Mürsel Gündoğdu
Mürsel Gündoğdu
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Bilgi, En Büyük Erdemdir

GİRİŞ 11.08.2020 GÜNCELLEME 12.08.2020 YAZARLAR

Bilgi, en büyük erdemdir sözü Büyük Türk Bilgini Farabi’ye aittir.

 

 

Ebu Nasr Farabi, 870 yılında doğduğu Türkistan’ın Otrar (Farab) şehri yakınlarındaki Vesic Kasabasında çocukluğundan itibaren bilginin tadını almış ve onun peşinde diyardan diyara savrulmuş cihan tarihinin en büyük mütefekkirlerinden birisidir. Nitekim o, 950 yılında vefat ettiği Şam’a gelmeden önce içerisinde aşk derecesinde hissettiği bilgiye karşı derin açlığını gidermek için Taşkent, Buhara, Semerkant, Rey, Merv ve Belh gibi kadim ilim ve kültür şehirlerinde dolaşmış ve bu açlığını bir türlü gideremeyerek tarihinin en büyük ilim merkezi Bağdat’a kadar gelmiştir.

Bu şehirlerde fıkıh, hadis ve tefsir gibi temel dini ilimleri kadılık yapacak düzeyde öğrendikten sonra mantık ve felsefeye duyduğu yoğun ilginin neticesinde Bağdat’a gelip yerleşen Farabi, ilmin beşiği olan bu şehirde uzun yıllar kalarak hem bilgiye olan açlığını gidermiş hem de öğrendiklerinden yola çıkıp yepyeni bilgilere ulaşarak cihan tarihine adını altın harflerle yazdırmayı başarmıştır.

 

 

Farabi, dini ilimlerin yanı sıra dil ve mantık ilmi başta olmak üzere matematik, Astronomi, Fizik, Psikoloji, müzik, tabiat ilimleri, genel felsefe, siyaset, ahlak, müzik, astroloji, bilim, metodoloji, metafizik ve tasavvuf gibi hemen hemen bütün ilim dallarında kalem oynatmış ve bu konularla ilgili yüzün üzerinde eser kaleme almıştır.

Onun eserlerinden bazıları ne yazık ki günümüze kadar ulaşmamıştır. Ulaşanları ise birkaç duyarlı yüreğin gayretleriyle Türkçeye çevrilerek okuyucuların istifadesine sunulmuştur.

İşin en sevindirici tarafı, Farabi üzerine yazılan eserlerin ve makalelerin son yıllarda bir hayli artış göstermesidir.

Farabi hem Doğu’yu hem de Batı’yı derinden etkilemiş, Aristo’dan sonra ikinci muallim olarak tanınmış büyük bir düşünürümüzdür. O, inandığı gibi yaşayan bir bilgedir. Hayatı boyunca dünya malına, gösterişe, makam ve mevkiye iltifat etmemiş aksine büyük zorluklara göğüs gerip bekçi fenerinin altında sabahlara kadar okuyup yazarak çok değer verdiği bilginin izini takip etmiştir. Bunun neticesinde de etkisi günümüze kadar devam eden fikirler üretmenin yanında birbirinden değerli eserler kaleme almıştır. Mütevazılığı, çalışkanlığı, üretkenliği, yaşadığı çağı net olarak algılayışı, kararlılığı, doğru bilgiye olan aşk derecesindeki tutkusu ve gönüllü talip olduğu zorlu tefekkür yolculuğu bugün hepimize örnek alınması gereken güçlü bir miras olarak karşımızda durmaktadır.

Çalışıp üreten ve yeni fikirler ortaya koymaya çalışan insanların her devirde eleştiri oklarını üzerine çektiği gibi Farabi de bazı fikirleri yüzünden sert eleştirilere maruz kalmış bir aydındır. Toplum olarak yanılgılarımızdan birisi bu eleştirilere dayanarak Türk Bilgini Farabi’ye yüzyıllar boyunca kayıtsız kalmamız olmuştur. Öyle ki onun hala ülkemizin ve birçok ülke kütüphanelerinin tozlu rafları arasında gün yüzüne çıkmamış nice eserleri yetim ve öksüz olarak ilgililerini beklemektedir. Kaldı ki elimizde hala bir Farabi Külliyatı dahi mevcut değildir. Bu üzülecek bir durumun çok ötesine geçmiş ve artık ülkemiz adına utanılacak bir durum haline gelmiştir. Elbette bunu Farabi üzerine eşsiz çalışmalar yapan çok değerli ilim insanlarımızı başımızın üzerinde tutarak söylediğimi ifade etmek isterim.

