Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Bunlar fani işler!

GİRİŞ 20.04.2012 GÜNCELLEME 20.04.2012 YAZARLAR

Yeni doğmuş bir bebeğin dahi ömrü doğduğu an azalmaya, zaman hızlanmaya, ömür defterinden yapraklar düşmeye başlar. Zaman ve ölüm birbirine ne çok şey teklif eder?

Lise yıllarımdan beri çokça dinlediğim güzel bir türkü vardır, ne zaman dinlesem, ne zaman aklıma gelse benim için çalışan kum saatinin birden hızlanmaya başladığını hissederim nedense!

“Bir insan ömrünü neye vermeli

Harcanıp gidiyor ömür dediğin

Yolda kalan da bir yürüyen de bir

Savrulup gidiyor ömür dediğin!”

Hakikatte insan ömrünü ne için harcamalı? İnsanın hicret ve niyeti kimin için olmalı? Sırtını neye dayamalı? Maddenin yıkılan, çürüyen, eskiyen, yalan olan taraflarına mı, yoksa mananın sonsuzluk iklimine mi?

İnsan bildiği halde, her an ölüm korkusunu içinde taşıdığı halde, zamanla baş edemediği halde neden şaşıdır, neden gafildir, neden kendinden uzaklardadır? Çünkü insan bilse de, inansa da, kendisi için akan kum saatinin hızla tükenmeye başladığına bir türlü inanmaz, ciddiye almaz, bildiği her şeyi ertelemeye meyillidir!

Bütün felaketler, acılar, elemler, hastalıklar, ölümler hep başkası içindir sanki, kendisine hiçbir şey olmaz, bütün bu terslikler kendisine çarpmaz, tesir etmez! Belki bu kandırmaca, bu avuntu kendimizi rahatlatma çabasından başka bir şey değildir, belki bir parça huzur ve sevinç almaya gelişimizin ve kendimizi inandırmamızın sonucudur ama her ne olursa olsun biz fani olduğumuzu çoklukla unuturuz, unutmaya meyilliyiz!

Üstad Bediüzzaman fani oluşumuzun aks-i sedası gibidir şu yakarışında:

“Ey Nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:

Fâniyim, fâni olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahmân’a teslim eyledim, gayrı istemem. İsterim, bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcûdâdı umumen isterim.”

Hayatın bütün acıları, hüzünleri, elem ve ıstırapları üzerimize üzerimize gelse de bu hakikati bilmişsek, inanmışsak, hayatın ve bütün unsurlarının geçiciliğini kabullenmişsek, bu imtihanda bütün kırık notlarımızın, bütün kırgınlıklarımızın, bütün acılarımızın de geçici olduğunu bilme idrakinde olmamız gerekmez mi?

Ne ki nefsine ağır geliyor, onu yap, kaldırdığın ağırlık miktarınca sana ferahlık verecektir” diyen Ataullah İskenderi düşüyor aklıma sonra. Zaten bize fani olduğumuzu, hayatın fani olduğunu unutturan da nefsimiz ve azgın isteklerimiz değil midir?

Onlar değil midir bizi hakikat yolculuğundan alıkoyan?

Bize bencilliği, vefasızlığı, hiçsizliği, zulmü, ihaneti, yalanı, kandırmacayı öğreten onlar değil mi?

Bu dünyadaki kısacık ömrümüz için yaptığımız bunca entrika, hile, yalan, kandırmaca, inkâr, tamahkârlık, hırs, dalkavukluk sahiden bizi nereye götürür? Bizi daha kaç sene taşır?

Ölüm her nefes alışımızda yanı başımızda iken bunu neden düşünmez insanoğlu? Mezara götüreceği sadece birkaç metrelik bez iken bu kadar para pula meyil duymak, hangi aklın hangi marifetin öğretisidir acaba! Bu biriktirdiğimiz şeylerin hangisi işimizi görür, hangisi taşınırdır?

Necip Fazıl Kısakürek’in aşağıdaki dizeleri hangimiz içindir?

“Hasis sarraf, kendine ayrı bir kese diktir,

Mezarda geçer akça neyse onu biriktir!”

Bir insan ömrünü neye vermeli?

