Kazakistan Kültür ve Spor Bakanlığı’nın daveti üzerine Türk dünyasının parlayan yıldızı ata yurdu Kazakistan’ın yolunu tuttum. İlk durağımız Ulu Bozkır yiğitlerinin ülkenin orta yerinde inşa ettiği dünyanın en genç başkenti barış ve huzur şehri Astana olacaktı. İşim Nehri’nin kanatlarında özgürce çağa gülümseyen güzel şehirde on iki ülkeden değerli basın mensuplarıyla buluşacak, bir dizi görüşme yapacak ve masmavi kostümleriyle misafirlerini ağırlayan bu zarif şehrin havasını doyasıya teneffüs edecektik.

Kazakistan, sahip olduğu doğal kaynakların yanında kültür ve turizm alanında da dünya ölçeğinde potansiyele sahip bir ülke. Bağımsızlığını kazanmasının üzerinden henüz otuz yıl gibi kısa bir süre geçmesine rağmen Kazak kardeşlerimiz; tarihi, kültürel ve coğrafi potansiyellerini harekete geçirerek geleceğe güçlü adımlarla yürüme kararlılığındalar. Bunun için geniş toprakların her karışını amacına uygun değerlendirmek, farklı etnik grupların gelenek ve göreneklerini altın potada harmanlayarak çağın ruhuna uygun güçlü bir Kazak kültürü meydana getirmek istiyorlar.

Astana’daki ilk durağımız Kazak Coğrafyası Başkanlığı oldu.

Burada, Avrasya’nın merkezinde ve tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan dünyanın 9. büyük ülkesi Kazak coğrafyasının ziyaretçilere sunduğu fırsatlara tam manasıyla hâkim nitelikli yöneticilerle görüştük. Kazak Coğrafyası Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Yerik Sultanov’un yaptığı selamlama konuşmasının ardından Başkan Vekili Sn. Artur S. Abubakirov’un kapsamlı sunumu ufuk açıcıydı. Öyle ki bu sunumda bozkırın insanı özgürlüğe davet eden mistik havasından büyük şehirlerde zamanla yarışırcasına akıp giden hayata kadar bu devasa coğrafyanın ziyaretçilere sunduğu geniş imkanlar hakkında bilgi edindik. Görüşmenin ardından geleneksel Kazak çadırında yapılan kımız ve bağursak ikramı ise bütün ekibi mest etti.

Astana’da ikinci ziyaretimiz Kazakistan Kültür ve Spor Bakanlığı’na oldu.

Kazakistan’ın yetiştirdiği en önemli değerlerden yazar, şair, eğitimci ve yeni kuşaklara ilham kaynağı olmaya devam eden büyük mütefekkir “Abay Kunanbay Günü” kutlama hazırlıklarının olanca yoğunluğuna rağmen Kültür ve Spor Bakanı Sn. Askhat ORALOV bizleri bütün ekibinin hazır bulunduğu salonda kabul etti. Kazak kültürünün bütün dünyaya tanıtılmasına dair yapılan çalışmaları uzun uzun anlattı. Bu hususta yürüttükleri projelerden söz etti. Kültürel etkinliklerin ve spor alanında başarılı olan isimlerin yeni neslin yetişmesindeki önemini örneklerle vurguladı. Ardından ekibine söz vererek yürütülen çalışmalar hakkında bilgilenmemizi sağladı.

Kazakistan Kültür ve Spor Bakanı Sn. Askhat ORALOV’un ziyaretçiler tarafından kendisine yöneltilen bütün sorulara hem kapsamlı hem de samimi cevaplar vermesi çok etkileyiciydi. Buna bir de Bakan Bey’in işine aşk derecesindeki bağlılığı, coşkusu, vukufiyeti ve samimi tavırları eklenince hepimiz salonda çok keyifli vakit geçirdik.

Bu ziyarette bendenizin de Bakan Bey’e tatlı bir sürprizi oldu.

