Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Dürüstlük adamlığın markasıdır!

GİRİŞ 06.04.2012 GÜNCELLEME 06.04.2012 YAZARLAR

Zaten Sevgili Esra’nın eğip bükmeden, sadece gerçekleri yazan üslubuna hayranım. Bu kızı gerçekten de çok seviyorum ve ağzına sağlık Esracığım diyorum.

“Dürüstlük adamlığın markasıdır” cümlesini bugünlük kendisinden ödünç alıyorum.

Dürüstlük, adamlık, erdem, haysiyet, ahlak, verdiği sözü tutmak, yani sözü senet saymak, yalan söylememek, mert olmak, civanmert olmak, delikanlı olmak, eşref-i mahlûkat-ı bütün dünyanın üzerinde tutmak vs.

Yani adam gibi adam olmak! Yani hayata erkekçe bakmak, mertçe davranmak, yiğit olmak, yüreği sağlam olmak sanırım kadın erkek hepimizin kendimizde olmasını istediğimiz, etrafımızda aradığı, olmasını arzu ettiği vasıflar. Lakin bu üstün sıfatlarla şereflenemeyen nasipsizleri görmek insanı üzüyor.

Sözü senet sayan anne ve babaların çocukları olan bizim kuşağımız bu özellikleri hayatın mayası addediyoruz. Bunların yanında kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ve Sevgili peygamberimize atfedilen bazı hadislerde özellikle sözünde durmak ile ilgili birçok ibretlik söz vardır:

“Allah (sözleşmeleri bozmaktan) sakınanları sever.(Tevbe7)

 

“Ey iman edenler,

Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?

Yapamayacağınız şeyleri söylemeyiniz. Allah katında büyük bir kusur ve hatadır.(Saf suresi,2 ve 3. Ayetler)

 

“Verdiğiniz sözü yerine getirin çünkü verilen söz sorumluluğu gerektirir.”(İsra Suresi,34.ayet)

 

“Allah’ı şahit tutarak yemin ettikten sonra yeminlerinizi bozmayın; Allah’ı kendinize şahit gösterdiğiniz halde yemininizi nasıl bozarsınız!(Nahl 91-92)

 

Vaat, söz vermek borçtur. Sözünde durmayana yazıklar olsun” ( Hadis-i Şerif)

“Dört şey münafıklık alametidir. Emanet olunana hıyanet etmek, yalan söylemek, vaadini bozmak, sözünde durmamak.”( Hadis-i Şerif)

Görüldüğü gibi dinimizde de sözünü tutmak, güvenilir olmak, erdemli ve faziletli olmak çok hayati bir önem taşıyor. Peki, eskiden bir insan bir sözünü tutamadığı zaman büyük bir mahcubiyet duygusuna düşüyordu da günümüz insanı neden bu kadar yüzsüz ve pervasız acaba? Bu kadar kaypaklık neden bazı yüzleri kızartmaz?

Acaba dinimizi içselleştirememiş olmaktan kaynaklanabilir mi diye düşünmekten insan kendini alamıyor. Bizim bir ateist felsefecimiz vardı ve birçok konuda kendisiyle tartışır hiçbir şekilde anlaşamazdık lakin bir sözünü hiç ama hiç unutamıyorum. Diyordu ki Salih Bey; ” Dindar kimse erdemli, faziletli ve ahlaklı olmalıdır, olmak zorundadır!” Sanırım bu cümlesine verilecek yanıt yoktur çünkü gerçeğin ta kendisidir.

Cümle âlemi görmezden gel, yalan söyle, sözünde durma, sözünden cay, insanları sırtından hançerle, sarf ettiğin ve söylediğin bütün sözleri vaatleri inkâr et, kimseciklere merhamet etme, sadece kendi menfaatini düşün sonra kalk ben “dindarım” de!  

İçselleştirilmemiş ve yaşantıya geçirilmemiş dini bilgiler kimseye fayda sağlamaz! Bu kadar basittir mesele. Zaten güvenilir olmak adamlığın tamamıdır. Burada toplumsal bir yaradan söz ederken aslında bu yaranın hepimizin bir yerlerinde açıldığını özellikle vurgulamak lazımdır. Atalarımız da arifane söz ve insan üzerine çok şey söylemiş;

 

“Hayvan yularından, insan sözünden tutulur.”

Er olan sözünde durur.

Söz namustur.

Tükürdüğünü yalamak ( sözünden caymak) yiğide yakışmaz.

Sözünün eri ol!

Allah bir, söz bir!

Söz verme, verdinse dönme!

Sözümden dönersem kahpeyim!

 

Kısacası, verdiği sözden dönmenin, verdiği sözü unutmanın ruhi bir arızadan kaynaklandığını, kişilik bozukluğu olduğunu söyleyen psikiyatr Prof. Dr. Arif Verimli bu hastalığı “Bodlerline Kişilik Bozukluğu “olarak tanımlıyor ve en önemli belirtinin ise duygu ve algılarındaki “Tutarsızlık” olduğunu belirtiyor. Yani verdiği sözden cayma, duygularda tutarsızlık, davranışlarda dengesizlik dün söylediğini ertesi günü inkâr eğilimine giren garip bir ruh hali!

