Batıcılık ülkenin geleceğini tehdit ediyor
Bütün dünya, Afrika, Amerika ve Asya önce Batılılaştırıldı; 1950 sonrasında da Amerikanlaştırılıyor. Günümüzde Batıcılık deyince ülke yönetiminde, dünya sistemine boyun eğmeyi savunmak, Amerika ve güdümündeki Avrupa ülkelerinin dümen suyuna kendini bırakmak anlaşılmaktadır.
Politik bir pozisyon olan Batıcılık ve Amerikancılık, psikolojik ve sosyolojik bir durum olan yabancılaşma, günümüzde hemen her ülkenin karşılaştığı ciddi bir problemdir.
Toplum, yabancılaşma konusunda bilinçlenmeyince, Batıcılığa Batıcılıkla karşı çıkılabileceğini sanıyor ve geleceğini tehdit eden Batıcı politikalara yönelebiliyor.
TOPLUMUN DİNAMİK YAPISI VE POLİTİKA
Siyaset yapmak, iktidarı denetlemek, ülkenin vaziyet ve istikametini belirlemeye katılmak demektir. İnsanlar, vatandaşı oldukları ülkenin iktidarına, yönetim tarzına ya da sosyal yapıya uyum sağlayamayabilir. Ülkedeki sosyal, ekonomik ve siyasi koşullar ve vatandaşlara verilen hak ve görevler kendileri için uygun olmayabilir. Bunların yanında iktidar partilerinin politikasına karşı olabilir. Tüm bu olumsuzluklar; vatandaşın gündelik hayat, iktidar ve kendisiyle ilgili olarak olumsuz duygular hissetmesine neden olmaktadır. Kısaca iktidarı denetlemek, etkilemek ve muhalefet yapmak da siyasettir.
Burada çok önemli bir kuralı hatırlamak gerekir. Siyaset yapmak, toplumun sürekliliğini sağlayan ana yapısına (statiğine) koruma ve güvene alma, değişenine (dinamiğine) müdahaledir. Millet, vatan, devlet, din, tarih, dil, kültür ve medeniyet toplumun kolonları, kirişleri, iskeleti, kısaca ana yapısıdır. Rejimler, sistemler, yasalar, iktidarlar, partiler, bürokratik kadrolar, politikalar ise duvarı, kapısı, penceresi, kısaca zamanla değişen boyutudur.
Politika, toplumun dinamik tarafında yürütülen bir faaliyettir. Bu sosyo dinamik yapı dönem dönem değişir; insan fani ve şartlar değişken olduğundan o da olumlu yönde değişmek, gelişmek, yenilenmek zorundadır.
Fakat söz konusu dinamik yapının bir parçası olan politikanın aynı zamanda statik yapıyı desteklemesi ve güçlendirmesi gerekir. Politikada dinamik statiği korumuyor ve güçlendirmiyorsa ihanet olur.
BATICILIK GELECEĞİMİZİ TEHDİT EDİYOR
Batıcılığın dayattığı yabancılaşma, ülkemizde hissedilen anlık bir duygu olmayıp siyasi bir olgu, bir toplum mühendisliği, yakın tarih boyunca süren bir müdahale, kısaca modernleştirme sürecidir.
Ülkede vatandaşların Batıcı yönetimlerle olan ilişkileri, Batıcı iktidarın vatandaşlara karşı davranışları ve kullandıkları irtica söylemi, ‘göbeğini kaşıyan adam’ gibi kaba üslup insanımızın ülke içerisindeki politik tutumlarını etkilemektedir. Her on yılda askeri darbe yapan cuntalar ve sonrasında iktidarı devralan sivil yönetimler, benimsediği sözde demokratik, aslında otokratik yönetim tarzı ya da yönetime katılma anlayışı insanımızın kendilerine verilen vatandaşlık hak ve görevlerini sevmelerini, benimsemelerini ve özenerek yapmalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu faktörler hem yabancılaşmaya hem de tükenmişlik sendromuna neden olmaktadır.
Yabancılaşma; güçsüzlük, anlamsızlık, kuralsızlık, şehir içinde yalıtılmışlık ve kendine yabancılaşma (bozulma) olarak vatandaş üzerinde farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır.
Güçsüzlük: Literatürde daha çok güçsüzlük ya da tükenmişlik olarak tanımlanan psikolojik çöküş durumu, aynı zamanda kronik bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Yabancılaşma da tükenmişlik sendromu da bir süreci ifade etmektedir. Tükenmişlik sendromu beklentilerin fazla, beklentileri karşılayabilmek için fiziksel ve duygusal imkanların az olması durumunda ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla ülkeyi yöneten bürokratik oligarşi, Batıya pasif, ölçüsüz ve abartılı bir şekilde açılırken vatandaşa tükenmişlik sendromundan başka seçenek bırakmamıştır.
