Mümtaz'er Türköne
Mümtaz'er Türköne
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

'Gardaş...'

GİRİŞ 29.03.2009 GÜNCELLEME 29.03.2009 YAZARLAR

Muhsin Başkan'ın, muhatabına hitap şekli buydu. Koyu bir Orta Anadolu vurgusuyla ve sıcak bir ses tonuyla karşısındaki ile muhabbete "gardaş..." diye başlardı. Duygu ortaklığını bu kelime ile yakalar ve sık sık tekrarlayarak sürdürürdü. "Duygudaşlık"... "Fikirdaşlık" değil. Galiba fikrin pek önemi de yoktu.

Muhsin Yazıcıoğlu'nu kavga esnasında tanımıştım. Kavga sona erdikten, fikirler darmadağın olduktan sonra da devam eden yakınlığımızı bu duygu ortaklığına bağlardım. 70'li yıllarda girdiğimiz kavga üzerine uzun yıllar düşündüm. Sosyal bilimlere aç bir kurt gibi dalmamın arkasında, yaşadıklarımıza anlam verme çabası vardı. Düşünce sembollerle gelişiyor. Muhsin Başkan da elverişli bir semboldü.

Bir hanımın yanında başını yerden kaldıramayan Anadolu delikanlısının, sabit gözlerle bir yere bakması lâzımdı. Cemiyet içinde konuşurken ellerini koyacak yer bulamayanların tutacakları bir şeyler lâzımdı. Sabit gözlerle ideolojilerin ütopyalarına dalmışken, güzel bir çift göze çaktırmadan bakarak bir şeyler söylemek mümkündü. Size fazla gelen, koyacak bir yer bulamadığınız ellerinize önce bir sopayı sonra da 7.65 mm çapında bir silahı aldığınızda sosyofobiniz de kayboluyordu. Neden kavga ettik, sorusuna bugün verdiğim cevap bu. Bir nedeni yoktu. Paylaşamadığımız bir şey yoktu. Sadece kavga etmemiz gerekiyordu. Bahaneler çoktu. Sebepler değil, kavganın kendisi önemliydi. Sesimizi kimse duymuyordu. Gerçi pek konuşmayı da beceremiyorduk. Konuşmak yerine dövüşmeyi tercih ettik.

Muhsin Başkan'ın "gardaş" hitabı, size benzeyenlerle sırt sırta vererek üzerinize düşmanca gelen her şeye karşı direnme çağrısıydı. Düşmanca olan sol ideolojiler değil, şehirlerin soğuk yüzüydü. Batı Anadolu'dan, Trakya'dan gelen ve dağarcığında "gardaş" kelimesi bulunmayan arkadaşlarımızın da, kestirmeden bu frekansa geçmesi, bu kelimedeki duygudaşlık yükünün eseriydi.

Önceki gün yazdığım yazıya, 70'li yılları bizim tam karşı kutbumuzda yaşayanlardan tepkiler geldi. Hürriyet gazetesinin, dün itibarıyla değişen ve Muhsin Yazıcıoğlu'na düşmanlık yayan yayınını da, aynı çevrenin eseri olarak gördüm. Haksızlık ediyorlar. Yazdıklarım için "Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte solcuları nasıl dövdüğünü anlatıyor." diyorlar. Ben kimseyi dövmedim, ama epeyce dayak yedim. Ama biz solcuları öldürdük. Tıpkı solcuların da bizi öldürdüğü gibi. O yıllarda bu kavgada çoğu genç tam 5 bin insan hayatını kaybetti. Geride kalan acıları ve istikbali kararanları da unutamayız. Kavgayı bizler çıkartmadık. "Bizler" derken solu da kastediyorum. Ama kendimizi bir "gardaş" kavgası içinde bulduk. Artık hepsi geride kaldı. Bugüne intikal eden sadece Ergenekon çetesi var. Benim Ergenekon'a duyduğum öfkenin arkasında da bu 5 bin kişinin hayatı duruyor.

Hrant Dink cinayeti üzerine Muhsin Başkan ile Zaman'da yayımlanan bir röportaj yapmıştım. Amacım, provokasyonları önlemek için ondan mesajlar almaktı. Ona Hrant'tan bahsetmiş, tam bir Anadolu delikanlısı olduğunu anlatmıştım. Karşılaşmış olsalardı mutlaka "gardaş" diye hitap ederdi. Dink'in arkasından yazdığı şiiri okumuştu. Şu satırları unutmadım: "Kan sızıyor Fırat'ın delinmiş tabanından toprağıma/Bağrımdaki bütün Mehmetler ağlıyor/Oğlunun adını Fatih koyan bütün Ermenilerle birlikte."

