Özne, dil ve şiir
Mehmet Akif Ersoy’un Asım kitabında yer alan Çanakkale Şehitleri şiirinin şu dizelerindeki özneyi tespit ederek, özne, dil ve şiir konusuna giriş yapılabilir:
‘’Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.’’
Şiir, okununca, şiirin öznesi gerçek özneyle ya da tam tersinden okuyucunun şiirin öznesiyle özdeşleştiği görülmektedir. Özne sorunu olduğu gibi şiire taşınmıştır. İşte burada poetika ve estetik, ruh, şekil ve açıklık kazanmaktadır.
Sanat, bir bağlanmanın, itikadın estetik hüviyet kazanmasıdır. Dolayısıyla hem özne hem de nesne uçları vardır. Özne, bilinçli varlık ise akıl, kalp ve irade sahibi demektir. Nesne, öznenin kendini ifadesidir. Allah alem ilişkisi, sanatçı eser ilişkisi olacak; eserde özne kendini ifade edecektir. Özne olmak, güvenli bağlanma ve özyönetimle ilişkileri yönetmede yeterliliktir.
Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitleri’nde de görüldüğü gibi Allah, evren, insanlık, iktidar, toplum ve birey özne kavramının içinde ilişki halindedir.
İslam sanat ve edebiyatında Müslüman sanatçı, istikamet sahibi, İlahi İrade’yi kişisel iradesi haline getirerek ve Muhammed aleyhis selamın ümmetine intisapla da ortak irade haline getirerek özne olmaktadır.
İnsan, ahlak ve hukukla öz denetim sonucu adalet erdemine ulaşmadan özne olamaz, söz hakkı elde edemez. Adil olmadan, sözüne güvenilir kişi, yani özne olmadan mahkemeden şahitlik yapamaz.
Özne, salih, insan- kamil demektir.
Nesneleşmiş kişinin (gafil, cahil ve fasık) söz hakkı olamaz.
Düz yazı, dilin içinde, şiir dilin dışındadır. Müslüman özne, Allahın huzurunda, sağına alemi, soluna dili alır; yaratmayı taklit ederek şiirini ortaya söyler.
Şiir, Müslüman öznenin zikri, şükrü ve duasıdır.
Arif Nihat Asya’nın Bayrak şiirinin öznesine de yakından bakalım:
‘Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık’
Birinci Dünya Savaşı’nı dört dizeye sığdıran bu muhteşem ört dizenin öznesi içinde Allah, alem, tarih ve hayat öylesine açıktır ki burada sanat tarif edilebilir.
Demek ki İslam medeniyetinde tabiattaki güzellik ile sanattaki güzellik arasında bir ilişki vardır. Sanat, alımlayıcıyı Kalu Bela’ya götürür.
Taibattaki güzellik bir sorudur: ‘Ben sizin Rabbiniz miyim?’
Sanattaki güzellik de bu soruya verilmiş cevaptır: ‘Evet ya Rabbi! Sen bizim Rabbimizsin!’
Sanat, Allah’ı yüceltme, kulluğu ikrar; irfan, iman, sabır ve şükürdür.
-
Ebubekir Kibaroğlu 3 yıl önce Şikayet EtŞiirin tıkandığı noktadan bahsediyor.. Şair düzelmeden şiir yazılamaz! Ülkemiz aydın sorununu çözmeli..Beğen