Yeni bir yüzyılın şafağındayız.

Beyaz perdede gösterime giren iddialı filmlerin büyük bir kısmı, içinde korku, gerilim, duygu patlaması ve yüksek dozlu aksiyonların yaşandığı ilgi çekici ve şok etkisi yapan sahnelerle başlar. Seyircinin dikkatini hemen filmin başında sahneye kilitler ve ardından da yavaş yavaş bu aksiyonlara götüren sürecin şifrelerini seyircilere vermeye başlar. Bu şifreler aynı zamanda o filmin anahtar kavramlarıdır. Seyirci, film boyunca bu kavramları zihninde ilmek ilmek işleyerek yönetmenin vermek istediği asıl mesaja ulaşır.

Bugün yaşamakta olduklarımız aslında böyle bir film karesinden çok da farklı olmayan şeyler. Gözle görülmeyen Çin kaynaklı ufacık bir virüs, insanları birbirinden uzaklaştırıp sosyal hayatı altüst etmekle kalmadı aynı zamanda olanca tarih tecrübesine rağmen bu çağın insanını virüs, çaresizlik, bulaşıcılık, hastalık, karantina, işsizlik, yalnızlık, kıtlık ve ölüm gibi kadim korkuların kucağına itti.

Yaratılanlar içinde düne, bugüne ve yarına dair düşünebilme özelliği sadece insana bahşedilmiş ve insan bu üç boyutlu tefekkür özelliğiyle diğer canlılardan seçkin kılınmıştır.

Bu yeni yüzyılın şafağında herkese öncelikli olarak düşen görev, geçmişe dair idrakleri canlı tutmak, bugüne dair olup bitenleri enine boyuna tahlil etmek ve bu birikimden sağlam bir gelecek tasarımı ortaya koyabilmektir.

Bunu başarabilen ülkeler, gelmekte olan yüzyılın lider ülkeleri olacaktır kuşkusuz. Öyle inanıyorum ki ülkemiz, son dönemeçte yaptığı ve hala yapmaya devam ettiği güçlü sağlık yatırımlarıyla, milli ve yerli teknolojik atılımlarıyla, hem etrafını saran terör oluşumları hem de kendi haklarını korumak adına bazen oyun kurucu bazen oyun bozucu tarzda ortaya koyduğu kararlı, dinamik hamleleriyle ve nihayet kendisine yardım çağrısı yapanlara hiçbir din, dil ve renk ayrımı gözetmeden uzattığı şefkat eli sayesinde ortaya koyduğu insanı merkeze alan evrensel yaklaşımıyla yakın geleceğin lider ülkelerinden birisi olacaktır.

Bin yılları aşan devlet aklımız ve binlerce yıllık köklü devlet geleneğimizin işaret ettiği çıplak hakikat şudur ki yeni dünya sahnesinin kurulmakta olduğu tarihin bu kırılma anında bu aziz ülke, Yüce Allah’ın inayetiyle ışıklı sahnenin en ön sıralarındaki yerini alacaktır.

Yarının şifreleri dünün heybesinde ve bugünün gölgesinde gizlidir.

Bugün insanlığa dayatılan en büyük sanal kavram kaostur. Bu salgın sürecinde bütün toplumlarda oluşturulmak istenen yapı ne düzendir ne güvenli gelecektir ne de sağlıklı ve mutlu toplum modelidir. Bunların hepsi geçmiş yüzyılın sihirli kavramlarıydı. Bunların yerini bu yüzyılda alacak olan toplum modeli, geleceğe dair hiçbir tasarımı olmayan kaosa dayalı bir yaşam biçimidir. “Kurt, dumanlı havayı sever” diye bir atasözümüz vardır. Çağımızın aç kurtları, toplumları kaosla baş başa bırakarak kendi kirli emellerini gerçekleştirmek niyetindeler. Bu husustaki en güçlü yardımcıları anne-babasından, toplumundan ve değerlerinden uzaklaştırmayı başardıkları sadık genç müritleri, en güçlü silahları ise yalanın, iftiranın, algı operasyonlarının, küfür ve hakaretin, haysiyet cellatlığının ve değer kırıcılığın adresi olan sosyal medya ortamlarıdır. Ülkemizde aklı başında olan onur sahibi herkesin rahatsız olduğu çirkin sosyal medya içeriklerinin cezalandırılmasına dair atılması düşünülen adımın ısrarla özgürlüklerin yok edilmesi bağlamına taşınmasının ana sebebi de budur.

Ülkemizin bu kaos ortamına sürüklenmemesi için bir an önce bu mecralara çeki düzen verme zorunluluğu vardır. Öyle inanıyorum ki bu kaos dalgasını en az hasarla atlatan toplumlar, yeni yüzyılın lider toplumları olacaktır.

Bugün insanlığa dayatılan bir diğer kavram ise virüs salgınlarıdır. Öyle anlaşılıyor ki dünyanın bundan sonraki gidişatı, virüslerle iç içe bir yaşam tarzı olacaktır. Bundan sonra hepimizi sosyal hayatın ve çoklu ortamların olabildiğine kısıtlandığı buna karşılık bireyselliğin arttığı bir yaşam tarzı bekliyor. Bu da demektir ki yeni yüzyılda sosyal statülerin yerini bireysel statüler, sosyal insanın yerini de asosyal insan modeli alacaktır. Sosyal ortamlar yerini sanal ortamlara bırakacaktır. Örneğin eğitimin büyük bir kısmı uzaktan eğitim yoluyla gerçekleşecektir. Düğünler sanal tebrikleşme ile olurken takılar, sanal bir gelinle damada takılacaktır. Cenaze merasimleri ise sanal başsağlığı dilekleriyle sanal taziye ortamlarında gerçekleşecektir. Çalışma hayatının büyük bir kısmı evlere taşınırken para, elden ele değil sanal ortamlarda istiflenip bu mecralarda dolanmaya devam edecektir.

Sosyal mesafe ve maskenin hayatın en önemli iki parçası haline geleceği böyle bir yaşantıya alışmak gerçekten zor bir durum. Ancak insan sağlığı söz konusu olduğunda durum biraz daha kabullenilebilir hale gelmektedir. Temizlik, insana en yakışan kavramdır. Nitekim kişisel temizlik konusu bu anlamda ülkemizin en büyük artılarından birisidir.

Sağlık sektörünün yeni yüzyılın en önemli alanı olacağı ayan beyan belli olan bu virüslü asrın en belirleyici kavramı ise kuşkusuz “güç” olacaktır. Her dönemde olduğu gibi bu zaman diliminde de kendi kendine yetebilen, üreten, potansiyellerini harekete geçiren, doğal kaynaklarını koruyan ve çağın gereklerine göre hızlı adımlar atıp ona uygun yatırım yapan ülkeler bu geçiş dönemini en az hasarla atlatmakla kalmayıp aynı zamanda hızlı adımlarla gelmekte olan yarınların şekillenmesinde de baş rol oynayacaktır.

Tarımdan her çeşit turizme, doğal ve tarihi güzelliklere ve zenginliklere sahip ülkemizin en büyük artılarından birisi de genç ve dinamik bir nüfusa sahip olmasıdır. İyi bir gelecek tasarımıyla gençlerimize yönelik atılacak hızlı adımlar, ülkemizi hem kısa vadedeki 2023 hedefine ulaştıracak hem de daha aydınlık yarınlarımızın kapısını aralatacaktır.

Görelim Mevla’m neyler. Neylerse güzel eyler.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com