Mürsel Gündoğdu
Mürsel Gündoğdu
HABER7 YAZARI

Karabağ, Selçuklu-Osmanlı Bakiyesi ve Türkmen Yığınağı’dır

GİRİŞ 03.11.2020 GÜNCELLEME 04.11.2020 YAZARLAR

Bugün Ermenistan’ın işgali altında bulunan Türk’ün öz be öz toprağı Karabağ, Selçuklu ve Osmanlı bakiyesi olarak bir “Türkmen Yığınağıdır” ve ilelebet öyle de kalacaktır. İnanıyorum ki tarih boyunca Türk’e vatan olan bu topraklar, Azerbaycanlı kardeşlerimizin kararlı duruşu ve kahramanca mücadelesinin ardından esaretten kurtulup yine Türk’e vatan olacaktır.

 

 

Eski Yunan ve Romalılar devrinde Albania adıyla bilinen bu bölge, İslam fethinden sonra Arran adını almıştır. Tarihi kaynaklarda Arran eyaletinin bir bölgesi olarak gösterilen Karabağ toprakları, Kura ve Araz nehirleriyle sulanan verimli bir tarım ve hayvancılık bölgesi olmasının yanı sıra dünyada en iyi ipeğin üretildiği yer olarak da bilinmektedir.

Hz. Ömer’in hilâfetinin son zamanlarında bu bölgeye yönelik başlayan İslam akınları Hz. Osman devrinde de devam etmiş ve İslam orduları 645 yılında Arran’ın başşehri Berdea’yı fethetmiştir. Karabağ böylece Hz. Osman zamanında fethedilerek o tarihten itibaren Müslümanların öz yurdu olmuş ve bölgedeki en müstahkem şehir olma vasfını daima korumuştur.

 

 

Oğuzların bölgeye gelip yerleşmeleri, Selçukluların 11. Yüzyılın ortalarında burada hakimiyet kurmalarıyla başlar. Zengin otlaklar sebebiyle Oğuzlar buraya gelip yerleşmiştir. Tuğrul Bey, Azerbaycan ve Arran’a gelerek 1054’te mahalli hanedanları itaat atına almış ve Doğu Kafkasya’da kontrolü ele geçirmiştir. Sultan Alparslan, 1064 yılında Arran’ı fethetmiştir.

1067 yılında Alanlar’ın Gürcü Kralı Bağrat ile her tarafı yağmalamaları üzerine Sultan Alparslan Arran’a gelerek sükuneti yeniden sağlamıştır. Bu dönemde Alparslan, Karabağ’ı kendisine kışlık başkent seçmiştir. Daha sonra bölgede meydana gelen karışıklıklar üzerine 1068 yılında Emir Savtegin’i bölgeye göndererek istikrarı sürdürmüştür. Sultan Melikşah ise 1075 yılında Emir Savtegin’i Azerbaycan ve Arran valisi tayin ederek bölgedeki Şeddadi hâkimiyetine son vermiştir. Arran işte bu tarihten itibaren yoğun bir Türkmen göçüne sahne olmuş ve Türkün öz vatanı haline gelmiştir. Oğuzlar, Arran’ın cümle ovalarına, dağ, nahiye ve kalelerine yerleşmiş, Gence tam bir Türkmen şehri haline gelmiştir. Sultan Melikşah o tarihlerde Arran ile Azerbaycan’ı Kutbüddin İsmail b. Yakuti’ye ikta etmiş ve o, 1093 yılına kadar melik sıfatıyla bu bölgeyi yönetmiştir.

Daha sonraki tarihlerde Selçuklu Sultanı Berkyaruk’un Gence ve çevresini kardeşi Muhammed Tapar’a ikta ettiğini görüyoruz. Muhammed Tapar kısa zamanda bütün Arran’a hâkim olur. O da Selçuklu hükümdarı olunca 1105 yılında Gence ve çevresini küçük oğlu Tuğrul’a ikta eder. Muhammed Tapar’ın ölümü üzerine Sultan Sencer, Arran’ı Irak Selçuklularına bırakır.

Zaman ırmağının 1140 yılında çağıldadığı demlerde Sultan Mesud’un oğlu Melikşah’ın atabegi Çavlı Çandar, Arran ve Azerbaycan’ın hâkimidir. Sultan Mesud, Atabeg İldeniz’i Arran valisi tayin eder. O dönemde bölgeye yönelik Gürcü saldırılarına başarıyla karşı koyan İldeniz, bir süre sonra bağımsızlığını ilân ederek Azerbaycan Atabegleri (İldenizliler) adıyla 1137 yılında bir hanedan kurar. İldeniz devrinde Arran, idari açıdan Azerbaycan’a bağlıdır ve bu hanedan 1225 yılına kadar devam eder. Bölge daha sonra Harizmşahlar ve İlhanlılar’ın kontrolüne geçer.  Harizmşahlar devrinde Arran’a Muhteşedü’t-Türkman yani “Türkmen Yığınağı” denirdi.

Selçuklulardan sonra Azerbaycan Atabeylerinin hakimiyetine geçen Karabağ, Moğol istilasının ardından İlhanlı Devleti’nin en önemli karargâhı olmuştur. İlhanlılar döneminde devletin merkezi Tebriz olurken, yaz mevsiminde Karabağ kullanılmıştır. Bu dönemde, Azerbaycan’ın tamamına yakın kısmı Türklerin hakimiyeti altındadır. Bu bölge önce Karakoyunluların hemen ardından da Akkoyunluların idaresine geçmiştir. Daha sonra buraya Safeviler egemen olmuştur. Safeviler döneminde bile Karabağ Gence Beylerbeyliği’nin bir vilayeti olarak yine Türklerin kontrolünde olmuştur. Moğollar’ın 1221’deki yağmalarından önce bu bölgenin sakinleri sadece Türkçe konuşan halklardan ibaretti.  Moğol yağmasından sonra ise Genceli Nizami’nin memleketi olan Gence önem kazanmaya başlamış ve bölgenin en önemli merkezlerinden birisi haline gelmiştir.

