AKM self oryantalizmin sembolü olmamalı..
20. yüzyılda Beyoğlu ve Taksim Meydanı, Osmanlı batılılaşması ve Cumhuriyet'in modern şehir hayatına tanıklık etti.
Taksim Meydanı, Batılı anlamda bir meydan fikriyle caminin yerine ortaya çıkan önemli bir kentsel mekan.
Bu self oryantalist kurgunun en önemli kültür yapılarından biri de şüphesiz Atatürk Kültür Merkezi. Türk modernleşmesinin bir odağı ve sembolü olan AKM, ilk yapıldığı günden beri Batı kültürünün ülkemizdeki merkezi oldu; opera, bale, tiyatro ve Batı müziği konserlerine ev sahipliği yaptı.
AKM’de Türk kültürü, örneğin klasik müziğimiz üvey evlat muamelesi gördü.
Cumhuriyet Anıtı, 1928 yılında Taksim Meydanı’na Atatürk'ün kazandırdığı bir eser; kuşkusuz o milli mücadelenin görkemli bir zafer anıtı; ayrıca Atatürk'ün Cumhuriyet vizyonunu göstermektedir.
Cumhuriyet Anıtı’nın iki tarafına inşa edilen Taksim Camii ve AKM binası da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın meydana kazandırdığı simge eserlerdir.
Sanat çevrelerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Taksim Camii ve AKM ile Cumhuriyet Anıtı’nı madden ve manen vurguladığı konuşuluyor.
Bu yazıda, Taksim meydanı, Cumhuriyet Anıtı, Taksim Camii ve AKM’nin sembolik anlamları üzerine düşüncelerimi açıklayacağım.
TAKSİM MEYDANI
20. yüzyılın başında İstanbul, Batı işgaline, İngiliz ve Fransız işgaline uğradı.. Taksim Meydanı, işgal günlerinde Batı kültürü ve Batılı hayat tarzının sahnelendiği bir açık alan işlevi kazandı.
Bu dönemde Nazım Hikmet, Ağa Camii şiirinde, Taksim Meydanı, İstiklal Caddesi ve Ağa Cami’deki ortamı anlattı:
‘En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini / Üstünde orospular yükseltiyor sesini / Burada bütün gözleri bir siyah el bağlıyor / Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor (…) Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen / Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen! / Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster / Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer / Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla / Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla!’
İşte 1928 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın yaptırdığı Taksim Cumhuriyet Anıtı söz konusu Batı’nın işgalinden kalma ortama milli iradenin balyoz gibi yumruğunu indirme idealiydi..
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
Mustafa Kemal Paşa ile İsmet İnönü’nün kültür politikaları farklıydı. Bu farkı rahmetli Attila İlhan ile az konuşmadım.
Mustafa Kemal Paşa, etno seküler bir milliyetçilik olsa da dil ve tarih çalışmalarına yansıdığı gibi yerliydi. Mustafa Kemal Paşa’nın projesi olan Taksim Cumhuriyet Anıtı, milli mücadele ve Cumhuriyet demek..
İsmet İnönü, Yunan klasiklerini çevirtecek ve eğitimde Batı kültürünü esas alacak kadar Batıcıydı. AKM de bir İsmet İnönü projesiydi.
AKM, Türk modernleşmesinin sembolü olarak opera, bale ve Klasik Batı Müziği'ne ev sahipliği yapmak için inşa edildi.
Bu yüzden kültür tarihimizde AKM self oryantalizmin sembolü.
Milletimizin Batı ile temasta çürüyen tarafını temsil eden AKM; Batı karşısında ezikliğin, teslimiyetçiliğin ve öykünmenin sembolü aynı zamanda..
AKM İSLAM MEDENİYETİNİN KÜLTÜR MERKEZLERİNDEN BİRİ OLMALI
Türk Batıcılığının, dolayısıyla self oryantalizmin sembolü olarak gösterebileceğimiz opera ve bale, bugünün çağdaş dünyasında nerede yer alır, tartışılması gereken bir konu.
Türkiye’nin dünyaya açıldığı, dünya sanatçılarını ağırladığı bir kültür sanat merkezine ihtiyaç elbette var. AKM, sadece Avrupa sanatını değil, Asya ve Afrika sanatını da ağırlamalı..
Artık çok kültürlü ve geçişli sanat ortamının yerel kültür üretimlerini, özgün değerleri keşfettiği, yeniden ürettiği bir devirdeyiz. AKM İslam sanatının, Türk sanatının kalbini attığı bir kültür merkezi neden olmasın?
Evrensel sanat kabulünün Avrupa merkezli sanattan ibaret olamayacağı artık tartışılmıyor bile. Anadolu ruhunun sanat ve edebiyat alanında vereceği eserler, kültürümüzü yenileyerek evrensel boyuta taşıyabilir.
Türkiye’nin evrensel kültür dünyasında kendini var etme macerası Batı müziğini, operasını, balesini yerlileştirme çabası şeklinde uzun yıllar devam etti, yine edecektir. AKM’nin açılışının Sinan Operası ile yapılması sözkonusu çabanın ürünü.
Ancak Batı aktarmacılığının ve öykünmeciliğinin tek yol olmadığı, bu topraklarda üretilmiş olan büyük birikimin öncelikle bizim sanatçılarımız tarafımızdan tanınarak evrenselleştirilebileceği, yeniden üretilebileceği fikri de umarız yenilenen AKM ile yaklaşık iki asırlık modernleşme maceramızın bir parçası olabilir.
AKM, Orhan Veli Kanık’tan Yahya Kemal Beyatlı’ya değil, Sezai Karakoç’a yönelmeli sanat felsefesi bakımından.
Dahası dünya çapında başarılar için Müslüman sanatçılar İstanbul’da buluşup AKM’yi İslam medeniyetinin kültür merkezlerinden biri haline getirebilir. Neden olmasın?
-
Yahya 4 yıl önce Şikayet EtGüzelllBeğen
-
tuğlu... 4 yıl önce Şikayet Etinşallah...Beğen Toplam 3 beğeni