Türkiye Yüzyılı Sivil ve Özgürlükçü Bir Anayasayla Taçlanmalı
Dünyaya hızlı bir değişim ve dönüşüm iklimi hâkim. Her yüzyıl başlangıcında yaşanan bir süreç bu. Eskisi bitmeden yeni yüzyıla güçlü bir şekilde hazırlık yapan toplumlar kazançlı çıkıyor böyle süreçlerden. Şimdilerde bütün dünya yeni çağın şifrelerini çözmekle meşgul. Böyle bir mevsimden etkilenmemek bizim için de mümkün değil. Nitekim yirmi yıldır ülkemizde pek çok alanda baş döndürücü değişimler yaşanmakta. Millet olarak yeni çağa kanat takmayı engelleyen prangalardan kurtulmanın gayretindeyiz. Ne var ki çağın gereklerine uygun sivil ve özgürlükçü bir anayasaya sahip olmamak sırtımıza ağırlık yapıyor ve hızımızı yavaşlatmaya devam ediyor.
Yeni çağa “Türkiye Yüzyılı” parolasıyla giren ülkemize 41 yıldır darbe ürünü bir anayasayla yaşamak yakışmadığı gibi bu durum toplumumuza gelecek adına umut da aşılayamıyor artık.
Mevcut 1982 anayasası yürürlüğe girdiği andan itibaren birçok değişikliğe uğradı. İç tutarlılığını olduğu gibi dil ve mantık bütünlüğünü de kaybederek misyonunu çoktan tamamladı. O yüzden geç kalmadan hem bugünleri hem de gelecek yüzyılımızı güçlü bir şekilde inşa edecek anayasayı bir an önce hazırlamalı ve çağa bu yeni vizyonla yürümeliyiz.
Tarihimizin işaret ettiği en önemli ilkelerden birisi içeride birlik-beraberlik sağlanmadan dışa karşı güçlü olunamayacağı gerçeğidir.
Yeni çağ gündönümünde ülkemizin ziyadesiyle ihtiyaç duyduğu hususlardan birisi toplumumuzun kendi iç yapısını sağlam temeller üzerine oturtması meselesidir ki bunun başında da anayasa gelir. Ülkelerin vizyon ve demokratik standartları anayasalarında şekillendiği gibi tarihi, kültürel ve sosyal birikimleri de anayasalarında muhafaza edilir. Eğer yeni yüzyıla dair büyük iddialarda bulunacaksak yahut diğer ülkelerle rekabet edeceksek veya böyle bir yarışta öne geçmeyi düşünüyorsak, bu ağır yükü gerektiği şekilde taşıyacak standartta bir anayasa yapma zorunluluğumuz var. Bunun yolu da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önderliğinde üniversite, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve toplumun aydınlık geleceğine inancı olan herkesin sürece katılımını sağlayarak sivil, kapsayıcı, özgürlükçü, koruyucu, sosyal ve halkın taleplerine dayanan milli bir metin ortaya çıkarmaktır.
Yeni anayasa yapımında gelecek yüzyılın bünyesinde barındıracağı riskleri ve fırsatları dikkate almak hayati bir önem arz etmektedir.
Küresel oyun kurucular epey zamandır ulus devletleri tasfiye ederek bir dünya vatandaşlığı oluşturma hevesi peşindeler. Bunu da moda, müzik, TV dizileri, sosyal medya ve yapay zekâ aracılığıyla neredeyse başardılar. Genç kuşakların beden ve ruh olarak beslendikleri kaynaklar aynı olduğu gibi zevkleri, acıları, sevinçleri, hüzünleri, duyarlılıkları, nefretleri, yedikleri-içtikleri, giyinip kuşandıkları, dinledikleri ve izledikleri de tıpatıp birbirine uyuyor. Bu konuda önemli başarı elde eden küresel oyun kurucular yeni dönemde gençlerin bütün aidiyetlerini yıkarak dünya vatandaşlığı oluşturma adına milliyetsiz, cinsiyetsiz ve Peygambersiz bir toplum modeli için var güçleriyle çalışmaya devam edecekler. Anayasa sürecinde bu risklere caydırıcı tedbirler alınmalı. Bununla beraber yapay zekâ, metaverse, fosil yakıt sonrası enerji, insansız aygıtlar ile uzay teknolojisine dair risk ve fırsatlara dair alanlar açılmalı.
Yeni anayasa engin tarihimizin imbiğinden süzülüp gelen bütün maddi ve manevi birikimlerimizi koruyup geliştirmeye imkân sağlayarak devletimizin yeni yüzyıla tam bağımsız bir şekilde yürümesini güvence altına almalı.
Bu cümleden olarak halkın iyi günde olduğu gibi doğal afetler karşısında her türlü maddi-manevi varlıklarını muhafaza edip geliştirmeyi sağlayacak hukuki düzenlemeleri içermeli. Aynı şekilde ülkemizin doğal yapısıyla çevre ve iklimin, mavi vatan ile kıyılarımızın, doğal kaynaklarımızın, orman ve su varlığımızla her türlü yer altı-üstü zenginliklerimizin korunmasını ve kamu yararına kullanımını garantiye alacak şekilde planlanmalı. Bu zenginliklerin bazı kurum ve sözde seçkin zümrelerin değil doğrudan halkın talep ve iradesine sunulması yeni anayasada mutlaka güvence altına alınmalı.
