İnsan Fıtratındaki Büyük Sapma; Bilginin Algıya İndirgenmesi
“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra Suresi 36. Ayet)
Gerçeğin ne olduğundan daha ziyade nasıl algılandığının gelip hayatımızın baş köşesine yerleşti/rildi/ği ve bunun neticesinde bireysel ve toplumsal sapmaların hızla çoğaldığı tuhaf bir dönemdeyiz.
Uzun bir süredir dünyada, olan değil olması arzu edilen, görülen değil görülmesi istenen ve bilinen değil bilinmesi arzulanan sahte gerçeklik üzerinden akılların devre dışı bırakıldığı, toplumsal olayların kurgulandığı ve dünyanın her bir köşesinin şekillendirildiği bir sanal gerçeklik kriziyle karşı karşıyayız.
Bu yöntem sayesinde küresel güç odakları yakın tarihimizde televizyon ve medya eliyle yaptıkları algılarla bütün dünyayı esaret altına alarak adeta kasıp kavurdular. Dünyayı karış karış parsellediler. Toplumların bireysel ve sosyal zenginliklerini çalıp sömürdüler. Ülke yönetimlerini kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda oluşturdular. Bu algı yönetimi sayesinde toplumlara hız veren kendi kültürlerine has kavramların içini boşalttılar. Toplumların dil ve kültür değerlerini talan ettiler. Şimdilerde ise sosyal medya ortamları aracılığıyla bunu daha sinsi bir şekilde adım adım gerçekleştirmeye devam ediyorlar. Bu durum biricik insanın hakikate/gerçeğe ulaşabilmesinin tek aracı olan doğru bilgiyi algı düzeyine indirgeyerek insan fıtratındaki en büyük kırılmayı meydana getirdi.
Bugün pek çok insanın ortaya çıkan herhangi bir toplumsal olay karşısında hiçbir doğru bilgiye dayanmadan ve gerçeği araştırma/soruşturma lüzumu hissetmeden oltayı denize atanlara gözünü kırpmadan av olmasının asıl sebebi işte bu fıtrat kırılmasıdır.
Günümüzde algı sektörünün döl yatağı sosyal medya ortamlarıdır.
Bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu buna karşılık zihnin el feneri olan bilginin bir taraftan değersizleştirilerek diğer yandan da kirletilerek çift yönlü saldırıya tabi tutulduğu günümüzde bütün bireysel-sosyal hareketler algı ve kurgular üzerinden yürütülüyor. Bu, insana dair çok büyük bir tehdit olmanın yanında insanın fıtratı ve psikolojisine yönelik bir savaş ilanıdır da aslında. İnsana ait bütün değerleri, onun potansiyelini, enerjisini, cinsiyetini, aklını, vicdanını ve içinde parıldayıp duran hakikat özlemini yeniden tanımlama cüretine soyunan bu art niyetli yaklaşım, insanlığı adım adım yok oluş uçurumunun kıyısına sürüklemektedir. Kâinatın gözbebeği olan insana ve onun fıtratına sahip çıkma iddiasında bulunanların önümüzdeki çetin süreçte en az onu yok etmeye çalışanlar kadar cesaretli ve güçlü olmamaları halinde insanlık adına telafisi mümkün olmayan durumların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Sosyal medya ortamları günlük ana gündemleri hazır çorba kıvamında zihin sofralarımıza koymakla kalmıyor aynı zamanda hem toplumumuzun hem ülkemizin hem de bütün dünyanın gündemine dair algılanmasını arzu ettiği kendi sanal gerçekliklerini hiçbir baskı hissettirmeden ve kendi rızalarımızla hepimize özgürlük kılıfı altında şırınga ediyor.
Bu yüzden doğru bilgiler, hakikatler, çıplak gerçekler ve asıl gündemde olması gerekenler zihinlerimizden buharlaşıp giderken onların yerini birilerinin dünya toplumlarının zihinleri için maharetle kurguladığı algıya dayalı sanal gerçekler işgal ediyor. Üstelik bu algı operasyonlarını tersyüz etmek için sarf edilen her çaba aynı zamanda sosyal ağların daha çok kullanılıp güçlenmesini ve reklam gelirlerinin artmasını sağlıyor. Her halükârda günün sonunda kazançlı çıkan hem algısını yapıp büyük hedefine bir adım daha yaklaşan hem de algıyı fark edip tepki gösterenlerin karşı hamleleriyle bu süreçten daha da güçlenerek çıkan sosyal ağların iplerini ellerinde tutan malum çevreler oluyor.
Sosyal medya ortamlarının en sadık müşterileri, bu ağların cazibe merkezi haline geldiği günlerde dünyaya gözlerini açan milenyum neslidir.
