiz yalakalığa da hacet yok! söyleyecek sözünüz varsa söyler geçersizniz değilse kaldıramayacağınız taşın altına girmeyin..!lütfen
    Cevapla
  • demokrat 12 yıl önce Şikayet Et
    Yahu aldırmayın Faran bu!. Hiç bir şey bulmasa kaşının üstünde gözün var der. takılmayın arkadaşlar, bu da bir zenginlik! Yazarın en ıslah olmaz okuyucuyu bile hizaya getirdiğinin resmidir vsselam.
    Cevapla
  • noter tasdikli yorumcu 12 yıl önce Şikayet Et
    farana yazdığım yorumları. dünden beri yayınlamıyorsunuz ama bakar mısınız sıkışınca nasıl bel altına açılıyor yorumları. onun sindirme politikası bu. anladığı dilden yorum yazdım sadece bir de saptırmayı çok seviyor muhterem
    Cevapla