Yeni anayasa dünyanın ulaştığı seviyeyi göz önünde bulundurmanın yanında zemin olarak karşılığını medeniyetimizin kök değerleri Dede Korkut, Ahmet Yesevi, İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Maturidi ve Farabi’de bulan bilgelik, hikmet, adalet, liyakat, özgürlük, bilgi ve akıl esasları üzerine kurulmalı.
Her toplum kendi kültür ve değer birikimlerinin ışığında geleceğe yürür. Bir milleti öz değerlerinden daha güçlü ve güvenilir bir şekilde geleceğe taşıyacak hiçbir unsur yok. Kaldı ki milletimiz üç bin yıllık yazılı ve ondan çok daha gerilere uzanan muazzam birikimleriyle dünya üzerinde yaşayan toplumların en şanslı olanı. Bu hususta zaman zaman inkıtaa uğrayıp kimlik bunalımları yaşasak da her çağda küllerimizden yeniden doğarak içinde bulunduğumuz çağa güçlü bir şekilde yürümeyi başarmış bir milletiz. Şimdi yeni bir yüzyılın şafağında tarihte hem milletimize hem de bütün dünyaya yön vermiş tecrübelerimizin altın sandukasını açarak yeni dünyaya model olabilecek bir anayasa hazırlamanın tam vakti.
Bu anayasanın en güçlü yanlarından biri, hak ve özgürlükleri merkeze alıp sosyal adaleti tam anlamıyla temin etmesi olmalı.
Hak ve özgürlük kavramı özellikle son yüzyılda Batı tarafından bağlamından koparılarak hukuksuz uygulamaların, sapkın anlayışların, terörle iş birliğinin ve sömürünün aracı haline getirildi. Dünya müstekbirleri bu kavramlar aracılığıyla mazlum coğrafyaların zenginliklerini talan ettikleri gibi geçmiş asırların büyük medeniyet havzalarını ve değer birikimlerini tarumar ederek dünyayı kan ve gözyaşı seline çevirdiler. Bu sebeple yeni anayasanın inşa sürecinde toplumuzun değer yargıları çerçevesinde birey ve aileyi koruyucu gerekli tedbirler alınmalı, vatandaşların her türlü hak ve özgürlüklerinin bütün yönleriyle yer aldığı güçlü bir metin oluşturulmalı. Aile ve bireyi koruyucu alanlar net tanımlanmalı, bu hususta temel hak ve özgürlükler esas alınmalı, kısıtlamalar ise istisna olarak değerlendirilmeli. Vatandaşlar arasında fırsat eşitliği, adil gelir dağılımı, sosyal güvenlik hakkı, sosyal yardımlar ile çağın gereklerine uygun sosyal hizmet imkanlarının artırılması ve benzeri sosyal adalet ilkeleri yeni anayasanın öncelikli gündemleri arasında yer almalı.
Yeni anayasa halkın katılımı ve talepleriyle şekillenmeli, halkın onayıyla yürürlüğe girmeli.
Bu millet 15 Temmuz 2016’da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “biz, milletin gücünün üstünde güç tanımıyoruz” şeklindeki tarihi çağrısıyla tanklara göğsünü siper ederek ülkemizi vesayetin cenderesinden ve darbecilerin hain emellerinden kurtarmayı başardı. Yeni anayasa, yüzyılın dönüm noktasında böylesine kahramanlık destanı yazan bu halkın yasama sürecine katılımını güçlendirip onların taleplerine dayanarak hazırlanmalı. Bütün süreçlerin sonunda meclisten yüksek oyla geçse bile bu kahraman halkın onayına sunularak yürürlüğe girmeli ve bu şekilde varlık kazanmalı.
Yeni dönem yoğun işlere gebe. Gündemin sık değişmesine takılmadan anayasa çalışmalarına hız verilmeli, Türkiye Yüzyılı sivil ve özgürlükçü bir anayasayla taçlanmalıdır. Vakit kaybetmeden bunu başarmak hem demokrasimiz üzerindeki son kara bulutların dağılmasını sağlayacak hem de toplumun geleceğe dair umutlarını mayalayarak ülkemizin önünü açacaktır.
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel GÜNDOĞDU
murselgundogdu@gmail.com
-
Mahkum 1 yıl önce Şikayet EtBu ekonomik şartlarda o anayasa geçmez bayım.Beğen Toplam 2 beğeni
-
Zeki Ertuğrul 1 yıl önce Şikayet EtElinize vuran mi var adamlar bir yilda yapti. Biz hala mazeret pesideyiz. laf ebeligi yapmayi birakin ne yapacaksaniz yapin.Beğen Toplam 3 beğeni
-
mert 1 yıl önce Şikayet EtÖNCELİK EKONOMİ VE ÜRETİM anayasa değişikliği sonraBeğen Toplam 7 beğeni