Uluslararası ilişkiler kuramları Afrika’da iflas etmiştir..
26 Haziran 1945 tarihinde San Francisco Konferansı’nda kuruluşundan beri, 75 yıldır Birleşmiş Milletler’in (BM)kurumsal yapısı ve faaliyetleri tartışılmaktadır. BM’de temsil edilen her dört ülkeden birinin bulunduğu Afrika kıtası ülkeleri de sömürgecilik, kölelik, iç savaşlar, salgın hastalıklar, kuraklık ve açlık gibi acı tecrübelere herhangi bir çözüm üretecek mekanizması olmayan BM’ye ilişkin ciddi sorgulamalar içerisinde. Afrika BM ilişkisi gerçekten dikkat edilmesi, üzerinde durulması gereken bir konu..
BM’nin kuruluşunu gerçekleştiren San Francisco Konferansı’nda sadece dört Afrika ülkesi bulunuyordu: Etiyopya, Liberya, Mısır ve Güney Afrika Cumhuriyeti. Bu ülkelerden Etiyopya ve Mısır biraz söz söyleyebilecek durumdaydı. Afrika ülkeleri zaman içinde ulus devlet olarak bağımsızlıklarını kazandıkça BM’ye üye oldular. Bugün Afrika kıtasından 54 devletin entegrasyon çalışması olarak Afrika Birliği adında bir kuruluş var. BM'deki en büyük bölgesel gruplaşmayı oluşturan Afrika kıtasından 54 devletin hiçbiri BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) daimi üye değil. Afrika Birliği, BM’yi ekonomik kalkınma ve sömürgecilik gibi konuları ön plana çıkarmak için kullandığı bir platform olarak görmekte...
Afrika Birliği, Habeşistan İmparatoru Haile Selassie’nin gayretleri ile 22-25 Mayıs 1963'te Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa’da bir araya gelen otuz iki bağımsız Afrika ülkesinin imzaladığı antlaşma ile Afrika Birliği Örgütü adıyla kuruldu. 9 Temmuz 2002 tarihinden itibaren Afrika Birliği adını alan örgütün temel amacı, Afrika ülkeleri arasında dayanışma ve iş birliğini artırmaktır. Merkezi hâlen Addis Ababa’da bulunan bu birliğe Afrika'da bulunan tüm ülkeler üye..
BM denilince akla gelen yönetim biçimi vesayetçiliktir..
BM kurulurken çatısı altında Vesayet Konseyi oluşturuldu; böylece sömürgeci devletlerin dünyadaki ve Afrika kıtasındaki sömürgecilik faaliyetleri meşrulaştırıldı. Vesayet Konseyi ile uluslararası vesayet sistemi getirilerek açıktan himaye altına alınan ülkelerin idareleri için manda yönetimleri tesis edildi.
1960 yılı hem Afrika hem de BM için önemli bir yıldır. 1960 yılı eylül ayında, 16'sı Afrika'dan olmak üzere BM’ye 17 yeni devlet kabul edildi.1960 yılında Genel Kurul, tüm insanların kendi kaderini tayin hakkına sahip olduklarını belirten ve sömürgeciliğin hızlı ve koşulsuz sona erdirilmesi gerektiğini ilan eden önemli bir belge olan "Sömürge Ülkelerine ve Halklara Bağımsızlık Verilmesi Bildirgesi"ni kabul etti. Aslında bu bildirgenin çıkmasını, sömürge yönetimlerinden dolayı Afrika pazarına giremeyince sömürgeciliğin kaldırılmasını savunan ABD istemişti.
BM Genel Kurulu, Afrika ülkelerinin taleplerine ses ve destek bulabileceği bir forum imkânı verdi. Ancak sömürge sonrası dönem zor bir zaman oldu: Yeni bağımsız devletler, güçlü demokratik kurumlardan yoksundu ve rakip etnik, dini veya diğer grupların iktidar ve kaynaklara erişim için savaştığı sivil çatışmaların merkezi haline geldi.
Öte yandan, BM'de ortak bir sesle konuşmak her zaman bir problem oldu. Afrika’nın haklarının savunulması konusunda, kendi halklarının haklarını bile savunmayan Afrikalı liderlerin yaptığı konuşmalar da renkli bir görüntüden öteye geçemedi.
