Katil sensin
Ruşen Çakır’la yaptığı röportajda adeta böğürüyor: “ Türkiye Cumhuriyeti katildir. Bu devleti yıkacağız.” Oysa ortada bir katil varsa, o da Savcı Selim Kiraz’ı şehit eden teröristleri “masum çocuklar” diye pazarlayan kendisi.
Cumhuriyet Gazetesi’nde iken teröristlerin medya tetikçiliğinden terfi alıp, HDP kontenjanından milletvekili seçilen Ahmet Şık’tan bahsediyorum. Devletin kendisine verdiği maaşla devleti yıkma çağrısı yapan bu adam, milletin meclisinde kimi temsil ediyor?
Adeta DHKP-C’nin sözcülüğüne soyunan bu şahıs, ayaklanma çağrısı yaparken halkın yüzde kaçını temsil ediyor dersiniz? Elbette gerçekte koca bir sıfırı. Fakat, kendi seçmeninin oyunu bir mal gibi pazarlayıp, satışa çıkarması sonucu HDP’den seçilen Ahmet Şık’ın yeni partisi TİP, TBMM’de 3 vekille temsil ediliyor.
HALKI DEĞİL BOZGUNCULARI TEMSİL EDİYORLAR
İstanbul’da milletvekili seçilmek için 90 bin oy gerekli. Oysa TİP isimli parti bugüne kadar hiçbir seçime girmedi. Öncülü olan TKP ise en son girdiği seçimde İstanbul’da 5.700 oy aldı. Türkiye genelinde ise partinin aldığı oy 60 bin idi. 2018 seçimlerine bağımsız adaylarla giren partinin tüm ülkede aldığı toplam oy sadece 7 bin 952 oldu. Yani bırakın İstanbul’u, tüm ülkedeki oylarını bir araya getirse, değil milletvekili, ilçe belediye başkanı dahi çıkartamayacak bir örgütün bugün 3 milletvekili var: Ahmet Şık, Barış Atay ve Erkan Baş.
Sosyal medyada insanları tehdit etmesiyle tanınan Barış Atay’ın nasıl Kandil’in listesinden sıyrılıp öne çıktığını söylemeye gerek yok. Suriye’de yüz binlerce masumu kan denizinde boğan katil Esed’i, “mezhepçi ve ırkçı bir fanatizmle” canhıraş savunduğu için sömürgecilerin gözüne girmeyi başardığı ortada.
Fakat, içlerinde devlete ve milletin değerlerine düşmanlık konusunda öncü olan kişi Erkan Baş olmalı ki, liderleri olarak kendisini seçmişler. Erkan Baş ile aynı dönemde, İstanbul Üniversitesi’nde okudum. Bırakın dindar ve milliyetçi öğrencileri, diğer fraksiyonlardaki solcu öğrencileri dahi kendisinden nefret ettirmeyi başarmıştı.
ÇETEBAŞI KİM?
Yıl 1998. Başörtüsü yasaklarının en koyu günleriydi. Üniversitenin kapısının önünde binlerce öğrenci oturma eylemi yapıyorduk. Neredeyse tüm üniversite, kapının önündeydi. Merkez Kampüs’ün kapısından 7-8 arkadaşımız çıkıp, usulca yanımıza oturdular. Başlarından kanlar süzülüyordu. Sıcacık kan, başlarından göz çukurlarına dolarken, onlar sükûnetlerini asla bozmadılar. Çünkü yasakçılara karşı verdiğimiz mücadelenin insicamı bozulmamalıydı.
Sonra öğrendik ki, 28 Şubat darbecilerinin stepnesi olan Erkan Baş’ın önderliğindeki çete, öğrencilerin yokluğu fırsat bilip koridorları “ İslam’a hakaret” eden afişlerle donatmış. Kardeşlerimiz ise sayılarının azlığına bakmadan, gidip bu afişlerin kaldırılmasını istemişler. Öyleydi çünkü. Bir tek kişi olsak bile asla kutsallarımıza hakaret ettiremezdik. Meğer demir çubuklarla, sopalarla hazırlık yapmış, çete başlarının emriyle saklandıkları inlerinden çıkıp öldüresiye saldırmışlardı.
“Halkı temsil” etmek mi?
Halkın değerlerine, inançlarına savaş açmış, ellerinden hâlâ kan damlayan bir güruh bunlar. O gün üniversite koridorunda kahpece saldıranların “darbecilerin koynunda” semirdikten sonra, o kirli ellerini makamında kahpece şehit edilen savcımıza kadar uzatacaklarını nereden bilebilirdik?
Diriliş Postası
-
1299 4 yıl önce Şikayet EtSormaya gerek yok onlarda hainBeğen Toplam 2 beğeni
-
CESUR YÜREK 4 yıl önce Şikayet Et...ve bunlar mecliste vekil maaşı alıyor...bunlar hain de...asıl soru şu...bunların vekil olması için kontenjan açan kimler...vekil olması için kontenjan açanların bu hainlerden acaba bir farkı var mı diye sormak geliyor içimden...Beğen Toplam 4 beğeni