Mustafa Yürekli
Mustafa Yürekli
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Kaos ve Gürültü

GİRİŞ 21.02.2023 GÜNCELLEME 22.02.2023 YAZARLAR

Varoluşçu filozof Albert Camus’nun sesi hala kulaklarımda yankılanır: "Bir an gelir ki insan iç dünya ile dış dünya, düşünme ile iş yapma arasında, ikisinden birini seçmek zorunda kalır. Buna adam olmak derler. Bu seçmenin verdiği acılar korkunçtur. Ama, onurlu bir yürek için, ikisinin ortası yoktur."

İnsanın iç dünyasıyla dış dünyasını birbirinden ayırıyor ve kutuplaştırıp çatıştırıyor ünlü felsefeci; insana birini seçmeyi dayatıyor. ‘Ey insan ya düşünce tarafında yer alacaksın ya da iş yapma, eylem tarafında yer alacaksın!’ diyor.

İnsanın hem iç dünyası var hem de dış dünyası. İnsanı içine kapatmak, ‘ben’ini zindan yapmaktır. İnsanı dışarıya, tabiata, topluma ve tarihe kapatmak ise robot yapmaktır. Albert Camus "onurlu bir yürek için, ikisinin ortası yoktur" derken bir büyük yanlışa yuvarlanıyor. Bu söz, acı veren inanç bunalımının ifadesi olarak üzerinde durmaya, üzerinde düşünmeye değer..

Albert Camus’nun yanlışını çok genç yaşta fark ettim: Düşünce ile eylemi ayırmak, düşünceyi kötürüm eylemi de kör gidiş yapmak demek.. Bu yüzden adam olmak, imanla iç ile dışı dengelemek, düşünce ile eylemi bütünleştirip birbirini geliştirecek süreç haline getirmek demek.

Avrupa’yı düşünürlerinden ve sanatçılarından tanımaya çalıştım. Albert Camus da var Batı’yı temsil eden düşünürler arasında. Batı, tanrıtanımazlar korosu. Albert Camus da var o koroda: "Ya Tanrı var, ya zaman. Ya şu haçı alacaksın, ya şu kılıcı. Ya dünyamızın, bütün kendi gürültülerini aşan bir anlamı var, ya da bu gürültü patırtıdan başka hiçbir gerçek yok."

Haç ile kılıç karşı karşıya.. Haç tanrı değil oysa! Dünya da hengame ve gürültü değil!

Batı’nın ve Batıcıların bunalımı şu: Tanrı cinayeti! Tanrı ile dünyayı ayırmak, karşı karşıya getirmek, çatıştırmak ve dünyaya taraf olmak.

Yaratışın öznesi yok sayılınca, madde ezeli ve ebedi hale geliyor. Dünyaya bir kez gelmek, bir daha gelmeyecek olmak ise çılgın ediyor, barbarlaştırıyor.    

Albert Camus "ya zamanla birlikte yaşar ölürsün, ya daha yüce bir yaşam uğruna zamanın dışına çıkarsın. Biliyorum, insan gevşek davranabilir, hem zamanını yaşar hem de zamansız'a inanır. Buna boyun eğmek denir. Bu sözdense iğrenirim"  diyor. 

İnanmak, Tanrı’ya bağlanmak, iyiliği seçmek, erdemli ve adaletli olmak zamanın dışına çıkmak mıdır? Tanrı’ya bağlanmak, varoluş sorumluluğunu üstlenmek ve ahirette yargılanmak fikri aklına yatmıyor filozofun!

Kutsal kitap, ilahi irade demek; emirler, yasalar! İç ile dış, düşünce ile eylem İlahi iradeyle bütünleşir. Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın ve zina etmeyeceksin.. Düzeni sağlayan ilahi kurallar insanın gelişimi için de gereklidir. Bu yüzden iyiliği emredip kötülükten uzak duracaksın. İlahi iradeyi bireysel irade, toplumsal irade, hatta devlet iradesi haline getireceksin.

Kılıcı, sorumluluktan ve hesap vermekten kaçırıyorlar. Tanrı tanımazlık, kula tanrılık taslamaktır. Tarih, hak batıl savaşını anlatır. İnsana musallat olarak tanrılık taslayanlar karşısında sadece bir avuç Müslüman savaşmıştır tarih boyunca..

Gücü yeten yetene bir dünyada, kaos ve gürültü içinde yaşamaktır önerilen. Çağdaş Batıda hala kaosun karanlığına çağrılıyor insan; ezilmeye ve sömürülmeye.

Albert Camus "Tanrı ve insan anlaşmazlığı karşısında ben insandan yanayım. Aydınlığımı, onu yok sayan karanlığın ortasına koyuyorum. İnsanı, onu ezen güce karşı yüceltiyorum, özgürlüğüm, başkaldırışım, tutkum bu gerginlik, bu aydınlık ve bu sonsuz yenileşme içinde birleşiyor. Evet, insan kendi kendinin amacıdır, kendi kendinin tek amacı. Bir şey olmak istiyorsa, ancak yaşamda olabilir. Bunu çok iyi biliyorum artık" diyor.

Tanrıyla insanı ayrıştırıp çatıştıran, insanı tanrılaştıran, Tanrı düşmanı bu seküler anlayış, Batılılaşan dünyada küresel ruh oldu.

Dini merkezden alıp yerine aklı koymaya çalıştılar ama olmadı. Merkeze akıl değil, politika yerleşti. İdeolojiler böyle doğdu. Daha sonra da merkeze politikayı emrine alan sermaye yerleşti. Para mabud, bankalar mabed oldu.

Her şeyi emrine alan ekonomik dünya sistemi, ülkeleri şantiye, yöneticileri şef yaparak küresel kaos ortamını oluşturdu.. Medya, gürültü demek artık!

Tanrı tanımaz, materyalist, pragmatist, konformist ve hedonist Batı düşüncesine göre dünya kaos ve gürültü.

Oysa İslam medeniyeti, düzen, ahenk ve güzel ses, ezan demek; tarih buna şahit.

Gülen yüzler, şiir gibi konuşmalar, bugün var yarın yok kardeşlik, insanlar arasındaki o güçlü ve dengeli dostluklar hayatın en gerçek zenginliklerdir. Bunlar evrensel değerlerdir. İnsan yalnız onlar arasında kendi güçlerini ve sınırlarım, yani kendi yapabileceği şeyi kavrar.

Kimi bilgeler akıl ile kalbin bütünleşmesinin sözünü ederler. Bilgi ile sevginin bütünleşmesi: İrfan. Özümlenmiş bilgi, vahiy aydınlığı.

Bu ıssız dünyayı aydınlatan, ona egemen olan irfandır. Köleliklerini ve efendiliklerini bilir ve değerlendirir.

Kalp bu bedenle birlikte toprak olacaktır.

Ama bilgi, ilim, irfan, medeniyet, insanın özgürlüğüdür.

YORUMLAR 3
  • dadaş25 2 yıl önce Şikayet Et
    çok güzel hocam...
    Cevapla
  • 464646 2 yıl önce Şikayet Et
    Son günlerde okuduğum en güzel analiz.
    Cevapla
  • Mehmet 2 yıl önce Şikayet Et
    Dilinize sağlık hocam güzel bir anlatım olmuş.
    Cevapla