Olanca hak etmeyişimize rağmen en güzel kostümlerine bürünüp 11 Mart'ta bizlere kapılarını açan Mübarek Ramazan mevsimi, son günlerinin bereketiyle köklerimizi göklere bağlamaya devam ediyor.

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olarak tavsif edilen bu mübarek ayın son on gününe girildiğinde Peygamber Efendimiz, dünyevî işlerden, gelip geçici uğraşılardan ve nefsani meşgalelerden uzaklaşıp Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'nda itikâfa çekilir, vaktinin tamamına yakınını ibadet ve tefekkürle geçirirdi. İşte O, böyle bir vakitte son peygamber olarak seçilmiş ve Kur’an-ı Kerim Yüce Allah tarafından Sevgili Peygamberimize burada indirilmeye başlanmıştır.

En büyük ilahi müjdelerden biri olarak bize bahşedilen bu hadise, Ramazan-ı Şerif’in son günlerine tekabül eden Kadir Gecesi’nde gerçekleşmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de adına bir sure de bulunan bu mübarek gecenin “bin aydan daha hayırlı” olduğu bizzat Kadir Suresi 1-5. Ayetlerde şöyle ifade edilmiştir; “Şüphesiz, biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”

Kadir Gecesi sonsuza uzanan bir merdivendir.

Modern dünyanın haz ve hız çarklarında izini kaybettiğimiz itikaf, ibadet ve tefekkür Sevgili Peygamberimiz için vaz geçilmez birer düstur, adeta birer mektepti. Bunlar son kutlu din olan İslam’ın bütün insanlığın kurtuluşu için gönderilen peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’yı ilahi vahiy sürecine, İslam’ın tebliğine, bütün insanlar için örnekliğe ve önderliğe hazırlayan sürecin vaz geçilmez azıklarıydı. Peygamber Efendimiz işte böyle bir yalnızlık mektebinde gönülleri esaret zinciriyle hapseden bu yerden göklere kanat takmayı öğrenmiş ve sonsuz dünyalara merdiven dayayarak bütün insanlığa gerçek özgürlüğün biricik yolunu göstermiştir.

Dünyevileşmenin en büyük amaç haline geldiği ve bütün birimleriyle insanı kuşattığı bu çağda bizler bu kutlu geceyi fırsat bilmeli, manen bin aydan daha hayırlı olduğu müjdelenerek yaklaşık seksen küsur yıllık bir insan ömrüne bedel olan bu geceden azami surette istifade etmeliyiz.

Sayısız manevi bereket ve mükâfatın sınırsız olarak verildiği bu gecede fabrika ayarlarımıza yani fıtratımıza dönerek gaflet içinde geçirdiğimiz günleri gözden geçirmeli, nefis muhasebesi yapmalı, tefekkürün kanatlarına tutunmalı, ibadetlerimizi ve cümle iyiliklerimizi artırmaya, her türlü kötülükten uzaklaşarak manevi kirlerden arınmaya çalışmalıyız.

Kadir Gecesi bize gök kapılarının anahtarını verir.

Yüce Allah’ın Sevgili Peygamberimize son ilahi mesaj olan Kur’an-ı Kerim’i indirmesi insanlığın hidayeti açısından tam bir dönüm noktasıdır. Bu yüzden Kadir Gecesini ihya etmek, Kur’an’ı dosdoğru anlamak ve hayatımız boyunca bu sorumluluğu sırtlayarak yüksek bir bilinçle hareket etmek anlamına gelir. Bu da bize gök kapılarının anahtarını verecek yegâne yol ve yöntemdir.

Kadir Gecesinin her Müslüman için özel bir anlamı vardır. Bu gecede hepimiz adına özel şifreler gizlidir. İnsanlık için de tam bir dönüm noktasını teşkil eden böyle kutlu bir geceyi, başta kendi hayatımız sonrasında da bütün insanlık için yepyeni bir başlangıç haline getirmeye gayret sarf etmek, hepimizin öncelikli görevleri arasında olmalıdır. Bugün Gazze’de, Doğu Türkistan’da ve dünyanın mazlum coğrafyalarında insanı nefes dahi alamaz hale getiren kör zihniyet, Kadir Gecesinden insanlığa yayılan bu kutlu mesaja muhtaç. Bu doğrultuda atılacak hiçbir adım boşa gitmez. Zira bu gece, insanlar için hayır ve bereketin göklerden taştığı, hüküm ve hikmet içeren bütün işlerin planlandığı, içinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır.

Unutulmamalı ki bu gece Yüce Allah’ın vereceği görevleri üstlenmek üzere melekler ve ruh yeryüzüne iner, O’nun görünmez orduları insanlığın esenliğine şahitlik etmek için tan yeri ağarıncaya kadar gruplar halinde aramızda dolanır. En önemlisi de Yüce Rabbimiz “Rahman” ismiyle bütün kâinata tecelli eder.

“Allah’ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet!”

Sevgili Peygamberimiz, inanarak ve mükâfatını Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesini ihya edenlerin geçmiş günahlarının affedileceğini müjdelemiş ve bu kutlu gecede dua zırhına sarılmamızı bizlere tavsiye etmiştir.

Kur’an nurunun kâinatı aydınlatmaya başladığı, meleklerin cümle Mü’minleri müjdelerle kuşattığı, mağfiret kapılarının ardına kadar açıldığı ve bin aydan daha hayırlı selam ve kurtuluş gecesi olan Kadir Gecesini gaflet ve dalgınlık içinde geçirmemek gerekir. Nitekim bu ay geldiğinde Efendimiz şöyle buyururdu: “Ramazan ayı geldi, o mübarek bir aydır. Orucu Allah size farz kılmıştır. O ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur. Onda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. O gecenin hayrından mahrum kalan, gerçekten mahrum kalmıştır.”

Göklerin kapısı ardına kadar açılmışken…

Kadir Gecesi’ni Kur’an okuyup anlamaya çalışarak, namazlar kılarak, pişmanlık ateşine eşlik eden gözyaşları akıtarak, tövbe ve istiğfar ederek, Peygamber Efendimize salat-ü selamlar getirerek, anne babalarımızı, akraba ve komşularımızı, fakir ve yetimleri sevindirerek, tarihin kalbi olan şehitlerimize dua ederek, geçmişlerimizi rahmetle anarak geçirmeye gayret etmeliyiz. Unutulmamalıdır ki bu gece, bin aydan daha hayırlı olan ve fecre kadar sürecek selam ve esenlik dolu bir gecedir.

Göklerin kapısı ardına kadar açılmışken hepimize yakışan davranış, gönül havuzlarımızı huzur ve bereket yağmurlarına ardına kadar açmaktır. Bu vesileyle Mübarek Kadir Gecesi, bütün zalimlerin zulümlerine ilahi bir tokat gibi inerken cümle Müslümanların yüreklerinde ise yepyeni uyanış ve diriliş kıvılcımlarına hayat versin.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu

murselgundogdu@gmail.com