Tepe lambalı araçlar neyin sembolü?
Büyük şehirlerin trafiğinde her gün karşılaştığımız manzaradır: Tepesinde yanıp-sönen bir lamba taşıyan ve genellikle sivil plakalı bir araç ya emniyet şeridinden hızla gider ya da önündekilerden yol ister ve söke söke alır.
Bir hafta içinde benim başıma iki defa geldi böyle bir şey. İlkinde, Boğaziçi Köprüsü’nde şeridimde seyrederken tepesinde lamba olan bir araç hiçbir işaret vermeden, ricada bulunmadan kelimenin tam anlamıyla üzerime geldi ve ben mecburen yavaşlayınca önüme geçti. Arkasından gelen koruma arabasından yükselen anonstan resmî ve korumalı bir zat ya da zevatın tacizine uğradığımı anladım.
Bir-iki gün sonra Fatih’te park etmiş araçlar yüzünden ancak bir arabanın sığabileceği bir sokaktan ana caddeye tam çıkacakken, tepesinde yine yanar-döner lamba olan bir araç beni gördüğü halde sokağa girdi. Köprü üstündeki iki keçi gibi karşı karşıya gelip durduk. Birkaç saniye sonra sürücünün yanında oturan koyu takım elbiseli bıçkın bir genç sinirli bir şekilde elini camdan çıkarıp araçlarının üstündeki lambayı işaret etti bana. Ben de “Ne yapayım?” gibisinden bir el işareti yaptım ve o kadar yolu geri geri gitmeyeceğimi beden diliyle ifade ettim. Şoför çaresiz birkaç metre geriye gidip bana yol verirken, sinirlenme sırası bana gelmişti. Aracın içindekilere “Siz nerede görevlisiniz?” diye sordum. Deminki bıçkın gencin yerini şimdi panikleyen kem-küm eden bir insan almıştı. Birkaç defa ısrarla sormama rağmen cevap alamadım.
***
İdeal toplum bireylerin devlet görevlilerinden, özellikle de iktidar sembollerini—üniforma, resmî plaka, silah, tepe lambası vs.—taşıyanlardan korkmadığı toplumdur. İnsanın hakkını aramaya kalktığı takdirde başına haksızlıklar geleceğinden endişelenmediği toplumdur. Kuralların sadece sivil toplumun üyelerini değil, devletin yani resmî toplumun mensuplarını da eşit şekilde, belki daha fazla, bağladığı toplumdur.
Tepe lambası bir iktidar sembolü, hem de çoğu kez araca ve içindekilere gizemli bir güç kazandıran bir sembol. Birkaç sene önce bir gazete muhabiri sıradan bir araca bu yanar-döner lambalardan takıp Boğaziçi Köprüsünde emniyet şeridinde sürmüş arabasını. Hatta durup polislerden adres sormuş. Ama kimse “Sen kimsin? Bu lambayı taşımaya yetkin var mı? Neden emniyet şeridini ihlal ediyorsun?” diye sormamış. O polisler “Belki de içinde yüksek makamlı birisi vardır. Başıma bela almayayım!” diye düşünmüş olmalı.
Benzer bir muzipliği 12 Eylül’den sonra sivil hükümetin işbaşında olduğu günlerde bir tiyatro grubu yapmıştı. Oyunda giydikleri uyduruk üniformalarla İstiklal Caddesine çıkan oyuncular caddeden geçen insanları diledikleri gibi durdurmuşlar, üst-baş araması yapmışlar, duvara yaslamışlar ve hatta yere yatırmışlardı. Ve kimse “Ne oluyor? Siz kimsiniz? Bunu yapmaya hakkınız var mı?” diye sormamıştı. Çünkü korkuyorlardı.
Yolda karşılaştığım o resmî araçtaki gencin bana doğrudan tepe lambasını göstermesi de bir zihniyeti ele veriyor: “Ben senden üstünüm. Ayrıcalığım var. Bana saygı göstermek, hatta benden korkmak zorundasın.” Üstüne gittiğinizde sizi daha yüksek yerden bağlantıları olan birisi sanıp geri adım atması, hatta sinmesi de iktidar sembolleriyle konuşanların gizlediği acziyetin ilginç bir örneği.