Önceki ay, "Son ülkücü" ile birlikte, Karşıyaka Mezarlığı'nda ülkücülerin mezarlarıyla birlikte Deniz Gezmiş'in, Mahir Çayan'ın mezarlarını da saygı içinde ziyaret etmiştik. Bugün, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hatırasına, eski solcuların da saygı göstermesini bekleyecek kadar kendime ve o nesle güveniyorum.

Muhsin Başkan'ı sevenlere Türkiye'den kaçarak hayatını Meksika'da sürdüren bir sosyalistten aldığım mektuptaki şu "gardaş"ça satırları aktarıyorum: "Liderinizin, ideolojik olarak hemen hiçbir şey paylaşmadığım Sayın Yazıcıoğlu'nun üzüntü verici şekilde yitirilmiş olmasına içtenlikle üzülen bir sosyalistten duygudaşça bir gönderi almak belki kederinizi bir nebze olsun azaltır düşünce ve umuduyla yazıyorum bu sözcükleri. Akıllarını ve vicdanlarını ideolojinin körleştirici kuyularında yitirmemiş olanlar, tutarlığından, ilkelerinden, yiğitlikten ödün vermeyen insanların varlığını yadsımazlar -böylesi erdemlere sahip olan insan düşünce bazında kendilerinden çok çok uzak da olsa. Sayın Yazıcıoğlu tutarlı, ilkeli, yiğit bir insandı, buna kuşkum yok, üzüntüm bundan, üzüntüm içten."

MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE - ZAMAN
m.turkone@zaman.com.tr

YORUMLAR 27 TÜMÜ
  • Neslihan Bilgier 16 yıl önce Şikayet Et
    .... baba, sabır, efendi, inanç, iman, ahlak, dürüstlük, amaç, samimiyet, anadolu, delikanlı... Allah herkesin bahtını başka yazar şüphesiz, ama bazılarını şanssız yazar, ne kadar tırmalasa, çalışsa, dürüst de olsa, gönlü kocaman da olsa olmaz, düşer...hayatta herşey insanlar için... bu 6 rahmetlinin ardından bence düşünülmesi gereken, yaşayan 2 kişiyi donmaya mahkum bırakmamızdır, daha uludagda kaybolup vefat eden gencin 40 ı çıkmadan benzer vak'a...ders çıkarmalıyız!!!
    Cevapla
  • ömer bulut 16 yıl önce Şikayet Et
    amanda aman. rahmetli başkanı sever olmuşlar.vay be.
    Cevapla
  • Murat UZUN 16 yıl önce Şikayet Et
    Ne desem ki.... Sayın Türköne, keşke yazınızda Hürriyet gazetesinin adını anmasaydınız. Onlar hiçbir zaman kenidlerinin dışındakilri kabullenemediler. Diğer bir husus da şu ki, onlar suçlu değillermiş 80 öncesi sanki, öyle bir hava estiriyorlar. Onlardan af dilensin istiyorlar. Oysa Hürriyet ve çevresindekiler hala eli kanlı katillerle işbirliği içinde. Diğer taraftan da darbecileri masum gösterme, bu vesileyle de kirli iktidarlarını devam ettirme çabasındalar. Af dilemesi ve milletten özür dilemesi gerekenler onlardır.
    Cevapla
  • Muammer Karan 16 yıl önce Şikayet Et
    Türk İslam Ülküsü!. Viyana kapılarına kadar dayanan atalarımız içinde ne liderler gelip gelip geçmiştir.Yavuz, Kanuni, Fatih, Abdulhamit, Atatürk ve daha bir çok değerli şahsiyet. Türk İslam ülküsü, ülkücülük nedir bilen ve ülkücü kimdir tanıyan insanlarla kıyamete kadar devam edecektir. Mümtaz Türköne'nin ruh halini anlıyorum. İyi günlerde ülkücüyüm diyenlerin zor günlerde ortadan kaybolup bir kapıya kapılanması gibi değildir ülkücülük.Kendisinde ülkücülüğü sonlandırması kendi sorunu. Bari ahkam kesme!
    Cevapla
  • Hakan YILMAZ 16 yıl önce Şikayet Et
    BAŞKAN..... Türkiye Cumhuriyeti büyük evladını kaybetti Muhsin başkan eşi benzeri olmayan tam bir insandı Ayrıca son ülkücü Muhsin başkan gibisi bir daha olmaz olamaz gerisi hep BOŞ ama acım gerçekten cok büyük içim yanıyor.Her canlı bir gün mutlaka ölümü tadacaktır.Elhamdülillah bilincindeyiz ama böyle ani ölümler gercekten zor oluyor.Kabristanı Alparslan TÜRKEŞİN yanı olmalı çünki onlardan başka ülküyü seven ülküyü savunan kimse olmaz.Mekanı cennet olsun
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle