Mürsel Gündoğdu
Mürsel Gündoğdu
HABER7 YAZARI

Eğitim Uzakta, Büyük Tehlike Yakında

GİRİŞ 22.09.2020 GÜNCELLEME 23.09.2020 YAZARLAR

Covid-19 salgın süreci hayatımızın her alanını yeniden etki altına almaya devam ediyor. Avrupa’da hızla yükselmeye başlayan vaka sayıları ikinci dalganın habercisi gibi. Korkulan o ki bu yeni süreç, mevsim değişikliğine bağlı hastalıkların da etkisiyle birinciden daha sert bir dalganın meydana gelmesine sebebiyet verebilir. Bu yüzden pek çok ülke bu salgına karşı alarma geçmiş durumda ve bir dizi tedbir kararı almaya hazırlanıyor.

 

 

Bu durum ülkemiz için de geçerli. O yüzden hepimizin maske, mesafe ve temizlik kurallarına harfiyen uyarak yeni bir salgın dalgasının etkisinden hem kendimizi hem de ülkemizi koruma gibi bir zorunluluğu var.

Üstelik alacağımız bu kolay tedbir zinciri hem kendi sağlığımız açısından hem aylardır bu salgınla cansiperane mücadele eden sağlık çalışanları açısından hem de ülkemizin bu süreci en az hasarla atlatması açısından hayati bir önem arz etmektedir.

 

 

Hangimiz hastane odalarında, yeterince farkında olmasak da Yüce Allah’ın bizlere bahşettiği bu hayatın en değerli nimeti olan nefes almaya zorlanarak günlerce yaşamak ister? Hangi vicdan sahibi aylardan beri gece gündüz demeden çoluk çocuğundan, ailesinden ve sosyal çevresinden uzak durarak olanca hayati riske rağmen hastalarıyla şefkatle ilgilenen sağlık çalışanlarını daha fazla külfetin altına sokmak ister? Ve hangi iz’an sahibi bütün dünya ülkelerinin imtihandan geçtiği böyle bir salgın sürecinde kendi vatanının elini zayıflatma gafletinde bulunur?

Sanırım bu ürkütücü günlere şahit olan hiç kimse, bu süreci salimen atlattıktan sonra 2020 yılını bir daha hatırlamak istemeyecektir.

Bu salgın günleri alışık olduğumuz pek çok şeyi terk etmemizi sağlarken beraberinde yığınlarca soruyu da gündeme getirdi. Dostlukların birbirine sarılmadan yavan ve sanal bir şekilde sürdürülmeye çalışılması, misafirlik kavramının sona ermesi, eş-dost ziyaretinin kesilmesi, her türlü tören ve merasimlerin nihayete ermesi, sılayı rahimlerin terk edilmesi ya da uzaktan yapılması, her çeşit gurup çalışma ve faaliyetlerinin askıya alınması, tribünden maç seyretme zevkinin akamete uğraması, safları sık ve düzgün tutma kuralının ihlali gibi pek çok alışık olduğumuz yaşam biçimi artık mazide kaldı. Bütün bunların yanında yığınlarca soru da hemen herkesin gündemini meşgul etmeye devam ediyor.

Bu soruların en önemlilerinden birisi de eğitim-öğretimin bundan sonra nasıl yapılacağıyla ilgili olanıdır.

Başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere bakanlığın merkez ve taşra yöneticilerinden okul idarecilerine kadar aylardan beri her türlü senaryoya karşı hazırlıklar yapılıyor ve bu hususta yoğun bir hazırlık süreci yaşanıyor. Gelinen noktada görünen o ki ikinci dalga riskine karşı eğitim-öğretim faaliyetleri eskisi gibi yüz yüze yapılamayacak, bu süreç salgın kontrol altına alınıncaya kadar eba ve diğer sosyal ağlar üzerinden sürdürülecek.

İşte bu noktada çok hayati bir soru gündeme geliyor;

Eğitim uzaktan olur mu?

Herkesin malumudur ki eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla istenilen yönde davranış değişikliği meydana getirme sürecidir. Bu süreç bireyin doğumundan itibaren başlar; aile, okul ve çevre etkileşimiyle hayat boyu devam eder. Eğitim bir yandan bireyi yaşama hazırlarken bir yandan da bireyin gelişmesini sağlar. Birey, aldığı bu eğitim sonucunda belli bir davranış değişikliği gerçekleştirir ve bu da Türk Milli Eğitiminin genel amacına uygun olur.

