Aile Çökerse…
Dünyada yaşanmakta olan hızlı değişim ve dönüşüm, hayatın her alanını olduğu gibi ülkemizdeki aile yapısını da tehdit ediyor.
İnsanımızın en güvenilir sığınağı aile kurumu gün be gün yıpranıyor.
Parçalanmış aile çocuklarının sayısı her geçen gün çoğalıyor.
Aile içi şiddet ve huzursuzluk yuvalarımızı istila etmiş durumda.
Boşanmalar baş döndürücü hızla artmaya devam ediyor.
Buna mukabil ne hikmetse yeni yuva kurma hayaliyle evini barkını, çoluk çocuğunu terk eden kadın ve erkek sayısında gözle görülür artış yaşanıyor.
Hayatta hiçbir zaman; Aile nedir? Sorumluluk ne demektir? Aidiyet ne anlama gelir? Yuva kurmanın amacı nedir? Aile bireylerinin birbirlerine karşı vazifeleri nelerdir? gibi temel insani soruların muhatabı olmamış bireyler, bedenî hazlarını tatmin edip birkaç çocuk dünyaya getirdikten sonra gözlerini kırpmadan yuvalarını bozabiliyor ve dünyaya getirdikleri günahsız yavruları tarifsiz acıların kucağına itebiliyorlar.
Birden çok kadın veya erkekten gayrı meşru çocuk sahibi olup da onlara sahip çıkmayıp devlet yurtlarına yerleştirenlerin sayısı da hızla çoğalıyor. Bu günahsız çocukların feryatları artık bütün toplum tarafından duyulmaya başladı. Bu çocuklar ana-babalarını tanımadığı gibi kardeşlerinin kim olduğundan da haberdar değil. Peki bu durumun bir iki nesil sonra meydana getireceği travmayı Türk toplumu nasıl göğüsleyecek? Böyle bir feryada toplum olarak nasıl tahammül edeceğiz?
Evlerimizde huzurun ferahfeza iklimi hüküm sürmüyor artık. Her odamız sanal fenomenlerin istilası altında. Bu yüzden sohbetlerimiz güdük. Caddelerimiz, parklarımız ve mesire alanlarımız güven efsunlamıyor şimdilerde. Bu yüzden iyi insanlar sokaklardan elini eteğini çekmiş durumda. Topluma örnek olabilecek bilge insanlar evlerinde mahpus hayatı yaşıyor. Aile büyüklerimizi hanelerimizden kovup küçük aile tipine geçeli bir hayli zaman oldu. Hayatı kendi tecrübeleriyle öğrenen ve mutluluğun formülünü büyük zorluklara göğüs gererek çözmeyi başaran aile büyüklerimizin pek çoğu huzur evlerinde aile kurumumuzun yıkılışını acı içinde seyrediyor. Bütün bunların neticesinde toplumumuz epey süreden beri okumayan, aklını kullanmayan, tefekkür etmesini bilmeyen, kendini yenileyip geliştirmeyen, herhangi bir sanat dalıyla uğraşmayan, ruhunu ahlaki ve insani değerlerden tamamen yoksun bırakmış müptezel bir zümrenin istilası altında.
Ortalık, biricik insana ve mutlu yaşamın ilkelerine dair bütün değerleri hızla tüketip elinde kalan son sermayesi bedenini sosyal medya ortamlarında pazara çıkaran sözde evli çiftlerle dolup taşmakta. Bu durum sadece aile kurumunu yıpratmakla kalmıyor aynı zamanda yürekleri anne-baba sevgisinden yoksun olarak büyüyüp bu zor şartlar altında hayata atılacak masum çocuklar sorununu da ortaya çıkarıyor.
Bu çocuklarımız yuvalarında anne- baba sevgisinden yoksun yetişiyor.
Sokaklarımızda kötülüğün her tonuna maruz kalıp büyüyorlar.
Sosyal medya ortamlarında günün yirmi dört saatinde boyundan büyük hayallere, sınırsız isteklere, geçici tatminlere ve asla ulaşamayacakları bol ışıltı soslu sahte dünyalara misafir ediliyorlar. Bunun neticesinde okula, topluma ve hayata uyum sağlayamayan bir yapıya evriliyorlar.
Akran zorbalığının hızla artışının altında da bu durum yatıyor aslında.