Sosyal bilimlerde yapılan araştırmalar göstermiştir ki tükenmişlik sendromu belirtileri arasında güçsüzlük hali mevcuttur. Güçsüzlük, kişinin beklentisinin ve yaşanma ihtimali olan olayların kendisi tarafından belirlenememesi ve durumlara herhangi bir şekilde müdahale edememesi durumudur. Komplo teorileriyle yıldırılan vatandaşın, gündelik hayatı üzerinde kontrol hakkının olmadığını hissetmesi, yaşadığı olaylar karşısında elinden hiçbir şeyin gelmediğini düşünmesi ve herhangi bir şekilde söz hakkına sahip olmadığının farkına varması kendisini güçsüz hissetmesine neden olabilecektir. Bireyin güçsüzlük halini sürekli yaşaması, tükenmişlik duygusunu beraberinde getirmektedir.
Kendilerinin güçsüz olduğunu düşünmeye başlayan bireyler beklentileriyle gerçekleşen durum farklı olduğunda ve buna müdahale edemediklerinde kendilerini güçsüzlüğün yanında çaresiz de hissetmektedirler. Çaresizlik, tükenmişlik sendromunun belirtisidir. Durumlar karşısında çaresiz kaldıklarını, ellerinden hiçbir şeyin gelmediğini fark eden bireyler yavaş yavaş tükenmişlik sendromu içerisine girmeye başlayacaklardır. Güçsüzlük ve duyarsızlaşma arasındaki ilişkiye benzer bir şekilde güçsüzlüğün kişisel başarı noksanlığı ile de yakından ilişkisi bulunmaktadır. Kişisel başarı yönünden kendisini noksan hisseden bireyler pek çok konuda yetersiz olduklarını düşünmektedirler.
Duyarsızlaşma: Tükenmişliğin bir başka boyutu duyarsızlaşmadır. Duyarsızlaşan insanlar, vatandaşlık görevlerini ve siyaseti önemsememekte ve parti çalışanlarını umursamaz hale gelmektedirler. Vatandaşlar özellikle, ülkenin geleceğiyle ve kendi geleceğiyle ilgili hedeflerini belirleyemediklerinde böyle bir duyguya kapılmaktadırlar; insanlar güçsüz olduklarında işleriyle ilgili hedeflerini belirlerken de zorluk çekmektedirler.
Kuralsızlık: Yabancılaşmanın bir başka boyutu da kuralsızlıktır. Vatandaşların devletteki işlerin yasal olmayan yollarla yürüdüğünü ve başarıya ulaşmak için ancak hileli yollara başvurulması gerektiğini düşünmeleri ülkede kuralsızlık anlayışının yaygınlaştığının bir göstergesidir. Batıcılık, en çok bu haksızlık yapıldığı duygusu üzerine oturur.
Ülke içerisindeki işlerin usulsüz, torpil ve rüşvet yoluyla yürüdüğü kanısına kapılan vatandaşların devlete karşı güveni azalmaktadır. Vatandaşın güveninin azalması ya da kendisinin kullanıldığını düşünmesi duygusal açıdan tükenmenin belirtileridir. Kısaca kuralsızlık ve duygusal tükenme arasında yakın ilişki bulunmakta ve kuralsızlık anlayışı vatandaşı duygusal tükenmeye sürüklemektedir. Politikada Batıcı eğilimin ana özelliğidir kuralsızlık. Şeriata, hukuka saygısızlığın altında yatan neden de budur.
Anlamsızlık: Anlamsızlık duygusu yaşayan insanlar içinde bulundukları siyasi ortama ve partilere karşı uyumsuzluk çekmektedirler. Olayları değerlendirebilmek için uygun standartlar bulamayan anlamsızlık psikolojisi içerisindeki kişiler, neye inanmaları gerektiğini de saptayamamaktadırlar. Bu durum karşısında insanlar sinirlenmekte ve olaylara ilgisiz kalmaya başlamaktadırlar.
Tükenmişlik sendromunun birey üzerindeki psikolojik ve davranışsal belirtileri arasında sinirlilik, nedeni bilinmeyen huzursuzluk, ilgisizlik, yurt dışına çıkmayı düşünme, hayata karşı negatif tutum geliştirme, alkol kullanımı, izolasyon, içe kapanma, düşünce karmaşıklığı yaşama, özgüven yitirme, dikkat dağınıklığı gibi davranış ve düşünceler mevcuttur.
