Derin ABD bir yandan yaklaşan başkanlık seçimlerini arzuladığı doğrultuda şekillendirmeye çaba harcarken öte yandan dış politikada kısa ve uzun vadeli planlarını kesintiye uğratmadan yürütebilmenin derdinde.

Dünya siyasetinin, ekonomisinin ve teolojisinin çelik çarklarını elinde tutan ABD, kendisini “dünya yansa bir çap çırası yanmayacak” sözde kutsal ülke konumunda görerek üçüncü dünya savaşı çıkarabilecek tahrikkar adımlar atmaktan bir an olsun geri durmuyor.

Bunlardan birini Gazze’de insanlığın gözü önünde çoluk-çocuk, kadın erkek, asker-sivil demeden soykırıma tabi tutan Siyonist İsrail yöneticilerini maddi—manevi destekleyerek aylardır sürdürüyor. Verdiği her bombanın bebekleri, çocukları, kadınları ve savunmasız insanları öldürdüğünü bile bile işliyor ABD bu cürmü ve üstelik bıçağın kemiğe dayanması durumunda bu savaşın bütün Ortadoğu’ya sıçrayıp dünya coğrafyalarını kan gölüne çevireceği tehlikesini göze alarak yapıyor.

ABD’nin üçüncü dünya savaşını tetiklediği diğer yer ise kendisine sınırsız destekte bulunma vadiyle Rusya’yla savaşa soktuğu Ukrayna oldu.

ABD bunu öyle bir akıl tutulması senaryosu eşliğinde dünya sahnesine koydu ki Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, vatandaşlarını ölüm hattına atma, sağ kalanları mülteci yapma ve güzelim ülkenin bağımsızlık sonrası bütün kazanımlarını mahvetme pahasına bu senaryonun başrolüne soyunmakta bir an tereddüt göstermedi. Şimdilerde ABD, NATO ve Avrupa’daki müttefikleriyle bu savaşın üzerine pervasızca benzin dökmeye devam ediyor. Söylem olarak çoktan başlamış olan üçüncü dünya savaşına gelince o da eyleme dönüşmek için artık küçük bir kıvılcım çıkmasını bekliyor gibi.

Türkiye böylesine girift bir atmosferde söylem ve eylemleriyle zulmün ve zalimin karşısında, rengine, diline, dinine ve milliyetine bakmadan hakkın, haklının ve insaniyetin yanında, her koşul ve şartta diplomasi ve barışın en ön safında yer alarak bütün dünyaya örnek oldu.

Türkiye bir süredir küresel olaylarda olduğu gibi kendi bölgesinde de barış ve diplomasiden yana adımlar atıyor.

Olanca tahriklere ve yığılmış sorunlara rağmen Yunanistan’la yapılan barış eksenindeki görüşmelerle yeniden ivme kazanan ve yakın zamanda Irak’la, İran’la ve şimdi Suriye ile bölgedeki barış, güvenlik ve istikrarı sağlama adına atılan ve atılması planlanan adımlar, Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgenin bir an önce istikrara kavuşması adına yaptığı güçlü hamlelerden sadece bazıları. Dünyanın jandarmalığına soyunan ABD’nin diplomasi ve barış adına atması gereken adımları ve yapması gereken hamleleri Türkiye’nin ön alarak gerçekleştirmesi her ne kadar ABD’yi rahatsız etse de bunu bugüne kadar fazla dillendirmediler. Ne var ki Türkiye’nin en son atmayı planladığı adım ABD’yi ciddi bir şekilde rahatsız etmiş olmalı ki ABD Dışişleri Bakanlığı bu konuda bir açıklama yaparak, Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme çabalarını desteklemediklerini bildirdi.

ABD, Türkiye'nin Suriye ile normalleşmesinden neden rahatsız?

Suriye'de 12 yıldır iç savaş sürüyor. On binlerce insan hayatını kaybetti. Binlerce çocuk kaçırıldı. Bu bölge terör örgütleri ve ağababalarının dilediği gibi cirit attıkları bir yer oldu. Türkiye’nin sınır güvenliği tamamen tehdit altına girdi ve Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminde halkın destansı karşı darbesi olmasaydı belki de bir bölünme tehlikesiyle yüz yüze kalacaktı. Vatandaşın basireti ve cesareti ile püskürtülen bu hain girişimin akabinde Mehmetçiğin kahramanlığı sayesinde yapılan büyük operasyonlarla bu tehlike bertaraf edildi ve sınırlar güvence altına alındı.

Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, onların cesaret ve kahramanlığının bu milletin hafızasına altın harflerle kazındığını ifade etmek istiyorum.

İç savaş esnasında Suriye’den on milyondan fazla insan canını kurtarmak için civar ülkelere göçmek zorunda kaldı. Türkiye burada hem iç savaş başlamadan hem de bu savaşın başında mülteciler için en hızlı siyasi çözüm üreten ülkeydi. Suriye sınırında uçuşa yasak bölge oluşturup yerleşim yerleri inşa etmek başta olmak üzere ülkemizin ürettiği insani çözümlerin hiçbiri ABD tarafından dikkate alınmadı. Şimdi aradan geçen 12 sancılı yılın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye lideri Beşşar Esed ile görüşebileceğini ve ilişkileri normalleştirebileceğini açıklayınca ABD bu adımdan hemen rahatsız oldu. Neden?

ABD, Suriye’de istikrar istemiyor.

Suriye’de kalıcı bir istikrarsızlık inşa etmeden ABD oradan çekilecek gibi görünmüyor. İsrail’in güvenliğini sağlamadan ve bunu uzun vadede garantiye almadan ABD Suriye’den elini çekmeyecek. Bütün yatırımları bunu PKK eliyle yapmak üzerine kurulu. Uzun süreden beri ABD bir şekilde PKK’ya bu topraklarda bir temsil alanı açma, devlet kurma peşinde. Türkiye bugüne kadar bunu her defasında engellemiş olsa da ABD Suriye’yi yakıp yıkmayı ve üçe bölmeyi dahi göze alıp bu arzusundan asla vazgeçmeyecek.

O halde Türkiye ile Suriye liderleri bir an önce bir araya gelerek her iki ülkenin ortak çıkarları doğrultusunda görüşmeli ve bölgedeki kalıcı istikrarı yeniden tesis edecek adımları atmalılar.

Gelişen olaylar ve konjonktür bunu gerekli kılıyor zira.

Mürsel Gündoğdu / Haber7

murselgundogdu@gmail.com