Yeni Yüzyılı Anlama Kılavuzu
Hayatın hemen her alanında baş döndürücü değişimlerin yaşandığı bir zaman diliminden geçiyoruz.
Bilim ve teknoloji alanındaki hızlı değişimler bireysel ve sosyal hayatımızı derinden etkiliyor, neredeyse temelinden sarsıyor. Siyasal ve ekonomik hayat başta olmak üzere insan yaşamına dair alanların tamamı bu değişim ve dönüşümden kaçınılmaz olarak nasibine düşeni alıyor.
Değişim her çağda karşımıza çıkan bir kavram aslında.
Ne var ki içinde bulunduğumuz yüzyıldaki değişim, eski dönemlere oranla hem çok hızlı hem de boyutları çok daha büyük seyrediyor.
Bir kere bu dönemde yaşanmakta olan değişim, hayatın hiçbir alanını teğet geçmiyor ve bütün alanlarda aynı anda yaşanıyor. Yine bu değişimin boyutu bazı ülke ve coğrafi bölgelerle sınırlı olmayıp bütün dünyada aynı anda tesirini gösteriyor. Aynı zamanda bu değişim sadece şehir merkezlerinde yaşanmakla kalmıyor aynı zamanda kırsalda yaşayanları da eşgüdüm içerisinde etkisi altına alıyor. Üstelik her yaş gurubundan insanı etkileme gücüne sahip olması da çağımızdaki değişim olgusunun bir başka özelliği.
Tarihe baktığımızda normalde her yüzyılda bir dünyada önemli paradigma değişikliklerin yaşandığını görüyoruz.
Günümüzde yaşanan baş döndürücü değişimin bundan en büyük farkı ise insanlığın sadece yeni bir yüzyıla değil milenyum olarak ifade edilen yeni bir bin yıla geçiş yapıyor olması gibi görünüyor. Baş döndürücü teknolojik gelişmelerin hayatın her alanını kasıp kavurduğu bu yeni dönem uzmanlarca bilgi, enformasyon ya da dijital çağ olarak tanımlanıyor.
Öyle ki bu dijital çağda bilgi, ışık hızıyla yayılmakla kalmıyor kitlesel olarak yaygınlaşıyor ve bilgiye erişim her geçen gün daha da kolaylaşıyor. İnsanlar ihtiyaçları olmadan her türden bilgiye ve çok farklı veriye maruz kalıyor. Bu çağda bilgiye anında erişim sağlanması ve herkesle eşzamanlı etkileşim halinde bulunulması günümüz insanının bazı becerilerle donanmasını zorunlu kılıyor ki bunların başında okuryazarlık becerisi yer alıyor.
Yeni çağın kazananı olmak isteyen toplumlar geleneksel okuryazarlık yaklaşımlarını hızla gözden geçirerek bu çağın gerektirdiği okuryazarlık becerilerini bir an önce hayata geçirmeli diye düşünüyorum.
Her çağın kendine has bir dili vardır zira.
Geleneksel okuryazarlık yaklaşımında metin, daha ziyade yazılı ve basılı materyalleri ifade ederken günümüz okuryazarlık anlayışında ise çok modlu ve dijital ortamlarda da sunulan resim, video, animasyon, blog, sosyal medya paylaşımları, üç boyutlu ve artırılmış gerçeklikle hazırlanan bütün içerikleri ihtiva eder hale geldi. Şimdi hangi toplumlar geleneksel okuryazarlık anlayışlarının ötesine geçerek gittikçe daha da dijitalleşen yeni dünyaya dair okuryazarlık alanlarına güçlü hazırlık yaparsa bu yeni çağın kazananı olacaktır. Yeni çağı okuyamayan, bunu anlamakta geç kalan ve ona dair hazırlık yapmayan toplumlar ise çağa yürüme şansını bir başka bahara ertelemek durumunda kalacaktır.
Bu Yüzyıl her toplumu yeni okumalar yapmaya mecbur kılıyor.
İnternet temelli teknoloji kullanımı hayatları esir almış durumda. Bilgi ve iletişim teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler gündelik hayatları şekillendirerek insanları yaşam biçimlerinde değişiklik yapmaya zorluyor. İnsanların birbiriyle ilişki kurma biçimleri giderek sanallaşıyor. İnsanların kendilerini ifade etme biçimlerini ise sosyal ağlar yönetiyor.
Ekonomik ve kültürel değerler de hızla küreselleşiyor.
Küresel hareketlilikler her geçen gün artıyor ve buna bağlı olarak toplumsal yapılar farklılaşıyor. Üretim şekilleri giderek dijitalleşiyor. Emeğin yerini sermaye alıyor. Hizmet odaklı bir ekonomi yönünde dönüşüm gerçekleşiyor. İstihdam ve iş gücü piyasası değişiyor. Bunların neticesinde bir yandan bazı meslekler yok olurken öte yandan yeni meslekler ortaya çıkıyor.
Bu çağ bünyesinde pek çok zorluğu aynı anda barındırıyor.
Çevresel, ekonomik ve sosyal sorunlar bunların başında geliyor. Zira çevre kirliliği ve iklim değişikliği dünyadaki yaşamın varlığını tehdit eder düzeye ulaşmış vaziyette. Sömürgecilikten mütevellit ekonomik krizler bir taraftan temel ihtiyaçlara ulaşmayı zorlaştırırken öte yandan yoksulluğu ve eşitsizliği artırıyor. Güce dayalı adaletsizlikler göç, istikrarsızlık ve çatışmalara yol açıyor. Bunların neticesinde dünya her geçen gün daha az güvenilir bir yere dönüşürken insanların umutlarını ise belirsizlik bulutları kaplıyor.
Bu buhrandan çıkabilmenin yegâne yolu bu çağın dilini iyi okumak ve buna göre alternatif hazırlık yapmaktır.
Buna göre bilgi okuryazarlığı başta olmak üzere dijital okuryazarlık, finansal okuryazarlık, çevre ve iklim okuryazarlığı, kültür, sağlık, sanat ve veri okuryazarlığı gibi değişim geçiren alanlarda güçlü ve alternatif hazırlık yapanlar yeni çağın en güçlü toplumları olacaktır kuşkusuz.
Kalın sağlıcakla efendim.
Mürsel Gündoğdu / Haber7