Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Zamanın ruhu ve lakaplar!

GİRİŞ 14.01.2013 GÜNCELLEME 14.01.2013 YAZARLAR

Önceki gün sebebini bilmediğim bir takım duygular beni çocukluğumun o çok kültürlü ve zengin yıllarına götürdü birden.

Her zamanın bir ruhu olduğunu düşündüren bir med- cezirin ortasında buldum düşüncelerimi. Her biri apayrı bir dünya ve medeniyet olan, ayrı ayrı dünyalardan ve mekânlardan gelseler dahi bir anda aynı mahallede kaynaşıp bir arada yaşama ve aynı iklimi paylaşma noktasında akrabalık bağları kadar güçlü duygularla birbirlerine kenetlenmiş bir mahalleli tasavvuru vardı bizim mahallede.

Bizim çocukluk yıllarımızın ruhunda romantizm, içtenlik ve samimiyet vardı. Büyüklerimiz ne kadar sade, ne kadar dürüst, ne kadar merhametli ve insan canlısı kimselerdi, şimdi daha iyi anlıyorum galiba.

Büyüyüp de uzak diyarlara revan olunca geçmişi daha iyi analiz etme imkânınız oluyor.

Bir masal diyarı kadar sıcak ve büyüleyici olan doğduğum şehrin ve büyüdüğüm mahallenin insanlarını bir daha göremedim hiçbir yerde. Mahalleli o kadar birbirine tanıdık, öylesine iç içe yaşanmışlık ve içtenlikle bir hayat sürmüşlerdi ki öyle garip, öyle ironik ve kişisiyle müsemma lakaplar takmışlar ki birbirilerine hatırladıkça katıla katıla gülmekten ve bir o kadar düşünmekten kendimi alamıyorum.

Lakap takmak, insanlara kızacakları isimler vermek ve onların utanmasına, kırılmasına sebep olacak girişimlerde bulunmak elbette hoş değildir lakin ülkemizde bunun bir yaygın kültür olduğunu ve geçmişte sıklıkla kullanıldığını ve zamanın insanlarının büyük çoğunluğunun bunda rahatsızlık duymadığını belirtmekten bir beis görmüyorum.

Zaten lakap istenerek alınmaz, insanın kendisine takılır!

Lakapların da kendine özgü bir zamanı ve zihniyeti varmış meğer. Malatya'nın yerel ağzını sadece Malatya'da doğup büyüyenler anlayabilir zira öyle anlaşılmaz, öyle ilginç sözcükler vardır ki bugün bile çoğunu bendeniz bir sözlüğe ihtiyaç duyacak kadar hatırlamakta güçlük çekiyorum.

İşte doğduğum mahallenin Türk, Kürt ve Ermeni ayırt etmeksizin her kültür ve çevreden kelli felli lakapları:

Deli Raco,  Altune,  Datlıcı Cemal, Kumalılar,  Canne Mıstafa,  Tipi tipi, Ramkokşir,  Hacı Gurdi,  Deli Niro,  Mam Farmando,  Fotraş Kavut, Yamalıklı Polis, Avare Bayro, Hırhız Haco,  Bacanak Yasin, Fat Mommi,  Usive Momme,  Oyzare Şutton,  Tıkıram İsmail, Avşıkke,  Fezzo...

Ali Feze, Mam Şike, , Mam Purik, Has Kurik, Ram Çırrik, , Haydo, Soli Kazoz, Osterro, Osdızzo, Oskordo, Osi Ole, Karci, İnneci Mooo, Haci Hıskos, Mamsano, Batto, Pirto, Suro, Kotto, Tıskın.

Şorrikli Yaşar, Deli Faro, Leylek Aziz, Çino, İmşaniye, Cilo, Mano Dayı, Flitto, Beton Şevket,(Venkliler):Mahako, Mam Terro, Mamraşo, Mamtitto, Hacali, Köşker Hacı...

Fatte Drejo, Fatraş, Topal Fidoş, Şakıro, Osçüççe, Zeytune,  Uvdi Gumıraş,  Aşhane Kınnık,  Mamuri,  Sultıri,  Ram Kışşo, Üskarro,  Avdıli Kare, Memedefendi, Hocadayı, Şerbetçi Haso, Aptulla Hoca, Tosun Hoca, Kuru Ramo, Zeko, Haci Ole, Kara Memiş, Sıtte, Asmare, Kütonlar, Çukur Ali, Tirenci, Dönme'z...”