Dünya bu üç paralık ve üç günlük yer bu kadar risk almaya değer mi ki! Günü kurtarmak için, anı kurtarmak için söylenen o kadar yalan, yapılan bunca ihanet ve kandırmaca, “zalim ve öldüren” planlar ne zaman suya düşer, ne zaman gerçeğin sahici perdesi gözlerimize iner dersiniz?

 Bunun cevabını da yine şiir vermiştir:

“ Nehirler aktı geçti

Kurudu vakti geçti

Nice han nice sultan

Tahtı bıraktı geçti

Şu dünya penceredir

Her gelen baktı geçti!”

Bu fâni dünyada yok sayılmamız, ihanete uğramamız, acılarımızın görmezden gelinmesi, hakir görülmemiz,  türlü bencillik ve hilelere kurban edilmemiz, karalanmamız, yaralanmamız bizim değerimizden bir şey eksiltmez aksine yapanın, edenin kalitesini, insanlık kumaşını ve ahlakını tesciller!

Bunca med- cezir bizim içindir aslında!

Bu geçici handa geçici arzular mı bizi alıkoymalıdır?

Bir insan ömrünü Hakk’a ve Hakk için vermelidir!

Başarı kimsenin âhını, vebalini almadan, kul hakkına girmeden, kimseye kul olmadan, yalakalık ve dalkavukluk köprüsünden geçmeden, menfaat ve bencilliği ruh iklimine bulaştırmadan yakalanmış mana zenginliğidir!

Başarı gurur, kibir ve hırstan arınmaktır!

Başarı fâni olduğumuzu, bütün bu dünyanın da fâni olduğunun bilincinde olmak, bütün maddi varlığımızı manaya teslim etmektir!

Başarı Hakk’a uygun düşmektir!

Muhabbetle kalınız…

Meryem Aybike Sinan - Haber7

meryemaybike@gmail.com

http://twitter.com/maybikesinan

YORUMLAR 5
  • demokrat 12 yıl önce Şikayet Et
    Muhteşemmmm. Aybike Hanım benim son yıllarda okuduğum favori yazarım ve yazılarında hem derin bir birikim, hem lirizm, hem nezaket ve bilgelik var. ilginç olan da her yazısı başka bir farkındalık yaratıyor insanda. Teşekkürler sevgili müellifim!
    Cevapla
  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    başka açıdan.... .. bıraktı geçti baktı geçti itti geçti salladı geçti ... geti gitti... peki nasıl medeniyet inşa edecek siniz? sizin terkettiğiniz alanları birileri doldurmayacak mı? osmanlı,endülüs...neden bitti,batı bizim küllerimizden nasıl hortladı? bu mistik algıyı dışardan bize orantısız dayatanlar işin kaymağını on yıllar sonra yiyorlar.. evet,kenz kötüdür,dünyevileşmek beladır,haz ve hızzı hayre tercih etmek bir yapı bozumu,erken gelen kıyamettir (aslında kur an da kıyamet mahşer anlamındadır,nedense hep son saat yerine kullanılır,çok yanlış bir kullanım)...ingilizler hindistan da talebelere logaritme cetvelini ezberletiyorlardı,bilen nasıl bişey olduğunu bilir..sonrasını da?
    Cevapla
  • nakkaş Hacı 12 yıl önce Şikayet Et
    Yüreğinize sağlık. Güzel. anlamlı ve derin bir yazı. Güzel elleriniz dert görmesin.
    Cevapla
  • gelibolu 12 yıl önce Şikayet Et
    mmmmmmmmmmmmmmmmmmm. Güzel, yazıyla akıııııııııııp gittim öylece. yumuşak ve kadife bir mürekkep!..
    Cevapla
  • turgut1 12 yıl önce Şikayet Et
    Yazının anlamına binaen Said Nursiden 3 Sözde benden olsun. "Proğramımız budur ki:Dünya bir misafirhanedir.İnsan ise onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kisa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lazım olan levazımatı tedarik etmekle mükelleftir.En ehem ve en elzem işler takdim edilecektir"..."Evet insana verilen bütün cihazat-ı acibe,bu ehemmiyetsiz hayat-ı ddünyeviye için değil,belki pek ehemmiyetli bir hayat-ı bakiye için verilmiştir"......yine baş tacı bir ifade de." İnsanın helal çalışmasıyla,meşru dairede gördüğü zevkler,lezzetler,keyfine kafidir;harama girmeye ihtiyaç bırakmaz"....ona selam olsun.
    Cevapla