Mürsel Gündoğdu
Mürsel Gündoğdu
HABER7 YAZARI

Oyunun Üç Perdesi

GİRİŞ 15.12.2020 GÜNCELLEME 16.12.2020 YAZARLAR

Yeni ışımakta olan bir çağın doğum sancılarını yaşadığımız günlerdeyiz. Dünyanın yeni bir çağa gebe olduğu ve iyice karnının burnuna yaklaştığı epey süredir dillendirilen bir husustu. Şimdilerde ise beklenenler birbiri ardınca gerçekleşiyor. Ufukta beliren yeni çağın ateşten okları bütün dünyanın bozkırlarını tutuşturmuş durumda. Bunun can yakıcı alevleri ise hemen herkesin üzerinde az ya da çok tesirini belli etmeye başladı bile.

 

 

Gelmekte olan esrarengiz çağın sancılarının oldukça şiddetli ve etkisinin de bir hayli büyük olacağı aşikâr.

Bu günlerde hep birlikte şahit oluyoruz ki dünyada yüz yıldır devam eden sosyal, ekonomik ve siyasal sistem gözlerimizin önünde kökünden çatırdıyor ve tabiri caizse son yüzyılı sırtında taşıyan bütün temeller ve sütunlar yerinden oynuyor.

 

 

Salgın sürecinin bizleri hapsettiği evlerimizin küçük pencerelerinden dünyada olup bitenleri kaygıyla, endişeyle ve korkuyla izlememizin sebebi budur. Can sıkıcı bir belirsizlik süreci yaşıyoruz hep birlikte. Aklımızda deli sorular dolanıp duruyor. Bu süreçte her birimiz kendi ölçeklerimizle geleceğin dünyasını anlamaya ve yorumlamaya çalışıyoruz.

Alev topuna dönen akıl çemberimizde dolaşan suallerden bazıları şunlardır;

Bu yıkımın boyutları ne kadar olacaktır? Yüzyıldır inşa sürecinde olan eski dünya düzenini altüst etmeye yönelik bu depremin şiddeti kaç ölçeğinde olacaktır? Bu sarsıntı ne kadar sürecektir?

Bu enkazın altında kimler yani hangi ülkeler kalacaktır?

Sömürge, işgal, köleleştirme ve emperyalist gayeler üzerine kurulu olup mazlum milletleri kan, zulüm, göz yaşı ve umutsuzluğa mahkûm eden eski düzenin yerine nasıl bir sistem inşa edilecektir?

Kurulacak olan bu yeni düzen, dünyanın her türlü yer altı ve yer üstü zenginliklerini, hakkı, hukuku, adalet ve refahı bütün insanlığın huzur ve mutluluğu için mi kullanacak yoksa eskiden olduğu gibi belli güç odaklarının tekelinde ve inisiyatifinde tutmaya devam mı edecektir?

Bu süreç insanlığı daha mı özgür kılacak yoksa köleleştirme sürecini daha da mı hızlandıracaktır?

Yeni çağı anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik bu tür sorular elbette çoğaltılabilir. Ancak unutulmamalıdır ki böylesine tarihi günlerde bütün bu suallere cevap aramak ve dünyada olup bitenleri anlamaya çalışmak, var olmanın ve bu çağa yürümenin bütün imkanlarını zümrüt sandukasında muhafaza etmektedir.

Hiç kuşku yok ki geleceğin tarih kitapları, dünyayı kasıp kavuran bu salgın sürecini dünyanın yeniden tanzim edildiği günler olarak yazacaktır.

Görünen o ki bir yandan eski çağa yönelik yıkım süreci olanca hızıyla devam ederken öte yandan da yaşadığımız dünya bütün yönleriyle yeniden planlanıp şekillenecektir. Bu yüzden her ulus devlet, yeni dünya düzeninde almayı düşündüğü rolün kaygısına ve kavgasına odaklanmış durumda. Elbette ülkemiz bu gelişmelerin uzağında değildir. Aksine en merkezindedir. Üstelik bunca belirsizliğin arasında en güçlü umudumuz odur ki bu yeni asır Türk asrı olsun. Bu beklenti kuru bir hayalden ibaret değildir. Aksine millet olarak asırlardan bu yana her dem canlı tuttuğumuz dipdiri bir umut ışığıdır hiç sönmeyesi.

Birkaç yıldan beri içimizde ve dışımızda olup biten şeyler bizlere gösteriyor ki kurulmakta olan yeni dünya düzeninde Türkiye’yi hesaba katmayan hiçbir yaklaşımın başarılı olması mümkün değildir.

ABD, Avrupa ve onların ileri karakolu gibi hareket eden sınır komşularımız nasıl bir Türkiye istiyorlar?

