Hayallerinin boyu üç arşın öteyi geçemeyen bir takım insanlar ki bu insanlar karanlığı ve puslu havayı çok severler bu huzur ve güven ortamında bir türlü hoşnut olamıyorlar ve durmadan dır dır edip mızmızlanıyorlar.

Dededen kalma ideolojik yaklaşımlarla sürekli muhalefet etmeyi marifet sayan, iyiyi ve güzeli, doğruyu bile gözü kapalı eleştirip, huzursuzluk çıkaranlara hep şunu söylemek isterim:

Ey saadet perisinden nasiplenmeyen, ruhu hep karanlıklarda gezinen ve söylenmekten ve şikâyet etmekten haz alanlar, siz on yıl önce neyin bugünden daha iyi olduğunu bana şöyle detaylandırarak anlatır mısınız?

Her sabah benzine ve dizele yapılan zamlarla güne merhaba dediğiniz günleri ne çabuk unuttunuz! Birbirlerinin yüzüne anayasa kitapçıklarını fırlatan, üçlü koalisyonlarla ülkeyi bir talan meydanına dönüştüren o siyasetçilerin yalan dolanlarını unutmuş olamazsınız bu kadar kısa zamanda!

Devlet hastanelerinin birer çöplüğü ve pisliği andıran koridor ve laboratuarlarını peki? Hastalandığınızda sırf o çirkinlikleri görmemek adına devlet hastanelerinden çok, özel hastanelere koşan sizleri ben çok iyi hatırlıyorum oysa!

 Her gün onlarca insanın hayatını kaybettiği tek şeritli ve yamalı yılan yollardan hiç geçmediniz mi siz? İnternet ağlarının belli başlı merkezler dışında olmadığı ve internetten mahrum bölgelere internet hatlarının çekileceği günlerin hayallerini de kurmadınız eminim!

Sonra ülkenin en batısındaki merkezi okullarda odunla, kömürle ve sobayla ısıtılan okullarda öğrenim gören çocukların kömür ve odun dumanından perişan olduğu zamanları da bilmezsiniz siz?

Sonra insanların demokratik haklarının nasıl gasbedildiğini, nasıl insan harcandığını da unutmuş olmalısınız! Cadde ve şehirlerin çöplük yığınlarıyla kokuştuğu, oturulacak park ve bahçelerin bile olmadığı şehirler olduğu, şehirlerimizin üçüncü dünya ülkesi görüntüsü verdiği zamanları da silmiş olmalısınız kafanızdan her halde!

İşte sadece bir kaçını saydığım bu üzücü şeylerin hepsi bugün hükümsüzdür!

Artık batılı ülkelerle boy ölçüşen ve birçok alanda da o boyu- posu geçen ve her mekânda sözü hatırı sayılan bir ülkeyiz!  

Enformasyonda, ulaştırmada, sağlıkta, ekonomide, teknolojide, inşaatta, tekstilde, tarımda dünyanın en ileri ülkelerinden birisiyiz ve bu alanlardaki yükselişimiz sürüyor.

Bütün bunları gördüğünüz halde sürekli eleştiren, güzellikleri görmezden gelen, sırf eleştirmek için konuşan ve taşlayan, neredeyse ülke kaosa sürüklensin diye dua edercesine söylem ve tavırlar geliştiren kötümser ve gafiller güruhusunuz siz!

Size sadece hemen yanı başımızdaki Suriye'yi işaret ediyorum! Bu ülkedeki kaostan hiç mi ders almazsınız? Filistin, Lübnan gibi ülkelerin ülkelerin akıbetini düşününüz. Suriye'de hergün yüzlerce insanın vurulduğu, idam edildiği, insanların sen ben kavgasıyla birbirine düştüğü ve acımazsızca birbirini katlettiği bu fotoğraf size hiç mi bir şey anlatmıyor?

Ayrıştırmaktan, kamplaştırmaktan, ötekileştirmeden çok hoşlanıyorsunuz çok!

Oysa;

İnsanlar fanidir, iktidarlar fanidir, biz faniyiz, ideallerimiz, mevkimiz makamımız fani, bütün maddi varlığımız fani ve düşünceler, gruplar, topluluklar fanidir!

Yani ömrümüz fani ve hükümsüzdür!

 Ülkenin bekası dediğimiz o gelecek ebedi olmak durumundadır! Bu gemi yarın her birimizi zaten bir rıhtımda bırakacak ama o gemide yarınlarımız olduğunu, çocuklarımız, torunlarımız, soyumuz sopumuz olduğunu asla unutmamamız lazım gelmez mi?

Sabahleyin korkusuzca güne merhaba demek, korkusuzca caddelerde dolaşmak, korkusuzca yaşamak ve korkusuzca uyumak için huzurlu ve güvenli bir ülkeye ihtiyacımız vardır. Mahallenizde eli silahında tetikte sizi gözetleyen birileri olduğunda, tepenizde sürekli havan topları patlarken sokakta dolaşmanın, evden çıkmanın ve ihtiyaçları karşılamanın mümkün olmadığı dehşetli bir karmaşanın acımasızlığını, vatansızlığı, garipliği, yoksulluk ve çaresizliği şu an ülkemize sığınan yüz binlerce Suriyeliye sormaya bile gerek yoktur aslında!

Fotoğraf ortadır! Resimler söylemlerden daha etkilidir. Bakınız ve görünüz!

Milli birlik ve beraberliğin, idealler ve birlikte yaşama azminin, huzurun ve asayişin, hayatta en önemli nesnenin huzur ve güven olduğunun önemini sizin gibilere bunları kaybeden ve bir daha bulamayan bir Filistinli, Lübnanlı, Suriyeli, Arakanlı, Bosnalı, Doğu Türkistanlı en iyi anlatabilir!

Sağduyu, akl-ı selim ve iyi niyet!

Hayat duruşunuz nasıl olursa olsun, iyi niyet ve sağduyuyu kaybetmeyelim!

Sağduyu ve iyi niyet hepimize lazımdır! Ama hepimize!

Muhabbetle kalınız.

Meryem Aybike Sinan - Haber7

meryemaybike@gmail.com

twitter.com/maybikesinan