Geçtiğimiz gün basında ilginç bir haber vardı. Okuyunca hem güldüm, hem hayrete düştüm, hem utandım hem gerçek mi diye araştırdım! Bazı İngiliz kadınlar sosyal paylaşım ağı Facebook’ta bir araya gelip güya bir intikam sitesi kurmuşlar. Kurdukları bu sitede kendilerini kandıran, dolandıran, Türk aşk hırsızlarının fotoğraflarıyla birlikte isimlerini cümle âleme faş ediyorlar!

Aslında sitenin tam olarak adını yazmaya hicap ediyorum ancak meseleye bir de milli bir çerçeveden bakınca ciddiye almak lüzumunu hissediyorum.

Bahsi geçen sitenin adı:“Turkish Love Rats”

Çevirisi tam olarak şöyle: “Türk Aşk Sıçanları!”

Yani bazı Türk erkeklerinden sadece Türk kadınları değil İngiliz kadınları da muzdarip anlayacağınız. Türkiye’ye turistik amaçlı gelen ve özellikle güney illerinde genç Türk erkeklerinin yoğun ilgileriyle bir takım ilişkilere giren ve dolandırılan bu kadınlar bu erkekleri şimdi tek tek ifşa ediyor ve sitelerinden seslendikleri İngiliz hemcinslerini tatil için Türkiye’yi tercih listesinden çıkarmaya teşvik ediyorlar

Çok üzücü değil mi?

Sahte aşk tuzaklarıyla ülkemize misafir gelen kadınları kandırmak ve onları yolunacak kaz gibi görmek ne kadar utanç verici, hüzün verici ve düşündürücü!

Gerçi bu kadınlar bile bile lades diyorlar o da ayrı mevzu ancak yine de İngiltere’deki bu söylenti hiç hoş değil!   Bu fotoğrafları keşke Kültür Bakanlığı ve Türk Polisi de görse gerekenler yapılsa, başıbozuk insanlar bu bölgelerde gözetim altına alınsa ve bir milletin itibarı böyle tipler yüzünden zedelenmese diye düşünüyor ve ümit ediyorum!

Abdülhamit’i dolandırdığını sanan uyanık İngiliz!

İngiliz kadınların bizim Türk erkeklerini ve dolayısıyla onların üzerinden bir milleti böyle “sıçan, dolandırıcı, şahsiyetsiz” gibi ifadelerle suçlayan ifadelerini okuyunca aklıma tarihi bir anekdot geliyor:

Abdülhamit Han’ı ziyaret eden İngiliz büyükelçi yanında getirdiği hediye kılıcı takdim ederken tarihin en büyük dolandırıcılık işine imza atmış olur ve der ki Padişaha:

“Haşmetlim,

Bize ırak’ta Arkeolojik kazılar yapma lütfunu ihsan ettiğinizden dolayı insanlık adına size minnettar olup bunun karşılığı olarak bu kazılardan bulduğumuz bir tarihi eseri size sunmak istiyorum lütfen kabul buyurunuz!

Abdülhamit’in başmabeyincisi bu eseri alır. Hediye takdiminden sonra İngiliz elçi sözlerine devam eder ve:

“Haşmetlim der, bu İsa’dan önceki 9.yüzyıla ait. Sümerlilerden kalma olduğu bulgusuna eriştik!”

Abdülhamit teşekkür eder ve Elçiyi gönderir. Gerçekten de bu arkeolojik kazıyı yapma iznini bilinçli olarak kendisi vermiştir. İngilizlerin arkeolojik çalışma maskesi altında aslında bu bölgede “petrol” aradıklarını bilmektedir kurt Padişah. Hemen başmabeyincisine döner ve kılıcı Antikacı Sedefyan’a götürüp inceletmesini ister.

Sedefyan raporu kısa zamanda Abdülhamit’e bildirir.

Kılıç tarihi ve antika değildir. Sıradan bir kılıçtır zira İngilizler bir takım kimyasal hilelerle kılıcı antika kılıca benzetmeyi başarmışlardır. Aslında büyükelçi huzura geldiği andan itibaren padişah, bu sahtekârlığın bu tezgâhın farkındadır.

Bu olay üzerine uzak görüşlü Abdülhamit Han şunları söyler:

-Aynı işi Almanlar da yapıyorlar. Onlara da bu sözde arkeolojik kazı ruhsatını verdim. Bu bölge neft dolu ve bunlar bunun farkındalar. Önce bizim, sonra onların başına bela olacak bu kuzey Irak. Ama bu sahteciliğe çok üzüldüm. Yapmamalıydılar!

Tarihinin, geçmişinin, maddi ve manevi değerlerinin çok uzağında yaşayan bir avuç basiretsiz erkeğin kendi milletine böylesine utanç verici yorumlar getirmesi çok üzücü olsa da, utanç verici olsa da bu İngiliz kadınlara da dolandırıcılık işinde - ki bu onların uzmanlık alanı sayılır- bu milletin kendileri kadar başarılı olamayacağını söylememiz lazım.

Bir de kendilerine “ülkenizde erkek kıtlığı mı var ki gelip çocuğunuz yaşındaki erkeklerle üç günlük ilişkilere başlıyorsunuz, nasıl güveniyorsunuz, kendiniz de dolandırılmak için aranıyor olmayasınız”  diye sormak gerek!

Mesela geçen yaz tatile gittiğimiz Alanya’da gördüğüm yüzlerce manzara bu kadınların da dolandırılmaya meyilli olduğunu anlamama yetmişti. Mesela dondurma yemek için geldiği kafede servis yapan garsona aniden sarılıyor, öpüyor koskoca kadın! Öylesine bir samimiyet ki bu sanırsınız ki kırk yıldır tanışıyorlar. Hâlbuki sizden bir iki dakika önce veya sonra girmişlerdir bu mekâna.

Yani tam bir “alan memnun satan memnun” durumu bu.

Sonra da terk edilince “dolandırıldık” yaygarasını koparıyorlar!

Bir de bu kadınların güya aşk yaşadıkları kimseler eğitimsiz, oralara mevsimlik olarak gitmiş, işsiz-güçsüz ve amaçsız erkeklerden oluşuyor!

Bütün bunların üzerine özellikle altını çizmemiz gerekir ki millet olarak dönüp her şeyimizi baştan aşağı gözden geçirmemiz gerekiyor. Cebinden başka hiçbir değeri ve normu olmayan, kendini ve dahi milletini bilmez bu insanların basiretsiz tutumu yüzünden dışarıya giden, dürüst ve masum insanlarımız maalesef zan altında kalıyorlar.

Onlar kırılıyor, inciniyor ve duydukları karşısında utanç duyuyorlar.

Bu dolandırıcıların açgözlülüğünün, cehaletinin, ahlaksızlığının, arsızlığının ve hırsızlığının bedelini neden bütün millet ödesin ki!

Öyle değil mi?

Muhabbetle Kalınız!

Meryem Aybike Sinan/ Haber7
meryemaybike@gmail.com