İsrail’in Siyonist yöneticileri, insanlığın geleceğini yok etmeye kurulu zembereği bozulmuş bir saat gibi hareket ederek dünya tarihinde eşine az rastlanır bir zulüm, vahşet ve soykırım suçu işlemeye devam ediyor. Onlar sadece Filistinlileri değil hepimizin geleceğini de tehdit ediyorlar. İnsanlıktan nasibini almamış bu sapkın Siyonistler, görünenin aksine cepheye sürülmüş birer piyondan başkası değiller.

İnsanlıkla ve onun biricik geleceğiyle derdi olanlar başkaları aslında.

Onlar sahnenin gerisindeler. Kimseye görünmezler. Piyasaya çıkıp kendilerini izhar etmezler. Karanlık mağaralarında insanlığın geleceğine dair kirli senaryolar yazmakla meşgul olan bu azgın azınlık, vakti gelince insanlığın geleceğine dair özenle hazırladıkları dizi filmleri allayıp pullayarak gösterime sokarlar. Sahnede fink atan bu soykırımcı Siyonist tayfa ise perde arkasındaki işte bu büyük! efendilerinin finoluğuna soyunan türlü yöntemlerle güdülenmiş budalalardır.

Kendilerinden ve âli çıkarlarına hizmet etmeyenlerden başka diğer insanları düşman olarak gören bu büyük başlar, neyle güdülüyorlar bu akıl ve vicdan fukaralarını dersiniz?

Elbette hükmü kaldırılmış dinleriyle, tahrif edilmiş kitaplarıyla, bozulmuş inançlarıyla, kokuşmuş kehanetleriyle ve ulaşmak için salya sümük yaş akıttıkları geleceğe dair sanal vaatlerle…

Mesele al gülüm ver gülüm meselesi yani.

Üstelik oyunu öyle gerçekçi kuruyor ve senaryoyu öyle etkili hazırlıyorlar ki ezelden beri insanların siyah olarak görüp bildiklerini beyaz, beyazı da siyah olarak lanse etmeye kalkışıyorlar. Ne Allah’tan korkuları var bu vampir zihniyetlilerin ne de kuldan utandıkları. Pervasızca insanların akıl, vicdan, göz ve gönül ayarlarıyla oynamaya yelteniyorlar. Kafaları karıştırıp suyu bulandırıyor, sonra da işi velveleye veriyorlar. Ortalık karışıp kan gölüne dönünce karanlık mağaralarına çekiliyor ve gösterime sundukları dizinin gelecek bölümlerine hummalı hazırlık yapmaya koyuluyorlar.

Bu sefer baltayı fena halde taşa vurdular. Zira kör kuyularda yazdıkları senaryo Gazze şeridine pek uymuşa benzemiyor.

Dünyada her renk, dil, millet ve dinden insanın Gazze’de işlenen vahşet ve soykırıma karşı vicdani bir tepki olarak sokaklara dökülme sebebi bu. Onca algı operasyonuna rağmen bebek ve çocukların hunharca katledilmesine, sivillerin pervasızca bombalanmasına, hastane, mabet ve okulların yerle bir edilmesine ve bir avuç yere sıkışmış milyonların üzerine kara-hava-deniz yoluyla milyonlarca ton bomba yağdırılmasına karşı dünya halklarının, kendi devlet politikalarını çiğneme erdemini göstererek tarihte eşine az rastlanır insani eylemlere imza atmalarının sebebi de bundan başkası değil aslında.

Yeni yüzyılda olanca ağır yaralarına rağmen Gazze dünya milletlerinin karşısına hem Siyonistlerin kutsal kitabının muharrefliğini hem kehanetlerinin kokuşmuşluğunu hem de onların perde arkasındaki ağa babalarının insanlığa yönelik çirkin niyetlerinin çürük ipliğini insanlık pazarına çıkaran bir mazlum belde olarak çıkmış durumda.

Her çocuğun dünyaya gelişi yepyeni bir muştudur insanlık için ve dünyadan göçen her çocuk insanlığın geleceğine dair bir umudun yitip gitmesidir aslında. Ancak bu durum Gazze’de ölen çocuklar için geçerli değil. Zira onlar hepimize ders vere vere göçüp gitmenin yanında dayanılmaz acılarına rağmen insanlığımıza sahip çıkmamız gerektiğini haykırarak ayrılıyorlar aramızdan. Böylesine hayati ve onurlu bir çağrının muştusu olabilmenin bedelini minik bedenleriyle ödeyen bu masumların dünya insanlarının vicdanlarına ektiği tohumlar bir gün yeşerecek ve meyveye duracak elbette. Bundan hiç kuşkumuz ve tereddüdümüz yok.

O masumlara böylesine insanlık dışı zulmü reva gören Siyonistler, tahrif ettikleri kutsal kitaplarının karanlığında ve insanlığın vicdanında müebbete hüküm giymiş cani esirler olarak alçakça yaşamaya devam edecekler.

Düşünebiliyor musunuz? Kutsal olduğu iddia edilen bir kitap; akla, vicdana, insafa, iz’ana, tabiata ve insana bu kadar düşmanlık, kin ve öfkeyle yaklaşabilir mi? Eski Ahitte (I. Samuel 15; 2-3) İsrailoğullarının kadim düşmanları olan Amelekilerle savaşta Peygamber Samuel’in Kral Saul’e Tanrı buyruğu olarak aktardığı sözler karşısında kanı donmayacak bir zümre varsa onlar, bugün çoluk- çocuk demeden sivilleri yok eden, her çeşit kimyasal silahla tabiatı tahrif eden ve her türlü canlıdan intikam alma pahasına gözü dönmüşçesine bir avuç toprağa kuduz köpek gibi saldıran Siyonistlerden başkası değildir herhalde. Yüzyılın canisi Binyamin Netenyahu’nun hiç yüzü kızarmadan ve insanlığından utanmadan cephede askerlere yaptığı Amalek hatırlatması işte böyle bir vahşeti ve cinayeti barındırıyordu bünyesinde;

“… Şimdi git Ameliki vur ve onların her şeyini tamamen yok et, onları gözetme; erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür!”

İnsanlığı her türden ihtiraslarının mezesi haline getirmeye çalışan, onların korkuları ve acıları üzerine zevk ü sefa imparatorluğu kuran bu Siyonist zihniyetin ağa babalarına gelince onlar da bu masum çocukların çığlıkları arasında tıpkı Yüzyılın yüzkarası Jeffrey Epstein gibi kendi pisliklerinde ve mikrop bulaşmış kanlarında boğulup cehennemi boylayacaktır.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu

murselgundogdu@gmail.com