Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkmenistan ziyaretini takip etmek için Ankara Esenboğa Havaalanı'na gittiğimizde MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüşmesi daha yeni başlamıştı.

Uçağın kalkacağı saati beklerken bir yandan iç siyasette çok önemli bir yeri olan Erdoğan - Bahçeli görüşmesini takip etmeye çalıştık.

Diğer yandan da önümüzdeki yıllar içinde Türkiye'nin belki de dünyanın konuşacağı bir tarih yazılması söz konusu olan Türkmenistan ziyareti için hazırlandık.

Doğrusu insanın beyni ikiye bölünüyordu.

Yola çıkmadan önce Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün ile ayak üstü sohbet ederken konu Türkiye’nin enerji merkezi olmasına geldi

-”Hocam, bu kadar gaz ülkemizden geçerse boru hatları yetecek mi?” soruma,

-”Gaz gelsin de gerisi çözülür!” yanıtını aldım.

Haksız sayılmazdı.

Herkesin ihtiyacı olan bir malın dağıtımını yapmak, mevcut dünya düzeninde elini daha da güçlendirmek anlamına geliyordu.

Türkmenistan ziyaretinin benim açımdan en büyük anlamı da işte buydu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin ana aktör olduğu bir lider diplomasisini başarıyla yürütüyor.

Birileri istemese de Türkiye, dünyanın en çok konuşulan ülkesi.

Böyle bir ortamda enerji arzıyla pozisyonu daha da güçlenen bir Türkiye neler yapabilir?

Basitçe şöyle bakalım:

Dünyada en büyük dört doğalgaz üreticisinden biri olan Türkmenistan'ın gazını kardeş ülke Azerbaycan ile anlaşma yaparak Türkiye üzerinden doğrudan batıya satabilmesini sağlarsak neler olur?

Bu müthiş bir proje!

Hani “çılgın proje” diyoruz ya, öyle bir şey işte!

Hem Türkiye'nin doğalgaz tedarikinin çeşitlenmesi, hem de

Türkiye'nin bir dağıtım merkezi haline gelmesi…

Bizden sonraki neslin belki de “tarihin kırılma noktası” olarak anlatacağı bir andır aslında Türkmenistan, Azerbaycan, Türkiye 3’lü zirvesi...

Yine kısaca özetlemek gerekirse Hazar Denizi'nde bulunan doğalgaz yatakları tüm dünyanın malumu.

Hazar Denizi'ne kıyısı olan ülkelerde münhasır ekonomik bölge anlaşması mevcut.

Ancak Türkmenistan ile Azerbaycan arasında bazı noktalarda anlaşmazlıklar bulunuyor.

İşte bu noktada devreye Türkiye girdi.

Türk Devletler Teşkilatı dönüm noktası oldu. İstanbul'da yakılan ateş, Türk Devletleri’ne kendi arasındaki sorunları çözmesinde düşünülenden çok daha hızlı etki gösterdi.

Burada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Dünya literatürüne kazandırdığı lider diplomasisi devreye girdi ve Türkiye'nin de teşvikiyle Türkmen gazının Batı’ya taşınmasının önü açılmış oldu

Bu noktada bir detaya daha dikkat çekmek lazım.

Rusya ile büyük sorunlar yaşayan Batı dünyasının dikkatle takip ettiği Türkmenistan Avaza Zirvesi herhangi bir ülkeye rağmen değil, aksine tüm ülkelerin takdirle karşıladığı bir şekilde yürütüldü.

İşte böyle bir ortamda gerçekleşen ziyaretlerin ardından Erdoğan'ın uçağı Türkmenbaşı Havalimanı'ndan Ankara'ya doğru hareket ettiğinde Cumhurbaşkanına ziyareti, iç siyaset ve diğer konular ile ilgili sorularımızı sorma ve kendisiyle sohbet etme fırsatı yakaladık.

Biraz da izlenimlerimizi aktaralım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yolculuk süresince rahat, kendinden emin ve enerjik olduğunun altını çizmek gerekiyor.

Gazetecilerin sorduğu sorulara her zamanki gibi nokta atışı tespitlerle yanıt vermesinin yanı sıra zaman zaman bizlere takılarak gülümsetmesi, bazı sorulara da örneğin “son defa destek istemek ifadesiyle siyaseti bırakacağınızı mı kastediyorsunuz?” sorumuza AK Parti'yi işaret ettikten sonra “beraber yürüdük biz bu yollarda…” ifadesi ile karşılık vermesi hem sempatik hem de anlamlıydı

AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Joseph Borrel’in muhatabı olmadığını belirttikten sonra verdiği tepki ise alışılageldik yanıtlarındandı.

Böylesine tarihi kritik bir ziyareti takip etmek ise gazetecilik mesleği açısından bizler için çok önemliydi.

Öyle görünüyor ki birileri çomak sokmazsa, 2022 yılının Aralık ayında demlenen Türkmen pilavının lezzeti, aradan uzun yıllar geçse bile damaklardan silinmeyecek.

Mustafa Yıldız - Haber7