Verilen sözleri yerine getirebilen insan sayısı artık çok fazla değil şu günlerde. Kandıran kandırana, aldatan aldatana, ihanet eden edene! Gittikçe “küçük” düşünen, “küçük” yaşayan, “küçük” bakan, “küçük” kararlar veren, “küçük” yalanlar söyleyen bu tiplerin varlığını bilmek, görmek, duymak, işitmek, şahit olmak dil hanemizi yaralasa da ümitvarız.

Kaliteli ve güzel insanların, erdemli insanların, faziletli insanların da çevremizde olduğunu bilmenin güvenini, ümidini ve şükrünü kaybetmeden, bizler de en küçük sözümüzü bile tutmanın gayreti içinde olmalıyız. İnsanı incitmemek en büyük meziyetimiz olmalı.

Sözü senet sayan insanlardan feyz almanız dileğiyle.

Muhabbetle kalınız!

Meryem Aybike Sinan Haber7

meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR 21 TÜMÜ
  • Can Bican 12 yıl önce Şikayet Et
    Üstad Faran,. Estağfirullah, karşılıklı dua niyetine diyelim. Gerek devamında zikredilen takva kriterlerine bakıldığında, gerekse Fatiha'ya nisbetle kulun hidayet/istikamet üzre kalma yakarışının cevabı olarak algılandğında, Bakara'daki ayetde kasdedilenin iman sonrası bir takva olduğu görüşü daha tercihe şayan görünüyor. Allahu a'lem. Leyl suresindeki ibareler ise -ki hem metin hem de konu ile ilgili rivayetler her iki anlama şekline imkan tanıyor- Allah'ın (c.c.) hidayet nasib etme sürecindeki (aynı zamanda hidayet üzre kalmayı kolaylaştırıcı) sünnetini hatırlatıyor. Yani Allah (c.c.) dileyeni/dilediğini hidayete erdirirken -haşa ve kella- keyfi davranmaktan beridir. Ha keza dalalette bırakırken de. 'Onlar eğrilince, Allah da kalblerini eğriltti' (61/5).
    Cevapla
  • demokrat 12 yıl önce Şikayet Et
    Valla doğruluk dürüstlük ancak musalla taşında hatırlanır oldu!. ah imam efendiler ah, bu meseleleri niye yeterince anlatmazsınız ki! toplum öyle bir noktaya gelmiş ki din min kimseye sirayet etmiyor, takkiyenin biri bin para. Sözünde durmak, güvenilir olmak, erdemli olmak, faziletli olmak, şerefli olmak her adamın harcı değil ki Meryem Aybike Hanım.bir yazınız vardı, diyordunuz ya kadınlaşan erkekler, kadandan başka bir şeye benzeyen kadınlar devrine hoş geldiniz diye. Ne diyeyim kaleminize bereket be Aybike Sultan.
    Cevapla
  • Nasuh BİLEN 12 yıl önce Şikayet Et
    PEKİ MERYEM ABLA. Çalışanları olan özel sektör ve dergi adının yazıda ne işi var.
    Cevapla
  • turgut1 12 yıl önce Şikayet Et
    Dürüstlik adamlıktır dediğin kriterlere mümin de deniliyor. ademe bizde adam deniliyor..şahitliğini nisa 135 e göre yapanlara adaleti ayakta tutanlara bizde adam deniliyor..eline diline beline sahip olana bizde adam diyorlar,emanete ihanet etmeyenelere adam deniyor,söz verince sözünde durana adam deniyor,anasına babasına çirkin davranmayana adam deniyor..bunları yapmayınca;adam mısın sen oğlum deniyor...aslında bizim kültürümüzde ki adam ölçütleri eman emin mümin ölçütleriyle aynı..
    Cevapla
  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    turgut1. üstad,lafız,mana ve maksat çercevesinde ele almak lazım..sureyi önce kendi iç konu bağlamında,sonra paragraflar arasında,sonra sure içerisinde,sonra sureler arasında...gibi,biliyorsunuz! benzermiş gibi duran mevzularda muhakkak bir nüans vardır,mesela muhatap farklıdır,sebep farklıdır...mümin olmakla hidayet kapısını tıklamak,aralamak çok farklı şeyler,üstelik fatiha kitabın özeti mahiyetindedir,her surenin tefsirinde başvurulabilir bir niteliktedir,biliyorsunuz.müslim ile mümin arasında bile yaman bir fark farken aydınlanmanın kapısından bakıvermek ile tahkiki imana kavuşmak arasında fark olmasın mı? bu arada ''Allah tan korkmak ile O ndan sakınmak arasında çok fark bulurum,hissederim'',hidayete sebep olan şey her zaman Allah korkusu olmaz/olamaz,temiz,bozulmamış bir vicdan sahibini herhangi bir olay bile tetikleyebilir,ben buna vehbi vahyin kesbi/keşfi vahye ünsiyetini itiraf etmesi,birbirlerini cezbetmeleri,birinin diğerine hicreti ..gibi bakıyorum..
    Cevapla