İç Huzurumuz ve Dış Prestijimiz Neden Hedefte?
Birileri hem iç huzurumuzu hem dış prestijimizi hedef alıyor.
Ülkemiz modası geçmiş bir kumpas ağına yeniden çekilmek isteniyor.
Filistin mitingi hazımsızlığıyla ısıtılıp Anıtkabir provokasyonuyla köpürtülen, futbol üzerinden tezgahlanan kitlesel senaryoyla hareketlendirilip Fatih Camii saldırısıyla yürürlüğe sokulmak istenen, üs bölgelerimize yapılan hain baskınlarla demlenip Sarıyer Santa Maria Kilisesi'ne yönelik terör girişimiyle taşırılmak istenen bize hiç de yabancı olmayan yöntemler…
Bunlar rastgele ve sıradan eylemler değil.
Hepsi aynı merkezden planlanmış ve aynı amaca hizmet eden...
Bu tür menfur olayların içe dönük mesajı; sokaklarımızı korku, güvensizlik ve kaos atmosferine sürükleyip öz güvenimizi kırmaktan başkası değil. İlgi ve alakamızı dünya meselelerinden soyutlayıp bizi içimize kilitlemeye yönelik girişimler bunlar. İstiyorlar ki ülkemiz, dünya ölçeğinde sorun çözücü aktif rolünü bıraksın ve kendi iç gündemine hapsolsun.
Bu, eskiden beri uygulanan ve çoğu zaman da başarılı olan bir yöntem.
O yüzden ayrışmaların daha net olarak meydana geldiği her seçim öncesinde ortaya çıkıyorlar ve ısrarla bunu denemeye devam ediyorlar. Ne var ki onların paslı zihinleri gibi bu yöntem de epey eskidi. O köprünün altından çok sular aktı anlayacağınız. Üstelik ortada, yakın tarihinin her seçim döneminde bu deliklerden defalarca geçirilmiş ve bu yöntemle kendisine sakil elbiseler giydirilmeye çalışılmış bir Türkiye de yok. O devirler eskide kaldı. O günleri büyük acılarla tecrübe eden Türk halkı her şeyin farkına vardı artık. Bu kumpasları bozmak için şehitler verdi, tankın altına yattı ve aslanlar gibi göğsünü mermilere siper etti. Bu tür it-kopuk oyunlarına asla geçit vermez, müsaade etmez ve etmiyor da.
Bu menfur olayların dışa dönük mesajı ise bütün dünyada savaş tamtamlarının çalındığı bir dönemde Türkiye’nin bütün dünya insanlarına yönelik güçlü barış çağrısını sekteye uğratmak, ülkemizin tam bağımsızlık iradesini kırmak, gün geçtikçe yükselen vizyonumuzu baltalamak, karizmamızı çizmeye yeltenmek, bizi bu savaşta kendilerinin yanında saf belirlemeye zorlamak ve içimize çaresizlik korkusu salarak bizi yeniden ABD’nin sadık karakolu haline getirmektir.
O yüzden özellikle bu günlerde çok uyanık olmak lazım.
At iziyle it izinin birbirine karıştığı bu netameli günlerde başta emniyet kuvvetlerimiz olmak üzere hepimiz çok dikkatli ve duyarlı olmak durumundayız.
Uzayda açtığımız gediğin kapanmasına müsaade etmemeliyiz.
Türkiye Uzay Ajansı tarafından organize edilen Türkiye’nin İnsanlı İlk Uzay Misyonu görevinin ilk etabının başarıyla gerçekleşmesi ve sonrasında yaşanan gelişmeler özellikle çocuk ve gençlerimiz arasında büyük bir heyecan dalgasının yanında güçlü bir beyin fırtınası da meydana getirdi.
İlk Astronotumuz Alper Gezeravcı nezdinde ülkemizin bu mühim başarısı, uzun yıllardan beri karanlık eller tarafından gençlerimize dayatılan çaresizlik güvensizlik ve umutsuzluk duvarlarında geniş bir özgüven gediği açtı. Bu gelişme, çocuk ve gençlerimize Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in deyimiyle “surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes” kabilinden kutlu bir müjde oldu adeta.
Ülkemizin aydınlık yarınları için bu gediğin kapanmasına asla müsaade etmememiz gerektiği gibi bu gediği genişletecek adımları da hızla atmamız gerekiyor.