Ne umuyorlar ve karşılarında nasıl bir Türkiye buluyorlar?

ABD gibi küresel oyun kurucuların operasyon yapacakları bölgelerdeki en büyük kozları, bölge ülkelerinin içine yerleştirdikleri kendilerine yataklık yapan ve istihbarat sağlayan derin kripto yapılardır. Ülkemizdeki ihanet örgütü, yeni kurulmakta olan bir çağın hemen başında ülkemizin yarınlarını efendilerine altın tepside sunabilmek için 15 Temmuz hain darbe girişimiyle harekete geçmiştir. Ülkemizi bölüp parçalamak ve diz çöktürmek üzere planladıkları bu hain kalkışmanın Türkiye’nin yeni kurulmakta olan bu çağa daha güçlü bir şekilde uyanışına vesile olacağını bilselerdi acaba böyle bir ihanet planını devreye sokarlar mıydı? Bundan pek emin değilim.

Peki kimdir bu planı hazırlayan ve onların işbirlikçileri?

Onca dosya, yazışma ve resmi talebe rağmen ihanet şebekesinin elebaşını bize teslim etmeyen ve üstüne üstlük ülkesinde ağırlayan ve misafir eden kim ise planı yapan da odur kuşkusuz. İşbirlikçilerine gelince onlar da bu ihanet çetesinin masum kılıklı teröristlerini kendi ülkelerinde krallar gibi ağırlayanlardan başkası olamaz. Anlaşılan o ki derin ABD ve bazı sığ Avrupa ülkeleri, yeni dünya düzeninde başta Türkiye olmak üzere kendilerinden başka herkesin eski dünyanın enkazı altında kalmasını arzu etmişler ve bütün planlarını bunun üzerine kurmuşlar.

Bugün ayan beyan ortaya çıkmıştır ki bir süreden beri ülkemize çekilmeye çalışılan operasyonların tamamı, yeni şekillenen dünyada bizi saf dışı bırakarak merkezinde bulunduğumuz bu stratejik bölgenin zenginliklerini kendi aralarında sessiz sedasız bölüşme çabalarından başkası değildir.

Bunca ihaneti ve planı milletin iradesiyle kenetlenerek saf dışı etmeyi başaran Türkiye, yeni dünya düzeninde tren kalkmadan yerini almayı başarmıştır. Bir musibet bin nasihatten yeğdir kelam-ı kibarı gereğince 15 Temmuz hain kalkışması çok canımızı yakmasına rağmen ordumuzun, emniyet teşkilatımızın ve siyasetin güçlenmesine zemin hazırlamış ve ülkemize yepyeni ufuklar açmıştır. Bugün oyun kurucuları en çok rahatsız eden husus, ülkemizin savunma sanayi ve enerji hamleleri başta olmak üzere tam bağımsızlık yolunda attığı güçlü adımlardan başkası değildir.

Avrupa’nın yeni çağdaki enerji ihtiyacı mavi vatanımızda ve İsrail’in kıyamete kadar mücadelesini sürdüreceği vaad edilmiş toprakların bir kısmı bizim sınırlarımız içinde olduğu sürece ülkemize yönelik oyunların ve planların bitmeyeceği kesindir.   

Küresel oyun kurucular, iktidarlarını kendi elleriyle getirip götürmeye alıştıkları Türkiye’nin bunca badireleri atlatıp kısa bir sürede bu denli güçlü adımlar atabileceğini hiç hesaba katmamışlardı. Üstelik terörün her türüyle mücadele eden, haklarını sonuna kadar koruyup savunan, yardımlaşan, mazlumun yanında olan ve zulme rıza göstermeyen evrensel yaklaşımlarla diğer ülkelere örnek olup onları derinden etkileyen Türkiye’nin kendi medeniyetlerine en ciddi alternatif olduğunun da farkındalar. Bu yüzden önümüzdeki süreçte Türkiye’nin çağa yürüyüşünü durdurmak için ellerinde kalan son kozları kullanmaktan çekinmeyeceklerdir. Gösterime girecek oyunun üç perdesi şunlardır;

AB yaptırımları yoluyla ülkemize yönelik ekonomik saldırıları destekleyip güçlendirmek, ABD’nin CAATSA yaptırımlarıyla savunma sanayiindeki gelişmelerin önüne geçip tam bağımsızlığımızı engellemeye çalışmak, ülkedeki muhalefetle iş birliği yaparak iktidar değişikliğine gitmek.

Görelim Mevla’m neyler. Neylerse güzel eyler.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

@MrslGndgdu

mursel.gundogdu1@facebook.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL