Mustafa Yürekli
Mustafa Yürekli
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

İslamcılıkla milliyetçiliğin saf tutması

GİRİŞ 06.06.2023 GÜNCELLEME 07.06.2023 YAZARLAR

Bir şeyi anlamak zor bu ülkede, İslamcılıkla milliyetçilik hem çatışıyor hem de uzlaşıp anlaşabiliyor. Milliyetçilik, doğuşu ve karakteri itibarıyla seküler bir ideolojidir. Nasıl oluyor da İslamcılıkla kol kola yürüyebiliyor?

İslamcılıkla milliyetçiliğin çatışması tarihi bir gerçek.. Türkçülük adında bir siyasal akım var. Ziya Gökalp, Nihal Atsız’ların öncülüğünü yaptığı etnoseküler bir ideoloji var. Osmanlı Devleti dağılma ve yıkılış döneminde Rumeli’deki İslam karşıtı Yunan, Bulgar, Sırp milliyetçilikleri çöküşe yol açtı. Türk milliyetçiliği kendini bu yıkılış dönemi milliyetçiliklerine tepkiyle meşrulaştırmaya çalışır.

Cumhuriyeti ilan eden kadro da etnoseküler milliyetçilik olarak  açıkladı anlayışını. Hatta devletin resmi ideolojisi olarak açıklandı  sözkonusu Batıcı milliyetçilik. Cumhuriyet Halk Partisi’nin altı okundan biri de bu milletle çatışan, millete rağmen milliyetçiliktir. Modernleşme, bu ülkede ümmetten ulusa geçiş oldu; sosyal yapı en küçük hücresi aileye kadar Batılılaştırıldı.. Kısaca modernleşme, onun ideolojisi olan ulusçuluk anlamında milliyetçilik, çözülme ve çürüme sonuçlarıyla sorgulanmadı bile.     

Türkiye’de bir de vatan ve millet sevgisini, devlete bağlılığı ifade eden özü İslamcılık olan bir milliyetçilik vardır. CHP ve solun hiç sevmediği, karşıt gördüğü Türk İslam’ı var. Anadolu İslam’ı da denilebilecek olan bu ümmet kültürünü Türkçülük, Arapçılık ya da Kürtçülük olarak farklı farklı çağrılsa da özü aynıdır.. İbn Arabi, Gazali ve Mevlana’nı damıttığı Anadolu irfanıdır bu; kesretten vahdete yolculuğu mümkün kılan fena fillah ekseni.. İşte bu Anadolu ruhuna ters, pozitivist, materyalist, pragmatist ve kapitalist bir ideolojidir, Batıcı milliyetçilik; devleti götürüp ü-ğ*ph            AQ

Türkiye sosyolojisinde üremiş bu özünü İslam gören, tevhit doktrinine bağlı milliyetçilik, Arif Nihat Asya, Erol Güngör, Alparslan Türkeş, S.Ahmet Arvasi ve Nevzat Köseoğlu’nun temsil ettiği bu Batıcı olmayan, etnoseküler olmayan milliyetçilik çok farklıdır.

Günümüzde Ülkücüler ve Alperen Ocakları olarak adlandırılan, liderliğini rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ve Devlet Bahçeli’nin yaptığı, yakın tarihimizin doğurduğu, dine, devlete, ve millete saygılı Türk İslam milliyetçiliğini ciddi çalışmalarla sosyolojinin açıklaması gerekmektedir.

Ben bu yazıda, Batı karşıtı, etnoseküler olmayan, ırkçı olmayan, sözkonusu Türk İslam milliyetçiliğinin tarihi arka planını ana hatlarıyla çizip tarihi sosyolojik bakış açısıyla rahat görülebilen birkaç hususuna değineceğim.

SAĞ SOL ÇATIŞMASI                                                                     

Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı İstiklal Ma-+

rşı’nı TBMM’nde okuyan Hamdullah Suphi Tanrıöver, Türk Ocakları’nın başkanıydı. Türk Ocakları, 1912’de, Balkan Savaşları sırasında İttihat Terakki Fırkası tarafından kurulmuştu ve Türkiye çapında teşkilatlıydı. Türk Ocakları, Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyetini kuran ve Ankara’da TBMM’ni açan ve Cumhuriyeti ilan eden kadroydu.

Kanatlarını Arayanlar, Arif Nihat Asya belgeselini yaparken Adana Türk Ocakları’nın en güçlü şube olduğunu fark ettim; araştırma yaptım. Adana Türk Ocakları, 1909 ve 1920 Ermeni ayaklanmalarının bastırılmasında önemli rol oynamış ve Ermeniler Suriye’ye çekilince geride bıraktıkları şehir merkezinde ne kadar han hamam varsa el koymuşlardı. Çukurova’da Mersin ve Hatay teşkilatlarına göre çok teşkilatlı ve çok güçlüydü. Toros Yörüklerinden ve Türkmenlerden oluşan Adana Türk Ocakları, Mustafa Kemal Paşa’ya başından itibaren destek verdi, arkasında sağlam durdu..

Batıcı yenilikler ve radikal laik politika gereği görünürlüğü yasaklanan İslam kırsala çekildi, taşrada köylülere ve küçük esnafa sığındı. Değişik devlet kademelerindeki bürokrat ve memurlar ise kendini milliyetçi kimlikle ifade eder oldu. Böylece iki İslam ortaya çıktı; ilki resmi İslam olarak milliyetçilik, diğeri de halk İslam’ı.. 

Ne var ki Türk Ocakları, 1930’da Cumhuriyet Serbest Fırkası’na destek verip muhalif kanada geçince, bu pozisyon değişikliğinin faturasını ağır ödedi. Mustafa Kemal Paşa ve İsmet İnönü, fark ettiler ki CHP’nin toplumda karşılığı yoktu, çünkü sivil toplum kuruluşlarıyla desteklenmiyordu; bu yüzden 1932’de Türk Ocakları’nı hızla Halkevlerine dönüştürdüler.. Hamdullah Suphi Tanrıöver başında olduğu Türk Ocakları’nı CHP’ye teslim etti, başlangıçta bir sorun yaşanmadı.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Hitler’le kol kola giren Milli Şef İsmet İnönü, ülkede de milliyetçilerle sarmaş dolaş hale geldi, Turan’ı kurtarma hayalleri bile kurdular.. Çünkü Hitler, batıda iyice bunaltan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin doğusunda bir cephe açmak istiyordu.

Almanya yenilince, SSCB ‘İnönü Hitler Dostluğu Dosyası’nı masaya koydu ve İstanbul Boğazı’nı istedi. İsmet İnönü, SSCB’yle uzlaşabilmek için 19 Mayıs 1944’ten itibaren milliyetçileri ezmeye başladı. Bu aşamada Batıcılara ve Kemalistlere mesafe koymak zorunda kalan milliyetçilik, 12 Eylül 1980 askeri darbesine varan sağ sol çatışma sürecinde, CHP sol çizgiye yerleşince, iyice  karşıt hale gelecekti..  

İSLAMCILIKLA MİLLİYETÇİLİĞİN SAF TUTMASI

 

Fatih Sultan Mehmet’in kuramlaştırdığı ve Yavuz Sultan Selim’in kurduğu İslamcılık, Osmanlı Devleti’nin batıda, doğuda ve güneyde ağırlığını koymasıydı; küçük devlet olarak Anadolu’da süreklilik sağlanamazdı. Beyaz Türkler, tarihi şartların ortaya çıkardığı bu üç yönü, Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık şeklinde siyasallaştırıp çatışmaya sürüklediler.

Türkçülük ile İslamcılık arasındaki fark, başlangıçta doktirinerdi; İslamcılık vahyi, hakikati merkeze koyuyordu. Milliyetçilik, pozitivistti. Fakat tarih şartları resmi İslam olarak Türk İslam milliyetçiliğini ortaya çıkarmıştı. Böylece ulusçuluk ve milliyetçilik farklılaşması gerçekleşti. Etno seküler milliyetçilik, CHP milliyetçiliği, Doğu Perinçek milliyetçiliği ulusçuluk olarak adlandırılmaya başlandı. S.Ahmet Arvasi, Erol Güngör ve Nevzat Köseoğlu’nun temsil ettiği Türk İslam milliyetçiliği ise tarih bilinci ve medeniyet tasavvuruyla, toplum tahayyülüyle İslamcılığa yakınlaştı.

Recai Kutan belgeselinde anlatmıştı. 12 Eylül 1980 darbesinde tutuklanan Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş, Kirazlıdere’de tutukluluk günlerinde, eski Diyanet İşleri Başkanı Hüsnü Doğan’ın  arkasında saf tutup beş vakit namaz kıldılar. Ramizül Ehadis derslerine katıldılar. İkisi de Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu dergisinin okuyucusuydu ve Nakşiydi.. Kafkasya ve Orta Asya’daki Türkler Müslümandı ve Türk Birliği, İslam Birliği’nin dışında, karşıt bir siyaset değildi.

1989’da SCCB dağılıp Turan’ın bağımsızlığı gündeme gelince ve bugün Türki devletler adı verilen teşkilatlanmalar başlayınca Türkiye sırtını dönemezdi.. Süleyman Demirel, Türkiye’yi Kafkasya ve Orta Asya’dan uzak tutmak üzere Cumhurbaşkanlığı görevine getirildi.

1990’da partileri seçim barajının altında kalan Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş ve Aykut Edibali ittifak yaptılar. Ne var ki birliğe süreklilik kazandırılamadı.. 28 Şubat da Türkiye’yi iyice içine kapattı, baskı altına aldı. Fakat İslamcılar ve milliyetçiler masaya oturmuş oldular. Bu gelişme, Recep Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli’nin masaya oturmalarına temel oluşturdu, 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişiminden sonra Cumhur İttifakını kurmakta zorlanmadılar. Cumhurbaşkanlığı sistemi de ortak başarıları oldu. Türkiye Yüzyılı’na birlikte yürüyorlar.

Dolayısıyla İslamcılıkla milliyetçilik değil, ulusçuluk çatışıyor.. İslamcılık ile Türk İslam milliyetçiliği, resmi İslam ile halk İslamı uzlaşıp anlaşabiliyor. Doğuşu ve karakteri itibarıyla seküler bir ideoloji olan milliyetçilik artık ulusçuluk olarak adlandırılmalı.. Bülent Ecevit’in ulusçuluğuyla Alparslan Türkeş’in milliyetçiliği birbirinden çok farklı. Ecevit’in ulusçuluğu, pozitivist, seküler, ırkçı, materyalist bir ideoloji; Beyaz Türkler’in büründüğü kuzu postu.. Türkeş’in milliyetçiliği, dinine, milletine, devletine ve medeniyetine saygılı; kültürel milliyetçilik, adeta tarih bilinci..

Nasıl oluyor da İslamcılıkla milliyetçilik kol kola yürüyebiliyor? Dünya sistemi içinde Türk Devletleri Teşkilatı neden heyecan veriyorsa ondan.

Başlayan Türkiye Yüzyılı’nın uluslararası 2053 hedefi, Türk Devletleri Teşkilatı’nı İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Güvenlik Konseyi haline getirmektir.. İşte bunun için İslamcılıkla milliyetçilik kol kola yürümektedir

YORUMLAR 5
  • Murat 2 yıl önce Şikayet Et
    Türkiye yüzyılı, kolkola girmiş İslamcılar ve milliyetçilerle başlamıştır: Yuro 23.10
    Cevapla
  • Evladı Fatihan 2 yıl önce Şikayet Et
    Enfes bir yazı... Kaleminize, kelamınıza kuvvet üstadım.
    Cevapla
  • Zehni 2 yıl önce Şikayet Et
    Bir tane islam dini vardır gerisi insanlarin uydurmasıdır kuran hükümlerine göre yönetilmeyen milletlerin akıbeti asimile olmak türlü türlü mezhepler tarikatlar cemaatler bilmem neler neler peygamberimiz arabin arap olmayana bir üstünlüğü yoktur buyurmuş ırkçılığı kaldırmış.
    Cevapla