Mürsel Gündoğdu
Mürsel Gündoğdu
HABER7 YAZARI

ABD Neden Ateşkes İstemiyor?

GİRİŞ 26.10.2023 GÜNCELLEME 27.10.2023 YAZARLAR

Vicdan sahipleri “ateşkes hemen şimdi” diye ayaklanmış durumda.

Zira her on dakikada bir çocuk ölüyor. Sivillerin üzerine bombalar yağıyor, Gazze yerle bir ediliyor. Hastaneler, ibadethaneler vuruluyor. Bugüne kadar insanlık adına üretilmiş bütün insani değerler ayaklar altına alınarak yapılıyor bunlar; vahşice, canice, ahlaksızca. Normal şartlar altında vicdanı olan herkes buna isyan eder. İnsan olan herkesin yüreği ayağa kalkar böyle bir durumda. Lakin ABD ne hikmetse savaşın devam etmesinden yana. Ateşkesin Hamas’ın işine yarayacağı yalanının arkasına sığınarak yapıyor bunu. İmkansızlıklar içinde son kara parçasını savunan Hamas’ı İŞİD’e benzeterek itibarsızlaştırıyor yetmiş yıllık direnişi ve seyrediyor çocukların canice öldürülmesini. Peki neden? ABD neden ateşkes istemiyor?

Nereye gidiyoruz?

21. Yüzyılın şafağında dünya, işgalci, terörist ve soykırımcı cinayet örgütü İsrail eliyle büyük bir kaosun kucağına sürüklenmiş durumda. Soykırımın hamisi ABD, uygulayıcısı İsrail, şakşakçıları ise Avrupa Birliği ülkeleri. İnsanlık, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek ve buranın haritasını yeniden çizmek adına bile isteye yürütülen korkunç bir savaşla karşı karşıya.

Savaş iki cephede bütün hızıyla devam ediyor. Birinci cephede İsrail, topraklarını çalarak kendi devletini kurduğu bir milleti savaşın bütün etik kurallarını hiçe sayarak hamisi ABD’den hibe olarak aldığı soykırım silahlarıyla gece gündüz bombalamaya, taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamaya devam ediyor. İkinci cephede ise satılmış vicdanlar var. Onlar, yetmiş yıla yakın bir süreden beri her türlü şiddete maruz kalıp açık hava hapishanesine sıkıştırılan bir millete destek açıklaması yapan ünlü-ünsüz herkesi linç dahil her türlü baskıyı kullanarak hizaya getirmekle meşgul. İsrail’in savaş ilanının ardından bir anda herkes tarafını seçti ve ona göre pozisyon belirledi. Her iki cepheye yığınaklar son sürat devam ediyor.

Üçüncü dünya savaşı sadece bir kıvılcım bekliyor artık.

1948 yılından beri bütün cihanın gözü önünde cereyan eden sancılı bir sürecin son perdesi gibi görünüyor bu mesele.

Ne acıdır ki katliam ve işgallerle geçen uzun seneler içinde İsrail’in bu vahşetine yetkisi olduğu halde dur diyecek vicdan sahibi yerel-küresel bir kuruluş ortaya çıkmadı. Dünyayı titretecek kadar kudret sahibi olduğu halde bu cinayet ve hırsızlıkların hesabını soracak güçlü bir el de bu süreçte ortalıkta gözükmedi. Herkesin suskun bakışları arasında bir millet öz vatanından yalınayak başka yerlere sürüldü, toprakları karış karış işgal edilerek ellerinden çalındı ve bu süreçte çoluk-çocuk binlerce masumun canına kıyıldı. Bütün bunlar yapılırken Filistinlilerin vatanlarını koruyabilecekleri tek silahları, canlarını feda etme pahasına cesur yüreklerinin ve özgür ruhlarının kudretiyle sallayıp attıkları sapan taşlarıydı.

Gazze’de insan olmanın bedeli.

Yıllardır üst üste yaşamak zorunda bırakılan, nefes almakta dahi zorlanan, dış yardımlarla ayakta durmaya çalışan, en ufak bir tehlike anında kaçacak hiçbir yeri kalmayan, kendi vatanına giriş çıkışı dahil elektriği, doğalgazı ve suyu ile kendilerine yapılacak her türlü yardım, insanlık dışı bütün yöntemleri mübah sayarak ülkelerini tarihten silmek isteyen sözde terör devletinin insafına bırakılmış olan 370 kilometrekarelik bir açık hava hapishanesine sıkıştırılmış iki buçuk milyon insandan bahsediyorum.

Hangi insan böyle bir duruma isyan etmez? Hangi insan bu şartlarda kendisini hapis hayatına mahkûm eden tel örgüleri parçalayıp atmak istemez? Hangi insan kendisini böyle bir sürece iten teröristlere kin ve nefret beslemez? Boğulmak için böyle bir denize itilen hangi insan karşısına ilk çıkan yılana sarılmaz? Üstelik böylesine yok olma tehdidi altında olan birileri için bu yılan ABD gibi zehirli veya İran gibi sinsi olsa da çok fazla bir şey fark etmeyecektir. 

Oyunun son perdesi.