Öğrenciye sosyal ağlar aracılığıyla böyle bir davranış değişikliği kazandırılabilir mi? Kesinlikle hayır. Yani eğitim uzaktan olmaz. Uzaktan sosyal ağlar vasıtasıyla yapılan şey ise ancak öğretimdir. Öğrencilere, belli bir plan dahilinde ve sınırlı sürelerde Millî Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği müfredat çerçevesinde sosyal ağlar vasıtasıyla uzaktan öğretim yapılabilir. Onların bilgi eksikleri tamamlanabilir. Onlara yeni bilgiler verilebilir.

Millî Eğitim Bakanlığı hem eğitim hem de öğretim faaliyetlerini birlikte yürüten bir kurumdur. Salgın sürecinde herkes çocuklarımızın öğretimini dert edinirken acaba bu yavrularımızın eğitimi ne olacak? Onları kim ve nasıl eğitecek? Bu soru öğretimden daha önemli değil midir?

Geçtiğimiz dönemin nesillerimiz açısından en acı kaybı, veli/okul el ele vererek sınav kazanma/kazandırma hırsıyla çocuklarımızı birçok değerli eğitim faaliyetinden mahrum bırakarak sadece öğretime yönlendirmemiz ve bu sayede onları tabiri caizse değer kırımına uğratmamızdır. Bu süreçte beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli-sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe/karaktere sahip olarak ayakta kalmayı başaran çocuklarımız varsa eğer bu ancak ailelerin ve duyarlı öğretmen ile yöneticilerin özel ilgileri sayesinde olmuştur.

Peki bu salgın sürecinde çocuklarımızın eğitim meselesi ne olacak? Onları kim eğitecek?

İşte burada durup uzun uzun düşünmemiz lazım. Zira çocuklarımız bu süreçte; çoğunlukla şiddet içeren, hiçbir değer yargısı taşımayan, ahlaki altyapıya sahip olmadığı gibi genel ahlak kurallarına tamamıyla aykırı tavır alan ve bütün kurulu düzenlere başkaldırı üzerine tasarlanmış sosyal medya oyun ve içerikleri tarafından eğitilecek.

Geçtiğimiz dönemlerde başarıyı, çocuklarımızın eğitiminden çok öğretimine yani sınavlarda birbirini geçip üstünlük kurma üzerine kurgulayıp gerçekleştirdik ve bunun faturasını hayatın pek çok alanında ortaya çıkan kötü örneklerle ağır bir şekilde ödedik. Bu süreçte başarılı olanlar başkasının önüne geçmeyi çok iyi öğrenirken başarısız olanlar da bunun acısını başkalarına zarar vermekle çıkarmaya çalıştılar. Sadece trafik magandalığı ve trafikte yol verme/vermeme kavgalarına dair basın kanalıyla hafızamıza kazınan korkunç görüntüler bile bu durumu özetlemeye yeter de artar bile.

Peki bundan sonra ne olacak? Şimdi eskisinden daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuz bir hakikat. Zira çocuklarımızı şu anda, hiçbir değer yargısı taşımayıp her türlü değeri yok etmek üzerine kurulu sosyal ağlar ve içerikleri hem gece hem de gündüz kesintisiz olarak eğitmektedir. Ve günün sonunda çocuklarımız normal bir hayata karıştığında ne tür tepkiler verecekler? Onlar, hangi kurgulanmış sosyal patlamaların göbeğinde yer alacaklar? Bu çocuklarımız ne olduğu ve hangi amaca hizmet ettiği belli olan/olmayan bu sanal ortamlarda nasıl bir dünya ve gelecek özlemiyle eğitiliyorlar?

İşte bu sorular üzerine çok kafa yormamız gerekiyor.

Halil Cibran, bir öğretmen öğrencisine bilgisinden değil ancak sevgi ve inancından verebilir diyordu. Onun bu sözüyle kastettiği şey, bugün yüz yüze geldiğimiz duruma ışık tutuyor. Okullar açıkken çocuklarımız öğretmenlerinin örnekliğinden, azminden, sevgi ve inancından beslenerek eğitimlerini sonra da öğretimlerini tamamlıyorlardı. Şimdi ise bu süreçte eğitim konusunda büyük bir boşluk oluştu. Bu boşluğun öğretim kısmı her zaman telafi edilebilir ama eğitim kısmı iyi planlanamazsa toplumumuzun geleceği açısından telafisi mümkün olmayan hasarlara neden olabilir.

Zira eğitim uzaktan olmaz ve gelecek ancak geleceği iyi tasarlayanların ellerinde şekillenir.

 Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com

YORUMLAR 2
  • şimşek 3 yıl önce Şikayet Et
    bütün yüreğimle katılıyorum..toplumun bozulması için her türlü argümanlar var vee toplumun gelişmesi için her türlu yollar var..bizler gözümüzü açmalıyız..başka yol yokk..
    Cevapla
  • İsmail, 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah, okullarda örnek alınabilecek öğretmenlerle beraber olmayı nasip etsin.
    Cevapla