Sosyal medya ortamları milenyum neslinin evi, ailesi, öğretmeni ve en sadık arkadaşı olmuş durumda. O yüzden ailelerin bu çocuklar üzerindeki etkileri gün geçtikçe azalarak nerdeyse bitme noktasına geldi. Adeta ışık hızıyla aynı evin içinde birbirine yabancı bireyler gibi yaşayan bir toplum haline dönüşmemizin asıl sebebi budur. Salgın süreci de aile içindeki bu yabancılaşmayı biteviye körükledi. Böylece özellikle gençler, doğalmış gibi görünen bir zorunlulukla ailelerinden, arkadaş çevrelerinden ve okul ortamlarından koparak tamamen sanal sosyal ağların tuzağına düşmüş oldu. Bunun neticesinde ailede başlayıp devam etmesi gereken eğitim süreci kesintiye uğramış, okulların bu çocuklara kazandırması gereken istendik davranış değişiklikleri ile gerçek hayata dair sağlaması düşünülen kazanımlar gün geçtikçe etkisizleşmiştir. Şu anda dünyanın bütün toplumları bu sürecin doğal bir sonucu olarak çocukları aile ve okullarından koparıp kendi sosyal ağlarının pençesinde eğitmeye ant içmiş çok güçlü bir sanal yapıyla karşı karşıya gelmiş durumdalar.
Giyim kuşamlarını, görgü kurallarını, arkadaş çevrelerini, iyilik-güzellik-doğruluk algılarını, geçmiş-gelecek tasavvurlarını, dünyaya-tabiata-topluma-bireye bakışlarını ve toplumsal olaylar karşısındaki tavırlarını bu sosyal medya ortamlarının telkinleri neticesinde elde eden gençlerimizin bu çepeçevre kuşatılmışlık içinde kendi toplumlarıyla zorlu bir gelecek yolculuğuna çıkmaktan ziyade kendilerine altın tepside sanal olarak sunulan çeşitli algıların proje ortağı olması kaçınılmazdır.
İnsan farklılıklarıyla özeldir, tabiat ise birbirinden farklı renk, koku ve dokudaki çiçekleriyle güzeldir.
Bir kişinin toplumda meydana gelen olayları doğru bir şekilde anlayıp yorumlayamaması ya tarafgirlik ya da bilgisizlikten kaynaklanır. Bir konu hakkında yeterli bilgiye sahip değilseniz meseleleri başkalarının bakışına göre algılamanız kaçınılmazdır. Toplumdaki farklılıkları ortadan kaldırıp kurdukları güçlü algı ağlarıyla insanları tek tipleştirerek dünya vatandaşı yapmaya kararlı görünen malum küresel baronlar, bu süreçte insanların dil ve kültürlerini yerle bir ettiler. Toplumlara yön veren kavramların içini boşaltarak onların yerine kendi ürettikleri sanal kavramları yerleştirdiler. Bütün dünya toplumlarını ve özellikle gençleri kendi değerlerinden, gelenek-göreneklerinden, tarihlerinden ve gelecek tasavvurlarından uzaklaştırarak kendi sanal ağlarının etkisine açık hale getirdiler.
Algının panzehiri doğru bilgidir. Bugün kıyasıya yaşanmakta olan algı ile gerçeğin savaşını elbette gerçek kazanacaktır.
Lakin bunun için atılması gereken önemli adımlar vardır. Bunlardan en acil olanı ortak kültürümüzü oluşturan eğitim sistemimizi, genç nesillerimizde çok yönlü ve analitik düşünebilme, eleştirip sorgulayabilme, tarih bilinci ve güçlü bir gelecek tasavvuru oluşturabilme ile sanat ve yaratıcılığı ortaya çıkarabilme gibi sağlam temellere oturtmaktır. Bu sayede gerçek bilgiye dair kapatılan zihin kapıları ardına kadar açılacak ve algı baronlarının ürettikleri sanal gerçek balonları kendi ellerinde patlayacaktır. Zira gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyları vardır.
Sanal körlük yaşadığımız bugünlerde algıların örümcek ağlarından doğru bilginin hakikate ulaştıran sağlam bağlarına doğru yöneliş serüveni, içinde yaşadığımız bu yüzyıla İslam medeniyetinin en büyük armağanı olacaktır.
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel GÜNDOĞDU
murselgundogdu@gmail.com
@MrslGndgdu
mursel.gundogdu1@facebook.com
-
bülent duman 4 yıl önce Şikayet EtAllah razı olsun ama çok uzun olmuşBeğen Toplam 4 beğeni