Bu cümleden olarak; bilinmeze, evrenin derinliklerine uzanan kesintisiz, kararlı bir hareketin kadim kültürümüzün tek nefeste okunan kaligrafisine uzanışını simgeleyen TUA logomuzu; çocuklarımızın ve gençlerimizin okul formaları ve montları başta olmak üzere bütün eşyalarına desenlemenin çalışmalarını yürütmeli, aynı şekilde “aklımızda uzay kalbimizde Türkiye” mottosuyla gerçekleştirdiğimiz Türkiye’nin İnsanlı İlk Uzay Misyonu Görev Armasını da yurdumuzun her köşesinde bir bayrak misali dalgalandırmanın ayrıntılı çalışmalarını yapmalıyız.
Uzay görevlerinde bir ritüel olan bu armalar her görev için özel olarak tasarlanıyor ve bu armanın içerisindeki her detay bir mesaj ve anlam taşıyor. Bu anlamda İnsanlı İlk Uzay Misyonu Görev Armamız bir şaheser adeta. Onun anlamı ve mesajı şöyle tanımlanmış;
“Bayrağımızdaki ay-yıldızdan alınan ilhamla başlayan bu uzay yolculuğunda Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını temsilen yüz sayısı, tasarımın en üstünde konumlanmış. Tarihte 16 Türk devletini simgeleyen 16 yıldız, uzay boşluğuna yerleştirilmiş. Dünyada Türk rengi olarak kabul görmüş turkuaz renkle dünya atlasında Türkiye haritası öne çıkarılmış ve bütün bu semboller yerle gök arasındaki bağlantıyı simgeleyen 8 köşeli Selçuklu Yıldızı’nın içinde bütünleşmiş.”
Çocuk ve gençlerimizin zihinleriyle gönüllerini süsleyen böyle bir anlam hazinesinin arma olarak eşyalarıyla bütünleşmesi onlarda özgüven tazeleyici bir adım olacaktır.
ABD’nin S-400 söylemi hiç inandırıcı değil.
ABD, Türkiye S-400’le ilgili kaygılarımızı çözerse F-35 programına dönebilir, demiş. Günaydın. Şimdi nasıl inanacağız bu sözüne? Senin hangi sözüne güvendik de elimizde patlamadı?
Vakt-i zamanında hava sahamızı savunmak için Patriot almak istedik, bize kırk dereden su getirmekle yetinmeyip onu satmadın.
Çaresiz S-400 aldık, bizi hasımlarına uyguladığın CAATSA yaptırımına tabi tuttun. Ortağı olduğumuz ve bazı parçalarını ürettiğimiz F-35 programından bizi çıkardın.
Şimdi F-16 ve modernizasyon kiti için aylardır bizi oyalıyor, önümüze türlü engeller koyuyorsun.
En son şartın, İsveç’in NATO üyeliğini onaylamak oldu.
Biz onayladık ve doğal olarak sözünü yerine getirmeni bekliyoruz.
Şimdi eski defterleri açıp bizi eski masaya davet ediyor ve bunun için S-400’ü ülkeden çıkarma şartı koyuyorsun.
Biz S-400 ü gönderip savunmasız kalacağız. Peki senin bize yeni şartlar ileri sürmeyeceğinin herhangi bir garantisi var mı? Mesela Suriye ve Irak’tan çekilin, gibi yeni şartlar ileri sürmeyeceğin ne malum?
Biz geçmiş tecrübelerden seninle dürüst iş yapılamayacağını çok iyi anladık. O yüzden geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye…
Gazze gündemden düşerse insanlık düşer.
Gazze gündemden düşünce Siyonist Yahudilerin taktığı sahte insanlık maskeleri de hızla düşüyor ve terörün bin bir tonu bütün dünyanın gözleri önünde haince, kahpece, barbarca ve canice yürürlüğe giriyor.
Gazze gündemden düşünce çocuklar daha fazla üşüyor ve minicik bedenler olanca acılarıyla, yara-bereleriyle ve yaşanmamış körpe umutlarıyla hayata veda edip buz gibi topraklara düşüyor.
Gazze gündemden düşünce vicdanlar düşüyor, hak düşüyor, hukuk düşüyor, adalet düşüyor, feraset düşüyor.
Gazze gündemden düştükçe hepimiz düşüyoruz, insanlık düşüyor…
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel Gündoğdu
murselgundogdu@gmail.com
-
Mustafa 10 ay önce Şikayet EtBu gavurcuklara asla güvenilmezBeğen Toplam 1 beğeni
-
Muzaffer 10 ay önce Şikayet EtMuhteşem.Beğen Toplam 2 beğeni
-
Misafir 123 10 ay önce Şikayet EtElinize sağlık.Beğen Toplam 6 beğeni