Osmanlı’nın bu bölgeye ilgisi 16. Yüzyılın ilk yarısında gerçekleşen İran seferleriyle başlar. Bölgenin Osmanlı idaresine geçmesi ise 1578 yılında yapılan Osmanlı-Safevi savaşıyla gerçekleşir. Safeviler, 1590 yılında yapılan bir antlaşmayla Osmanlı Devleti’nin Yukarı Azerbaycan’daki hâkimiyetini tanırlar. Osmanlı idaresi altında iken bu bölge Gence’nin fethinin ardından kurulan eyaletin sınırları içindeydi. O yüzden burası 1593 tarihli kayıtlarda, “Vilâyet-i Gence Karabağ” adıyla zikredilir.

18.Yüzyıla kadar Safevilerin kontrolünde olmakla birlikte Karabağ, Gence Beylerbeyliğinin vilayeti olarak her zaman Türklerin kontrolünde olmuştur.

Karabağ’ın talihi 1722 yılında Rusların bu bölgeye inmesi üzerine değişir. 18. Yüzyıl sonlarına doğru bölgedeki merkezi otorite zayıflamış ve burada 20’ye yakın hanlık ortaya çıkmıştır. En güçlü hanlık ise Türk aşiretlerinden Saraçlı boylarının idaresi altındaki Karabağ Hanlığıdır. Selçuklu ve hanlıklar döneminde Karabağ’da, Ermenilere ait bir hanlık ya da siyasal oluşum söz konusu değildir. Azerbaycan’da nüfus üstünlüğünü sağlamağa çalışan Rusya gerek İran gerekse Osmanlı ile yapılan anlaşmaların ilgili göç hükmünü bir fırsat olarak değerlendirip İran ve Osmanlı tebaası olan Ermenileri Kafkasya’ya göçe teşvik eder.  Bu dönemde Ermeniler 20 yıl vergiden muaf tutulur, kamu arazilerine yerleştirilir, Müslüman nüfusun elindeki özel araziler satın alınıp onlara tahsis edilir, Karabağ’ın dağlık kesimindeki yerli Müslüman nüfus zorla diğer bölgelere göç ettirilir.

Bu süreçte 1928’de İran’dan 40.000, Türkiye’den 84.000 Ermeni’nin, Kafkasya’ya göç ettirildiği ve bölgeye toplamda 1.300.000 Ermeni’nin geldiği bilinmektedir. Neticede Çar yönetimi, 1827 yılında Nahçıvan ve Erivan hanlıklarını ortadan kaldırarak, Erivan merkez olmak üzere bir Ermeni yönetimi ihdas eder. Kurulan bu yönetim, Osmanlı ile Kafkasya sınırlarına paralel uzanan bir tampon bölgeden ibarettir. Rusya, böylesine kurnaz bir hamleyle bölgeyi iki ayrı ülkeye bölerek hem kendi konumunu güçlendirir hem de Osmanlı’nın Orta Asya ile bağını tamamen kesmiş olur.  

Ermenilerin SSCB içerisinde Karabağ’a yönelik faaliyetleri 1970’li yılların sonunda giderek artar. 1979’da Paris’te, 1983’te Lozan’da ve 1985’te Sevr’de toplanan Dünya Ermenileri Kongrelerinde Karabağ’ın Ermenistan’a katılması için karar alıp kamuoyu faaliyetlerine başlarlar. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası olduğunu belirten deklarasyonlarına rağmen 1988’de Karabağ’da yaşayan Türkler, Ermeniler tarafından göçe zorlanır. Ermeniler 1988’de Karabağ’ın kendilerine ait olduğunu ilân edip Türklere baskı uygular. Karabağ ile ulaşımı engellemek için yollara mayın döşerler. SSCB’nin dağılmasından sonra 1992 yılında Ruslardan her türlü desteği alan Ermeniler Şuşa, Hocalı ve diğer yerleri ele geçirir. Sadece Hocalı’da 33 çocuk, 106 kadın olmak üzere toplam 335 kişi vahşice katledilir. Azerbaycan topraklarının beşte biri böylece işgal edilir.

Talih bu kez bizden yanadır. Zalim ve dengesiz bir yöneticinin kendi halkını perişan etmek pahasına Azerbaycan’a saldırması, işgal altında bulunan Selçuklu ve Osmanlı bakiyesi olan Türkmen Yığınağı’nın yeniden asıl sahiplerine iadesinin ve azat edilmesinin önünü ardına kadar açmıştır.

Gün, Karabağ’ın işgalden azat olma günüdür ve gün, anamızın ak sütü gibi bize helal olan bu öz topraklarımızın acılarını dindirme günüdür. Ümit ediyorum ki kardeşlerimiz cephede bizler sahada Karabağ’ı hiçbir şartta gündemden düşürmeden ve masa oyunlarına yenik düşmeden el birliğiyle bu hasreti dindireceğimiz günler çok yakındır. İzmir depreminde vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com

YORUMLAR 1
  • Kazim ŞEN 3 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkürler.Güzel bir genel değerlendirme olmuş.
    Cevapla