Kabul salonunda Sn. Bakan’ı beklerken önümde Ötüken Neşriyat’tan çıkan Farabi romanım vardı. Bakan Bey’in dikkatli ve bir o kadar da duyarlı Basın Sekreteri Moldir Abdualieva bunu fark edince incelemek istedi. Kendisine bu romanı Sn. Bakan’a hediye etmek üzere getirdiğimi söyleyince hemen ilgilendi ve görüşme sonrası bu durumu Sn. Bakan’a iletti. Bu vesileyle uzun yılların birikimiyle üç yılda kaleme aldığım bu romanı Farabi’nin doğup büyüdüğü kutlu toprakların Kültür Bakanı’na yani en yetkili ismine ulaştırmış oldum. Bakan Bey’i yakından tanıma fırsatı bulduktan sonra bu emanetin artık güvenilir ellerde olduğuna inancım tam. Yeni yüzyılda bütün Türk yurtlarının, fikirleriyle bütün dünyayı aydınlatarak insanlığın ikinci öğretmeni olma payesine ulaşmış büyük düşünür ve bilim adamı Farabi’nin tefekkür ışığıyla aydınlanması en büyük dileğimdir.

Kültür ve Spor Bakanlığı binasına geniş güvenlik önlemleri çerçevesinde girebilmiştik. Bu havayı içerideki samimi ortam dağıttı. Bilgi, dostluk ve huzur yüklü olarak dışarı çıkarken aklımızın orta yerinde Kazak kardeşlerimizin yarınlara güçlü ve bir o kadar da kapsamlı hazırlık yapmakta olduklarının ışıltılı resimleri asılıydı.

Astana güne vedaya hazırlanırken biz yeni bir etkinliğe yelken açıyorduk.

Sırada herkesin sabırsızlıkla beklediği bir ziyaret vardı. Zira bir bilim insanı ve etnograf olup Kazak milli mutfağı üzerine kitaplar yazan Aigerim Musakhazhinova Hanımefendinin yaptığı birbirinden enfes yöresel lezzetleri tadacaktık. Nitekim bu güzel mekâna girer girmez Kazak yemekleri önce gözümüzü ardından da karnımızı doyurdu. Zira Aigerim Hanım bir sanatkâr olmanın bütün zarafetini hem yemeklerine hem masa düzenine hem de ilgi ve alaka olarak tavırlarına yansıtmıştı.

Astana’da gün yeni bir güne eklenirken biz dünyanın en genç başkentinin göz kamaştırıcı güzelliklerini seyretmeye devam ediyorduk.

Bağımsızlığın kazanılmasının ardından Kazakistan’ın kurucu aklı stratejik bir kararla ülkenin başkentini Almatı’dan Astana’ya taşıdı ve buraya dünyanın en genç başkentini inşa etti. Elbette bu, zorlu bir süreçte gerçekleşti. Zira Astana’da eski bir yerleşim vardı ve buraya yeni bir şehir inşa etmek kolay değildi. Yoğun çalışmalar neticesinde şehir, geçmiş ve geleceğin kol kola barış içinde yaşayacağı bir yer olarak tasarlandı ve kuruldu. Astana, bu kuruluş misyonunu çok kısa sürede dünya ölçeğine taşımayı başardı. Zira o şimdilerde dünya barışının en önemli merkezlerinden birisi oldu.

Astana’daki Bayterek Anıtı, Hoşgörü ve Barış Piramidi ile Han Çadırı gibi sembol yapılar bir yandan Kazak kültürünün özünü yansıtırken diğer yandan onların çağdaş yorumlarını göz önüne seren birer tablo gibi...

Astana’nın her iki ucuna inşa edilmiş muazzam camiler ise inanan insanların gönüllerini ve bu zarif şehrin geçmişten geleceğe taşan ideallerini göklere kanatlandırmaya devam ediyor.

Haftaya Türkistan izlenimleriyle görüşmek dileğiyle.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com