Albay Dursun Çiçek'in onuru
Albay Dursun Çiçek'e karşı, 'ıslak imza'sı ile gündeme geldiği tarihlerden beri sebebini tarif etmekte zorlandığım bir sempati duymuştum.
Beyaz üniformalı fotoğrafında ve ekranlara ilk düşen ve tekrar tekrar gösterilen sivil görüntülerinde fazlasıyla bize, yani bu topraklara ait bir şeyler vardı. Tevazû, onur ve hüzün; benim yüzünde okuduklarım bunlardı. Yaptığı iddia edilen işi şiddetle eleştirirken bir yandan da dünyasını anlamaya çalıştığım bu Türk subayının onurunu savunan yazılar yazdım. Hatta onu, uğradığı haksızlıkla tarihe geçen Fransız subayı Dreyfüs'e benzettim.
Askerliğini yedek subay veya er olarak Dursun Çiçek'in emrinde yapan okuyuculardan, yazdığım yazılara ilginç karşılıklar aldım. Hepsi onun kişiliğinden, özellikle dürüstlüğü ve insanî hasletlerinden övgüyle bahsediyordu. Onu tanıyanların tamamı aynı şeyleri tekrarlıyordu. Karşımızda, sadece zekâsı ve azmiyle, Anadolu'nun bağrından kopup bulunduğu yere çıkmış, o çok yakından bildiğimiz hikâyenin kahramanlarından biri duruyordu. Hikâye kötü sona eriyordu. Kendisine 'konusu suç teşkil eden emirler' verilmişti. O da askerî disiplin içinde bu emirleri yerine getirmişti.
(Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz)
Mümtaz'er Türköne - Zaman