Filistin meselesinde bugüne kadar oyunu işgalci İsrail teröristleri yazıyor ve bunu, kendi soykırım planına uygun olarak sahneliyordu. Bu kez son perdeyi Gazze’nin seçilmiş siyasi kanadının silahlı savunma gücü Kassam Tugayları açtı. Hem İsrail’in bugüne kadar işlediği insanlık suçlarının cezalarıyla yüzleşme korkusundan kurdurduğu aşılmaz diye nitelenen güvenlik çemberi “Demir Kubbeleri” yerle yeksan ederek hem de bütün dünyaya en etkin ve maharetli istihbarat örgütü olarak lanse edilen MOSSAD’ın şanını, şöhretini beş paralık ederek. Yetmiş yıldır İsrail’in adım adım soykırım planlarına ses çıkarmayan herkes birdenbire mağdur edebiyatına yatarak soluğu Tel Aviv’de almaya başladı. Neymiş, İsrail’in kendini savunma hakkı varmış. Adama sormazlar mı? Şimdilerde ayağa fırlayan o vicdanınız yetmiş yıldır Filistin toprakları talan edilirken, çocuklar öldürülürken, insanlar yalınayak sürgüne gönderilirken neredeydi?

Hamas’ın açtığı bu son perdenin muhasebesi de mutlaka yapılmalı. Neden şimdi açıldı bu perde? Hesabı kitabı iyice yapıldı mı? Bu işin işaret fişeğini ateşletip binlerce masumun, çoluk-çocuğun öldürülmesine sebebiyet vererek şimdi ortalarda görünmeyen kim veya kimler? Kassam Tugayları İsrail’in böyle bir fırsat beklediğini bilmiyorlar mıydı? Böyle bir durumda Müslümanların sessiz kalacağını, AB ülkelerinin tek yumruk olacağını yetmiş yıllık acı tecrübelerden kestiremediler mi? Bu fiili durumu gerekçe göstererek ABD’nin bölgeye yerleşeceğinden haberleri yok muydu?

ABD neden ateşkes istemiyor?

Perde arkasından ABD’yi yönetenler, yeni yüzyılın Akdeniz çevresinde şekilleneceğini çok iyi biliyor. Buna ikinci dünya savaşından beri kafa yorup proje hazırlıyorlar. Irak’ı yakıp yıkmalarının sebebi de bu, Suriye’yi işgal etmelerinin de. İsrail’i kurmaları ve bütün insanlık suçlarını örtbas etmelerinin altında yatan gerçek de bu, Yunan adalarını ve bölgeye hâkim bütün noktaları askeri üsleriyle donatmaları da. Arap baharını, Mısır’da Sisi darbesini, Saddam ve Kaddafi’nin tasfiyesini, Irak’ın üçe bölünmesini, Suriye’nin İŞİD bahanesiyle işgalini, PKK’ya sınırsız desteğini, Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimini, Rusya- Ukrayna savaşını, en büyük savaş gemisinin sürekli Akdeniz’de dolaşmasını ve benzeri gelişmeleri bundan ayrı düşünmek asla mümkün değil. Ne var ki her şey istediği gibi gitmiyor ABD’nin. Üstelik askeri üsleri de başkalarının topraklarında. Ancak tırnaklarının ucuyla tutunabiliyor buralarda. Şimdi Hamas’ın “Aksa Tufanı” harekâtını bahane ederek bölgeye kalıcı olarak yerleşmek istiyor. Habire yığınaklar yapıyor. Bu savaşın devam etmesindeki en büyük amacı ise Gazze’yi küçültüp kuzeyinde kalıcı bir üs kurarak dünya egemenliğini güçlü bir şekilde devam ettirmek. Yani tırnak ucuyla tutunduğu coğrafyaya tırnaklarını iyice geçirip yeni yüzyıl planına güçlü bir başlangıç yapmak  istiyor.

Bu amaçla Gazze’nin kuzeyini boşaltmak için kuduz köpek gibi oraya saldırıyorlar. Hastane vuruyorlar. Güvenli hiçbir yer olmadığı mesajı vererek insanları oradan sürmeye çalışıyorlar. Savaş sürsün, diyorlar. Gazze’yi küçülteceğiz diyerek zaten bu amaçlarını apaçık ortaya koyuyorlar.

ABD bu planını hem dünya egemenliğini devam ettirmek için hem de doğu blokunun güçlenip dünyanın çift kutuplu eksene evrilmesinden önceki son dönemeçte yapıyor. Bütün herkes bilir ki ABD, bu büyük hedef için her şeyi göze alacak kadar gözü karadır ve vicdanı tükenmiştir. Hatta bu uğurda Hamas’ın “Aksa Tufanı” harekâtında İsrail’in demir kubbelerini devre dışı bile bırakıp mağdura yatmış olabilir. Benden söylemesi.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

murselgundogdu@gmail.com

YORUMLAR 2
  • Vicdanlı fikri 1 yıl önce Şikayet Et
    Çok çarpıcı tespitler. Çok iyi yazı. saolun kaleminize sağlık
    Cevapla
  • Yaşasın Filistin 1 yıl önce Şikayet Et
    Mükemmel bir yazı olmuş emeğinize sağlık ALLAH CC yar ve yardımcımız olsun
    Cevapla