Eylül; Kutlu Bir Hicret Mevsimidir, Sevgililer Sevgilisi’ni Yalınayak Yollara Düşüren…
Mevsim eylüle yaslanınca ilham perileri dolanmaya başlar sararmaya yüz tutan yaprak hışırtıları arasında. Şairler, şiir defterlerinin gümüş renkli sayfalarını aharlamaya koyulur. Güneş, kızgın oklarını toplayadurur yaralı tabiatın bağrından. Rüzgâr, yaz vurgununun acılarını hafifletmek için ılgıt ılgıt esmeye başlar biteviye ve fırtınalar, suretleri yeşil çimenlere nakşedilmiş cümle yaşanmışlıkları süpürmek için pusuya yatar uzak tepelerin ardında.
Eylül hüzündür; kadim bir sürgünün çocuğu insana en ziyade yakışan.
Bir fıtrat çağrısıdır Eylül; solmaya meyletmiş benlikleri dirilten. Bir var oluş muştusudur, insanı özüne döndüren. Bir teslimiyet çağrısıdır bedene bulanmış ruhları arındırıp yücelten. Yepyeni bir şafak patlamasıdır, yürekteki göçmen kuşları uyandıran ve kutlu bir hicret mevsimidir Sevgililer Sevgilisi’ni yalınayak yollara düşüren.
Takvimler 9 Eylül 622 tarihini işaret ederken Mekkeli müşrikler yoğun bir telaşın tam orta yerindeydiler. Müslümanların büyük bir kısmı onların bitip tükenmek bilmeyen zulümlerinden kurtulmak için Medine’ye yerleşmişti. Işığını söndürmek için zulüm, işkence ve boykot dahil her türlü insanlık dışı muameleyi reva gördükleri Müslümanlar orayı yurt edinip güçlenirse ve bir de Hz. Muhammed oraya gidip bir diriliş ateşi tutuşturursa işte o vakit başlarına geleceklerden büyük endişe içerisindeydiler. Darünnedve’de toplanıp bir karara varmak istediler. Tedirgindiler ve yaptıkları zulümlerin hesabını verme kaygısına kapılmışlardı. Ebû Leheb dışında Haşimoğlularından hiç kimseyi bu toplantıya çağırmadıkları gibi güvenmedikleri kimseleri de içeri almamışlardı. Nihayet zulümde birleşip kahrolası bir karara imza attılar. Teklif, elleri ve dilleri kuruyası Ebu Cehil’den gelmişti ve alınan karar, Sevgililer Sevgilisi’nin öldürülmesiydi. Bu işi Kureyş kabilelerinden seçilecek birer temsilci gurubu üstlenecek ve böylece Haşimoğlularının bu meseleye dair kan davası gütmesi önlenecekti.
Mekkeli müşriklerin böyle bir plan yapıp beklemeye koyuldukları anda zaman çarkları dönmeye devam ediyor ve Hz. Muhammed kutlu bir göç yoluna revan oluyordu aslında.
Nitekim aldıkları bu kararı öğrenen Sevgili Peygamberimiz hemen Hz. Ebu Bekir’in evine gitti. Birlikte bir plan hazırladılar. Abdullah b. Uraykıt adındaki kılavuzla bir süre sonra Sevr dağının eteğinde buluşmak üzere sözleştiler. Hz. Peygamber hemen evine gitti ve kendisinde emanette olan eşyaları sahiplerine iade etmek üzere Hz. Ali’yi görevlendirdi. Gece yarısı Ebû Bekir’i yanına alıp Sevr Dağı’na gittiler. O esnada Hz. Peygamberi öldürmekle görevlendirilen gurup onu evde bulamayınca aramaya koyulmuşlardı bile. Ebû Bekir’in evinde yapılan aramadan da sonuç çıkmayınca etrafa haberciler saldılar. Başlarına yüklü ödül koydular.
Hz. Peygamber, 10-11-12 Eylül cuma, cumartesi ve pazar günlerini arkadaşı Hz. Ebu Bekir’le Sevr Mağarası’nda geçirdi. Yaptıkları plan gereği 13 Eylül 622 Pazartesi günü Sevr Mağarası’ndan ayrıldılar. Medine’ye gidebilmek için işlek ve bilinen yolları değil oldukça farklı bir güzergâh tercih ettiler. Sarp dağ geçitlerinden ve insanlarca az tercih edilen ıssız çöllerin arasından geçtiler. Buna rağmen zaman zaman takibe uğramaktan ve sıkıntılı anlar yaşamaktan kurtulamadılar.
Sevgililer Sevgilisi’nin 20 Eylül Pazartesi günü Kuba’ya yaklaştığı anlarda Medine’deki Müslümanlar hararetle yolunu gözlüyor, vakit ilerledikçe durumundan endişe duyuyorlardı.
Bu yüzden her sabah Mekke yolundaki Harre mevkiine gidip bir süre bekliyor, sıcak basınca ümitsizce eve dönüyorlardı. 20 Eylül Pazartesi günü de böyle yapmışlardı. Zaman sonra bir evin damına çıkan Yahudi kızı, ufukta Medine’ye doğru gelen bir kafile göründüğünü haber verince Müslümanlar görülmemiş bir coşku içinde Harre’ye koştular. Böylece büyük buluşma gerçekleşmiş ve dünya tarihinin en görkemli diriliş sahnesinin perdeleri açılmıştı artık. Hz. Peygamber, Kuba’da bir süre dinlendikten sonra cuma günü buradan ayrıldı ve Ranûna vadisinde ilk cuma namazını kıldırdı. Namazdan sonra Medine’ye ulaştığında takvimler 24 Eylül 622 tarihini gösteriyordu.
Eylül; bir fıtrat çağrısıdır, solmaya meyletmiş benlikleri dirilten dedik ya. Ne mutlu fıtratının çağrısına uyanlara ve kutlu bir hicretin izi sıra yalınayak yola revan olanlara.
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel Gündoğdu
murselgundogdu@gmail.com
-
Kaan 1 yıl önce Şikayet EtAllah razı olsunBeğen Toplam 1 beğeni
-
Şüheda 1 yıl önce Şikayet EtAllah razı olsun hocam.Beğen Toplam 2 beğeni
-
Araphan 1 yıl önce Şikayet EtEvet Eylül yeniden dirilişin ayak sesleridir insanlığa rahmet olarak gönderilen kainatın efendisini Hz.Muhammed (sav) hatırlattığın için teşekkürlerBeğen Toplam 4 beğeni
-
Erdoğan 1299 1 yıl önce Şikayet EtAmin allah razı olsun hocamBeğen Toplam 1 beğeni