Türkiye; jeopolitik, jeostratejik olarak dünyada kritik öneme sahip.

Öyle bir ülkeyiz ki; içerde ekonomi, gelir dağılımı, eğitim, adalet gibi birçok sorunu çözmeye uğraşıyoruz.

Bir yandan da Kafkaslar’dan Balkanlar’a, tahıl krizinin çözümünden dünya silah endüstrisine kadar yüzlerce başlık önümüzde duruyor.

Böyle bir ülkede siyasetin de çok güçlü olması gerekiyor.

Siyaset demişken seçim hezimetinin ardından CHP’deki “değişim” temalı tartışmaları kamuoyu ibretle takip ediyor.

Bir yanda hiçbir seçimi kazanamamasına rağmen koltuğa yapışan genel başkan diğer yanda “neden?” sorusuna doyurucu yanıt veremeyen değişimciler… 

Ortada gerçekten de anlaşılayaman bir durum var. 

Önceki gün partinin en üst yönetim kademesi olan PM toplantısı yapıldı. Saat 13'te başlayan toplantı gece 01.00'a kadar sürdü. Tam 12 saat!

Gazeteci Aytunç Erkin’in yazısında paylaştığı bilgiler şöyle: 

* 40'a yakın PM üyesinin konuştu, 

* İmamoğlu'nun gizli zoom toplantısına katıldığı için MYK'ya katılması Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yasaklanan Gökhan Günaydın’ın eleştirilere cevap verdi,

* Bülent Tezcan’ın “Genel Başkan da değişmeli ben de değişmeliyim” dedi, 

* Ama bu açıklaması tatmin etmedi, istifası gündeme geldi,

* Bazı üyeler gizli toplantıda gençlere yer verilmemesini eleştirdi, 

* Bazı isimler açıktan Kılıçdaroğlu'na “görevi bırakın” dedi, bazılarıysa genel başkanı savundu,

* Özgür Özel konuşmadı, 

* Gökhan Günaydın ve Özgür Özel'in gizli toplantıya katılması eleştirildi,

* Akif Hamzaçebi’nin iki tarafı da eleştirdi, 

Peki, 'Kılıçdaroğlu'cular ve 'Yenilikçiler' şeklinde bölündüğü belirtilen bir siyasi partide asıl kavganın nedeni ne olabilir? 

Mesela “memlekete hizmet etme sevdası” olabilir mi? 

Yukarıda yazılanlara bakılırsa pek öyle değil.

Peki, ama ne? 

Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel’in B planının ayrı parti olduğu da yine konuşulanlar arasında.

Bitmedi.

CHP'nin fonladığı Halk TV de karıştı.

İmamoğlu'nun başlattığı değişim çağrılarına destek verdiği gerekçesiyle, Kılıçdaroğlu'nun kararıyla partinin Halk TV ile yaptığı protokol sona erdi.

Alman basınında yer alan analize göre "Türk Muhalefet Partisi CHP Kendi Kendini Parçalıyor" 

Yani batı, seçimlerde açıkça destek verdiği CHP’de yaşananların aslında bir çıkar kavgası olduğu görüşünde. 

Yazı ilginç. 

“Artık İmamoğlu’nun da açıkça Kılıçdaroğlu'nun altını oyduğu görülüyor." ifadelerinin kullanıldığı yazıda gizli anlaşma ve gizli toplantı skandallarının Kemal Kılıçdaroğlu'na ciddi derecede zarar verdiğinin altı çiziliyor.

İktidar ve CHP karşılaştırması yapılırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'u CHP'den almak için çalışmalara başladığına dikkat çekiliyor.

Bu son cümle taşları yerine oturtmaya yetmiyor mu?

Yerel seçimler artık iyice yaklaştı. 

CHP’nin kalesi olarak görülen bazı yerlerdeki rant, birilerinin iştahını kabartan cinsten.

Örnek vermek gerekirse İstanbul’un Şişli ilçesi bile tek başına birçok Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesini katlamaya yetiyor.

Yani işin özeti; ranttan yararlanmak için mevcut koltuğu korumak yeterli.

“Değişim ne için gerekli?” sorusunun yanıtı da kendi kendine ortaya çıkmış olmuyor mu?