Bu açıdan bakıldığında, sinirlilik hali ve olaylara ilgisiz kalma isteği tükenmişlik sendromunun belirtileri olduğuna göre anlamsızlık duygusunun tükenmişlik sendromu ile ilişkili olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca anlamsızlık duygusu yaşayan kararsız seçmenler düşüncelerinde karmaşıklık yaşamaktadırlar. Seçmenlerin düşüncelerindeki bu belirsizlik onların duyarsızlaşmasına neden olabilecektir. Anlamsızlık duygusunun bu yönüyle tükenmişlik sendromu ile genel olarak ilişkisinin bulunduğunu söylemek mümkündür.
Yalıtılma: Yabancılaşmanın diğer bir boyutu insanın siyaset alanında ve parti içinde bile yalıtılmasıdır. Seçmenlerin, partinin değerlerini tam olarak benimseyememeleri ya da az benimsemeleri örgüt içi yalıtılmışlığın ifadesidir. Bu durumda olan seçmenlerin başkalarıyla iletişim kurma yetenekleri ve istekleri azdır. Seçmenlerin izolasyona uğraması şeklinde de ifade edilen örgüt içi yalıtılmışlık, örgütte söz sahibi olan, belirli bir kademeye sahip üst yönetimde bulunan çalışanlar ya da partilinin çalışma arkadaşları tarafından gerçekleştirilebilmektedir.
Kendilerinin parti içerisinde başkaları tarafından yalıtılmaya çalışıldığının farkında olan bireyler çalışanlara karşı düşmanlık duygusu beslemeye başlamaktadır. Çalışanlara karşı düşmanlık duygusu besleme başlama tükenmişlik sendromunun belirtileri arasındadır. Doğal olarak partilinin izolasyona uğraması onun tükenmesine neden olmaktadır. Benzer şekilde, parti içerisinde yalıtılan birey örgüte karşı negatif tutum geliştirmeye başlamaktadır. Olanlardan partinin genelini sorumlu tutmakta ve örgüte olan bağlılığı azalmaya başlamaktadır. Bu yüzden Batıcı siyasette ve partilerde hizipçilik, şiddet boyutu olan muhalefet, hatta fitne fesat eksik olmaz.
Seçmenin siyasete ve partiye karşı negatif tutum geliştirmesi, lidere ve örgüte olan bağlılığının azalması tükenmişlik sendromunun belirtileri olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla lidere ve partiye karşı beslenen olumsuz duygular tükenmişlik sendromuna neden olabilmektedir. Siyaset içerisinde izolasyona uğrayan bireyler genelde çevresindekilerle siyasal iletişim kurmak istemedikleri gibi iletişim kurma yetenekleri de fazla yoktur. İletişim kurma isteksizliği tükenmişlik belirtileri arasında yer almaktadır. Bu yönüyle izolasyon, seçmenin tükenmesine neden olmaktadır. Devrimcilik adıyla şiddeti meşru gören Batıcı politika, sık sık sokak siyasetine baş vurarak siyasal iletişimi zorlaştırmakta; yanına alamadığı seçmeni manipüle etmektedir.
Batıcılık, toplumun statik yapısını yerle bir edip dinamiği esas alan, yabancılaşma, kopuş ve çözülmeye yol açan çarpık bir politika tarzıdır. Yabancılaşma, kopuş, çözülme, tükenmişliğe yol açtığından Batıcılıktan bir an önce kurtulmak gerekiyor.
-
Bektaşi 2 yıl önce Şikayet EtMillet laiklik çorbası ve demokrasi salatası yiye yiye bu hale geldilBeğen Toplam 1 beğeni
-
Kemal beziroğlu 2 yıl önce Şikayet EtTürkiye kooparatifi. Türkiyeyi kurtaracak modeldir. Akp ve Cumhurbaşkanına ulaşmalı. Bu modelde iş adamı fabrika ana yapıyı kurar. Küçük yatırımcı makineleri alır. İşçiler yastık altı para ile hammadde ve sermaye sağlar. 3 ortak ile kurulur. İş adamı 30 milyon dolar sermaye ile tek fabrika kuracağına bu modelde 3 fabrika kurulur. 3 kat iş imkanı elde edilir.Beğen
-
Kompataro 2 yıl önce Şikayet EtBatıcılık değil,Müslümanlık adı altında sahtekarlık yok ediyorBeğen Toplam 2 beğeni
-
AK OYLAR 2 yıl önce Şikayet EtTürkiye Yüzyılı'nı ne olmadığıyla, Batıcılık eleştirisiyle anlatmak çok etkili bir yaklaşım.Beğen Toplam 2 beğeni