Tüm bunlara rağmen Afrikalı liderler, BM platformunu iyi kullanmışlar ve BM Genel Kurulu toplantılarında destansı konuşmalar yapmışlardır. Zimbabve Devlet Başkanı Robert Gabriel Mugabe, Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Rolihlahla Mandela, Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi gibi.
BM’nin Afrika kıtasında onlarca kuruluşu var. BM’nin dev bütçeli bölge, ülke ofisleri ve ortak çalıştığı kurum ve kuruluşlar inanılmaz bir liste oluşturuyor. Uluslararası birçok resmi kuruluşun Afrika’da ülke veya bölge ofisleri var. BM’nin sosyo-ekonomik ve insani çalışmalar faaliyetlerinin çoğu Afrika’dadır. Afrika ile uzun yıllardır iş birliği çalışmaları sürdüren UNESCO, söz konusu iş birliği çalışmalarını her zaman temel önceliği olarak tanımlamıştır.
Afrika ülkeleri BM’nin ilk kurulduğu yıllarda çok fazla görevler alamadılar. Soğuk Savaş'ın bitişinden ve güç mücadelesinin Afrika’ya doğru kaymasından sonra Afrika ülkeleri dikkate alınmaya başlandı denebilir.
Afrika’dan şimdiye kadar iki genel sekreter çıktı. Bunlar, Mısırlı Butros Butros-Gali ve Ganalı Kofi Annan’dır. Her ikisi de Soğuk Savaş sonrasında kritik dönemlerde (1992-2006) görev almışlardır.
BM’nin yürüttüğü kimi yardım faaliyetleri "sürdürülebilir kalkınma" adı altında ifade edilse de maalesef gerçekte "sürdürülebilir geri bırakma ve bağımlı kılma" olarak anılabilir. BM Afrika’da yardım çalışması gerçekleştirecekse yapılacak olan yardım malzemeleri Batılı ülkelerin firmalarından alınmaktadır. Yardımlar, Afrika ülkelerinde üretim ve istihdam sağlayacak bir ekonomik sistem kurma amacı taşımadı; balık ziyafeti çektiler hep, ne olta verdiler ne de balık tutmasını öğrettiler. Bundan dolayı bu kalkınma yardımı altında yapılanlar “Ölü Yardım” (Dead Aid) olarak adlandırılmaktadır.
Afrika ülkelerine Batı ülkelerinden giden yardım kuruluşlarının yüzde 95'i Afrika’yı kendilerine muhtaç hale getirmek, fitne tohumları ekmek, istikrarsızlık ortaya çıkarmak ve kimi zaman da Hristiyanlaştırmak için gitmektedirler.
Afrika yakın tarihte acılı soykırımlara sahne oldu. BM’nin Afrika’daki rolü her zaman sorgulanmıştır. Çünkü BM Afrika’daki soykırımları adece seyretmiştir. Örneğin Ruanda Tutsi Soykırımı devam ederken uluslararası toplumun BM’ye çeşitli eleştirileri öne çıktı. Kigali’de BM’nin Belçika askerlerinin yerleştiği Ecole Technique Officielle okulunda, askerler çıkarıldıktan sonra sığınan binlerce kişi gözler önünde öldürüldü. BM burada tamamen başarısız oldu. BM altında görev yapan başta Fransa ve Hollanda olmak üzere kimi Batılı ülkelerin askerlerinin soykırıma çanak tuttuğu birçok uluslararası rapora yansıdı.
BM’nin Afrika’da barış götürme adı altında çatışma ve iç savaşı körüklediği görüldü. Çünkü BM’nin Somali ve Ruanda gibi ülkelerde yaşanan iç savaş ve soykırımları önlemedeki başarısızlığı ABD ve Fransa gibi sicili kabarık ülkelerin müdahaleciliğinin önünü açtı. Böylece uluslararası ilişkiler kuramları Afrika’da iflas etti..
Afrika Birliği’nin BM’deki mücadelesinden ibret almak gerekiyor. BM’nin alt sistemi kalarak hiçbir şey yapılamıyor. Gelecek yazıda BM’nin karşıtı bir küresel birlik oluşumunu Afrika üzerinden, Türkiye – Afrika Birliği ilişkileri üzerinden anlatacağım..