Bir mahallede bu kadar lakabın olması o mahallenin bir mizah cenneti olduğunun da işaretidir aslında. Bu mahalle Türk'ü, Kürd'ü, Alevisi, Sünnisi, Ermenisiyle aynı potada eriyen, aynı kültürü terennüm eden, senlik benlik nedir bilmeyen bir masal şehrini andırıyordu. 

Tirenci, ermeni asıllı makiniste; Şakıro, Ermeni Şekür Amcaya; Dönmez, oğlunu ermeni bir ailenin kızıyla evlendiren amcaya deniyordu sanırım. Bu saydığımız isimler dünün sevgili ve çok muhterem büyükleri bu lakaplarından asla utanmaz, kızmaz ve gücenmezlerdi.

Sadece Malatya mı?

Bendeniz doğduğum şehirden lakaplar sıralarken Karadenizli olan eşimin de aklına memleketi Giresun'dan da bir takım lakaplar gelip Malatya'daki lakapların yanına oturuverdi.

“İzniyam Çavuş,  Ürüşan Ali, Mıcık Anşa, Uzun Hasan, Küçük Hasan, Sakallı Memed, Gâvur Ali, Makaryos, Tıkmak, Cino, Çakalo, Çıtır Mıstafa, Fıttık Fadime, Potike, Karamancar, Dottiri, Rasmus,  Pey Gelinciği, Isırgan Hasan, Çolak İdris'in Recep, Devdala, Aygır İmam, Sakalının Ahmet, Çubuli, Koluş Ali, Keplin, Cavcav, Poşkil Cevriye,  Kadiş Ana, Küpür Fadime, Patik Raziye, Tilki Dayı, Tönnecük, Fino, Yıkık Mehmet, Vidi vidi Yaşar, Tümsek Recep, Dırı Vırı Sülü, Kalaycı Ahmet!

Bizler eski defterleri dürerken bu kez çevredeki öğrencilerden özellikle birbirlerine ve öğretmenlerine taktıkları lakapları araştırdım:

Mesela Din Kültürü ve Ahlak Öğretmenine Dino; Adı Saniye olan arkadaşına Tiktak, notu düşük olan matematikçiye Biçerdöver, Zorlayan Fizikçiye Demirdöküm, pahalı telefon kullanana Androit, diye isimler kullanılmış.

Zaman lakaplara bile kendi mührünü vurmuş ve günümüz lakapları eskiye oranla azalsa da daha teknik isimlerden kurulmuş.

Ne diyelim olacaksa bir lakabımız bari güzelce olsun.

Muhabbetle kalınız.

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR 3
  • Hıfzullah EROL 11 yıl önce Şikayet Et
    eski bir öğrenciden yorum.... hocam ellerinize sağlık muntazam bir yazı daha yazmışsınız.çağımızdaki gençlerin sıklıkla kullandığı lakap konusuna olomlu yaklaşarak bizlere bir kez daha ustalığınızı gösterdiniz. ALLAH sizden razı olsun...
    Cevapla
  • demokrat 11 yıl önce Şikayet Et
    lakaplar bütün toplumlarda kullanılır!. bu aslında dilin ne kadar zengin ve kullanışlı olup olmadığıyla da ilintili bir durum. yani bazan gerçekten de bazı insanlara gerekiyor hani. yukarıdaki isimlerden en çok hoşuma gidense "avare bayro" lakabı oldu. kimbilir bu bayram efendi ne kadar aylak ve tembeldir ki bu isim kendilierine yakıştırılmış! gülümseten ve dinlendiren bir yazıydı. kutlarım.
    Cevapla
  • turgut1 11 yıl önce Şikayet Et
    lakapları hiç sevmem. bende malatyalım ve lakaplar nasıl takılmış size özetleyim 1-askeri vazifesinde ki rütbesine göre..örneğin osman çavuşun ahmet,yada yüzbaşının torunu gibi 2- mesleğine göre;çoban osman,çoban halife gibi 3- hastalık haline göre;çolak osman,çolak elif,kambur ali,topal osman gbi 4-şekilsel benzerlik boyutuyla ve bir kısım benzerlik kurma yoluyla; baykuş halife,kedi ömer gibi....insanı onorize etmeyen lakaplar nahoş lakaplardır..kişinin cesaret ve erdemine yönelik hoş lakaplara diyeceğim yoktur..bu lakapları takan nesil babaları savaşa gidip gelmemiş,her hangi bir medrese okul yüzü görmemiş kendi halinde duyduğunca gördüğünce hayatlarını ikame etmiş bir neslin lakaplarıdır..yoksa islama maruf kişilerin hal ve kalleri değildir..
    Cevapla