“Murphy’nin altın kuralı: Altını olan kuralı koyar!”
Güç sembolleri de tıpkı Murphy’nin kuralı gibi kendi kurallarını dayatıyor. Ve kimde güç sembolü varsa onun yaptığı veya dediği kural haline geliyor. Özellikle otoriter ülkelerde sıradan vatandaşları sindirmenin gözde araçlarından birisi bu semboller. Nazi Almanyasında sıradan ordu mensuplarının bile korkulu rüyası olan SS subaylarının üniformaları gibi.
Güç sembolleri daha baştan sıradan vatandaşlar ile sembolleri taşıyanlar arasında eşitsizliği ve hiyerarşiyi dayatıyor. Sivil toplum üyeleri bu semboller karşısında zayıf, savunmasız ve çaresiz hissediyor kendisini. Bir adım ötesinde, sembol “sahipleri” topluma kendi zihniyetlerini telkin etme, onları şekillendirme hakkını buluyor kendisinde. Biraz daha ileri gittiklerinde, ulvî bir gaye için—ki bu gaye genellikle kendi çıkarlarını gizleyen bir bahaneden başka bir şey olmuyor—zulmetmeye, “fail-i meçhul” cinayetler işlemeye cevaz buluyorlar. Demirel’in meşhur sözüyle “rutin dışına çıkmak” onlar için rutin bir faaliyet haline geliyor.
Bu ülkede yaşayanlar onyıllardır, hatta yüzyıllardır devlet karşısında hep güçsüz ve zayıf bırakıldı. Kanunlar ve kurallar, örümcek ağlarının hep küçük böcekleri yakalaması, güçlü böceklerin o ağı yırtıp atması gibi, sadece sıradan insanlar için işletildi. Devlet mensupları kanunsuzluğun ve keyfiliğin en büyük failleri haline geldi. Daha birkaç yıl önce kışla duvarlarından sivil topluma “Orduya sadakat şerefimizdir/şerefinizdir” mesajları verildi bu ülkede. Binlerce insan gece karanlığında ensesinden sıkılan resmî kurşunlarla yargısız infaza uğradı.
İşte bu keyfiliklerin, hukuksuzluğun yavaş yavaş son bulduğu, üniformalıların yeni yeni normal statüsüne çekildiği bir dönemdeyiz. Kırılgan bir zamanı yaşıyoruz. Bununla birlikte, daha demokratikleşen ve açık toplum haline gelen bu ülkede bugünün küçük sapmalarının yarının büyük kuralsızlıkları ve zulümleri haline gelebileceğini de biliyoruz.
O yüzden, trafik kanununda ambulans, itfaiye, resmî polis aracı gibi araçlara tanınan tepe lambası takma ve kullanma yetkisini resmî görevde değilken bile kullananların denetlenmesi ve cezalandırılması gerektiği kanaatindeyim.
Ama en önemlisi, kamu görevine intisap eden gençlere demokratik terbiyenin verilmesi; memur olmanın, güç sembollerini taşımanın onlara üstünlük vermediğini, sadece görev gereği bir takım ayrıcalıklara mazhar olduklarını öğretmek; son tahlilde toplumun hizmetkârları olduklarını ve herkes gibi onların da kurallara uymakla yükümlü olduklarını telkin etmek gerekiyor.
Murat Çiftkaya / Haber 7
ciftkaya@yahoo.com
-
ayhan 14 yıl önce Şikayet Etyol hakki. göreve giden polis, ambulans ve itfaiye haricindeki hic bir aracin trafikte sivil bir aractan farki yoktur.. batililasmak ve demokratik hukuk devleti olmanin altin kurali budur.. görev disinda itfaiye, polis, ambulansta diger sivil araclarin uymasi gereken kurallara tabidir.. makami ne olursa olsun kimsenin digerinden üstünlügü yoktur..Beğen Toplam 3 beğeni