Unutmamalıyız ki aile çökerse istisnasız hepimiz bu enkazın altında kalırız. Tarih boyunca toplumumuzun en güçlü sığınağı parçalanırsa toplumsal hastalıkların her çeşidi bireylerden başlamak üzere bütün sokaklara yayılır. Buradan hasarsız çıkmak imkânsız hale gelir. O halde hiç kimse aile meselesini başkalarına havale ederek bu sorumluluktan kurtulamaz. Birbirimizi suçlayarak da bu hususta hiçbir olumlu neticeye ulaşamayız. Bu mesele kanundan ziyade vicdan ve insan meselesidir. Bu, hepimizin ortak derdi olmalı ve bu konuda herkes, her kurum ve devlet, gücü miktarınca elini taşın altına koymaktan kaçmamalıdır.
Başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere basına, televizyonlara, ana sınıfından üniversitelere kadar eğitim kurumlarımıza bu konuda büyük görevler düşüyor. Basınımızın bu husustaki kötü örnekleri insanların gözünün içine sokarcasına haberleştirmeden ziyade aileye dair iyi örnekleri gündeme taşıması bu meselemizin çözümüne mütevazı bir katkı sağlayacaktır. Şifreli ve şifresiz televizyon dizileri aracılığıyla çocuk, genç, yaşlı demeden bütün toplum katmanlarına özendirilerek sunulan çarpık aile dizileri dizginlenmeli, bu konuda sivrisinekle mücadele etmek yerine bataklığın kurutulması esas alınmalıdır. Üniversitelerin ilgili bölümleri bu meselelerde elini taşın altına koymalı, saha çalışmalarına hız vererek uygulanabilir raporlar hazırlamalıdır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, boşanmaların hızla çoğalmasının nedenleri üzerine kapsamlı çalışmalar yapmalıdır.
Valilikler, belediyeler ve aileye duyarlı sivil toplum örgütleri kendi bünyelerinde oluşturacakları aile akademilerine öncelik vermeli, bu hususta işin uzmanları başta olmak üzere aile konusunda duyarlılığı bulunan bütün çevrelerden faydalanmalıdır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca aynı aile hekimliği gibi aile takip ve destek birimleri kurulup ülkemizin aile envanteri çıkarılmalı, özellikle şehirlerimizin dezavantajlı bölgelerinde bu ailelerle iletişim kurabilecek butik mekanlar oluşturulmalıdır.
Hızla çözülmekte olan aile yapımızın en masum çığlıkları olan çocuklara gelince onların yaralarını el birliğiyle sarmamız gerekiyor. Bu anlamda bilgeliği, olağanüstü duyarlılığı ve örnek anneliğiyle toplumumuzun gönlünde taht kuran Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca yürütülen “Toplum Kalkınmasında Gönül Elçileri Projesi” büyük bir umut ışığı yakmıştır. Bu ve benzeri çalışmaların artarak devam etmesi çocuklarımızın yaralarının hızla sarılmasına vesile olacaktır. Bu hususta asıl hedefin bataklığın kurutulmasına yönelik çalışmalara yoğunlaşmak olduğu ise asla hatırdan çıkarılmamalıdır.
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel Gündoğdu
murselgundogdu@gmail.com
-
Bülent duman 1 yıl önce Şikayet EtAllah razı olsun sizdenBeğen
-
Muzaffer Bayrak 1 yıl önce Şikayet EtCocuklarimizi sekuler ve hedonist bir goruşle yatistirmenin sonucu bu. Gayet normal. Muslumanlar olarak, muşriklerin ve laiklerin dunya goruslerine katlanacagiz veya onlardan korkumuza sessiz kalacagiz diye davranmanin sonucu bu. Allah'tan cc korkmazsak ve islamı dunya gorusu olarak kabul edip yasamazsak, sonuclarina katlamak zorunda kalacagiz. Tek care islam.Beğen Toplam 2 beğeni
-
volkan 1 yıl önce Şikayet Ethak verilmez alınır.Beğen Toplam 1 beğeni
-
derin devlet 1 yıl önce Şikayet Etinternetten araştırın "DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ" 2018'de Doğan CEYLAN isimli Milli Eğitim müfettişinin yazısını okuyunuz. "devlet bu sorunu DERİNDEN hissetmeli.... bu sorun çözülmezse ÜLKE çözülecek......."Beğen Toplam 2 beğeni
-
haluk 1 yıl önce Şikayet EtAile mi kaldı Evin reisi evde kadın gibi oldu kadının beyanı esastır... Babanın sözü geçmeyen evde.. Allaha havale ediyorum...Beğen Toplam 8 beğeni