Bu ülke, onca üniversitesi ve araştırma kurumlarıyla bugüne dek yaşadığı çağa ve daha sonralarına güçlü bir damga vurmayı başarmış özge bir Türk bilgininin bütün bakiyesini ortaya sermekten aciz midir?

Farabi, yaşadığı asrı en iyi anlayan ve yorumlayan aydındır. İslam fetihleri neticesinde topraklarımıza katılan farklı din ve kültürlerin etkileriyle yüzleşen Müslümanlar, başta kelam alimleri olmak üzere bu yeni duruma çareler aramakta, İslam’ı savunmak için usuller geliştirmektedir. O sırada Halife Me’mun’un kurduğu Beytü’l-Hikme’de tıptan felsefeye, matematikten fiziğe ve astronomiye kadar yoğun bir tercüme faaliyeti yapılmaktadır. Bu gelişmelerle yüzleşen Müslümanların önünde iki yol vardır. Ya bu yeni duruma kayıtsız kalacaklar ya da bu gelişmelerle cesurca yüzleşip hesaplaşacaklardı.

İşte yaşadığı çağda bu büyük yüzleşmeyle karşı karşıya gelerek bu hesaplaşmaya tutuşmak Türk Bilgini Farabi’ye nasip olmuştur. O, yaşadığı çağda Aristo felsefesini en iyi anlayan kişiydi. Onu en iyi yorumlayan kişiydi. Onun eksiklerini ve açıklarını da en iyi gören kişiydi. Onu her zaman asıl hocası olarak gördü. Ona çok saygı duydu. Ama kendisi bir Müslümandı. Bu yüzden onunla farklılaştığı fikirleri vardı. Bilginin ve inancının ışığında cesurca onların üzerine yürüdü. İnancını tefekkürüyle yoğurdu ve kendi içinde tutarlılık arz eden muazzam bir felsefi sistem kurdu. İslam dünyasında felsefi düşüncenin kurucusu oldu.

Döneminde dilbilimcilerle mantıkçılar arasında derin anlayış farklılıkları vardı ve onlar bu yüzden sürekli birbirleriyle tartışıyorlardı. Farabi önce dilbilimcilerle mantıkçıların fikirlerini uzlaştırarak çıktı yola. O bir cem yani birleştirme, uzlaştırma filozofuydu. Hakikatin birliğine inanıyordu. Eflatun ve Aristo’nun farklı görünen fikirlerinin aslında aynı gerçeğe işaret ettiğini düşündü. Bu yüzden onların fikirlerini yorumlayarak uzlaştırmak suretiyle devam etti cem yolculuğuna. Sonra felsefeyle dini uzlaştırma gayretine soyundu. Bu çabası yüzünden ağır eleştirilere uğradı.

Her insan gibi Farabi’nin yanıldığı durumlar, zorladığı yorumlar ve yaptığı hatalar elbette vardır. Bunların hiçbiri bu büyük düşünürün değerinden hiçbir şey eksiltmez. Aksine onun çok değerli olduğunu gösterir. Zira her zaman meyveli ağaçlar taşlanmıştır.

Bugün dünyamız “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” yepyeni bir döneme kapılarını açıyor. Salgın süreciyle başlayan bu dönüşümle yüzleşip hesaplaşabilecek aydınlara her zamankinden çok ihtiyacımız olduğu ise ortada. Bilginin en büyük erdem olduğunu haykıran Ebu Nasr Farabi’nin yaşadığı asırdaki dönüşümle yüzleşip hesaplaşma örnekliği bu noktada bize pek çok şey söyleyebilecek zenginlikleri içinde barındırıyor aslında. Lakin biz hala onun külliyatından mahrumuz. Hala onun bazı eserleri kütüphane raflarında bizi bekliyor. Bu durumda onu nasıl hakkıyla anlayacağız? Ondan nasıl yeterince faydalanacağız?

Bu mühim iş cesur yürekli bir babayiğit bekliyor vesselam.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL