Mustafa Yürekli
Mustafa Yürekli
HABER7 YAZARI

Alimin hayatına yansıyan tarih

GİRİŞ 29.06.2024 GÜNCELLEME 01.07.2024 YAZARLAR

Prof.Dr. Şerafettin Gölcük, Ülke Tv’de, pazar günleri saat 14:00'te yayınlanan, yapımcısı olduğum “Yaşadığımız Günler” belgeselinde hayatını anlatıyor. İlk bölümünde çocukluk ve Ödemiş’te geçen eğitim yıllarını bizzat kendisi anlattı.

Şerafettin Gölcük hocamın hayatını yazıyorum; bundan önce giriş mahiyetinde “Ümmetin Bir Alimi: Şerafettin Gölcük” başlıklı bir yazı yayınladım bu köşede. Bu yazı da belgeselin yayınlanan ilk bölümünü kısaca anlatacağım.

İZMİR’DEN BUHARA’YA AİLE TARİHİ

Hayatını anlatmaya “Ailem Buhara, Semerkant tarafından önce Yalvaç’a, oradan da Birgi’ye gelmiş. Büyük dedem hoca imiş” diyerek başlıyor. Büyük dedesi, yani babasının dedesi İbrahim Efendi, Buhara’dan, Isparta, Yalvaç üzerinden Birgi’ye tahsil için gelmiş.

Elinde bastonuyla kameranın karşısına oturdu. Başladı anlatmaya, “Dedem, babam ve ailem hepsi Birgili; İmam Birgivî’nin memleketidir. Bozdağı’nın eteklerinde, böyle Ödemiş’e nazır bir yer. Babam orada doğmuş. Annem ise Beydağı, Yağcılar köyünde dünyaya gelmiş.” dedi. Ben sordum, o cevapladı. Hayatını yazıp “Ümmet’le Birlikte” adıyla yayınlamıştı; o kitabı okuyarak hazırlanmıştım bu röportaja.

İlmiye sınıfına mensup ailesinin tarihi, İzmir’den Buhara’ya, Osmanlı’dan Selçuklu’ya derinleşip gidiyordu. Şerafettin Hoca, “Mehmet Emin dedem Adana’da rahmetli olunca.. ” diyerek aile tarihini Birinci Dünya Savaşı’ndan başlıyor anlatmaya. Dedesi, Adana’da, Fransızlara, Ermenilere karşı savaşırken şehit düşmüş.

Babası Hafız Abdullah Efendi “Ben hafızlık yapmış, Maksud’a kadar okumuştum, fakat babam rahmetli olunca artık tuz torbası boynuma geçti.” dermiş. Yani artık okumayı bırakmış. Çünkü üç yaşında bir kız kardeşi var, yedi yaşında da bir erkek kardeşi. Bir de genç bir annesi var. Onların geçimini sağlamak için artık çalışmak durumunda kalmış..

Babası Hafız Abdullah Efendi , Ödemiş’in Yağcılar Köyü’ne gelmiş, orada annesiyle evlenmişler.. Tek parti diktatörlüğünün baskısına İkinci Dünya Savaşı Yılları’nın zorlukları da eklenmiş. Şerfettin Gölcük, Milli Şef İsmet İnönü döneminde doğup büyümüş.. “Ben 1941 yılında doğdum, Mayıs ayı diye tahmin ediyorum” diyor.

1940’lı yıllarda dünyaya gelen 60 kuşağının hikayesini iyi bilirim. Rahmetli babam Hadimül Kuran Ziya Yürekli Hoca, üstatlarım Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören 1940 doğumluydu. Gençliklerini, üniversite öğrenimlerini 68 Kuşağı’yla anılan 60’lı yıllarda geçirmişlerdi.

BİR HAFIZIN MÜCADELESİ

Şerafettin Gölcük, 1940’lı yılların sonunda, 1947 – 1952 yılları arasında, Yağcılar Köyü’nde ilkokulu okudu. Talihliydi, köylerinde okul vardı. Köy okulları, ülke genelinde 1960’lı yıllarda açılabilecekti.1947 yılında yeni bir öğretmen gelmişti köye.

Ailenin beş çocuğunun sonuncusuydu. “Babam hafız olduğu halde, bize çarşıdan bir Elifba alıp okutamadı. Korkunç bir takip vardı ” diyor. Kur’an-ı Kerim okuyan ve okutanlar, hemen tespit ediliyor, jandarmaya haber veriliyor, karga tulumba götürüyormuş. Çeşitli işkencelere maruz kalıyorlarmış tabi: “Yedi yaşında namaza başladım, namazın nasıl kılınacağını ve namaz surelerini hem bize hem de mahallenin çocuklarına öğretti. Gece çok geç saatlerde, ışıkları da söndürürdük bazen, babam bize namaz surelerini ezberletirdi. Yani temel ilmihal bilgileri verirdi. Orada başladık.” şeklinde anlatıyor sözkonusu zulmü.

1950 yılından itibaren Ezanı asli haliyle okunmasını serbest bırakan Demokrat Parti iktidarının getirdiği kısmi din özgürlükleri sonrasında Kuran Kursları açılmaya başlamıştı. Babası, başarılı bir öğrenci olan Şerafettin Gölcük’ü okutmak istiyordu: “1924’ten 1950’ye kadar 27 yıllık büyük bir yasak vardı. 1953 yılının Mart ayı, Ödemiş Kur’an kursunda tahsile başladım. Elimize Kur’an’ı orada aldık, kısa zamanda da okumaya geçtik. ” diye anlatıyor o günleri.

KURAN KURSUNDAN İMAM HATİP OKULUNA

Şerafettin Gölcük, “Menderes iktidara gelince Kur’an öğretimiyle ilgili yasaklar bitti. Ama yine de CHP zihniyeti devam ediyordu” diyor.

Ödemiş Kuran Kursu’nda eğitime başlıyor: “Dört tane Osmanlı bakiyesi molla vardı. Kur’an öğrenmek için elimizde üç kitap vardı. Birisi Ahmet Hamdi Akseki’nin İslam Dini; diğeri Numan Kurtulmuş’un Amentü Şerhi; bir de Kur’an’ımız.. Toplamda üç kitabımız vardı. Ahmet Hamdi Akseki’nin kitabını ezberlemiştim. Anlamıyorum ama ezberlemiştim onları.

Ödemiş müftüsü Ali Efendi vardı, hiç unutmuyorum, Ödemiş Kur’an Kursu’nda bir yıla yakın çok güzel dönem geçirdik. Ben hemen orada hafızlığa başladım. Hafızlıkta herkes zorlanırdı. Ben hemen yarım saatte-bir saatte ezberlerimi kendi kendime bitirirdim. Sonra hocalara dinletirdik. Bunlar Allah’ın bize verdiği lütuf ve ihsan sayesinde olmuştur“ diyor.

İzmir İmam Hatip Okulu açılmış, Kestanepazarı’nda bir Kur’an Kursu öğrenci toplamaya başlar.. Ödemiş Kur’an Kursu’ndan da öğrenci gönderilmiş. Şerafettin Gölcük, İzmir’e gidip Kestanepazarı Kur’an Kursu’nda kalıp İzmir İmam Hatip Okulu’na devam eden öğrencilerden biriymiş. “Hazırlan yarın seni de İzmir’e gönderiyoruz. “ demişler. İki üç arkadaş hazırlanıp İzmir’e gitmişler. Ödemiş Kuran kursu belli bir çevreye hitap ediyormuş. Kestanepazarı Kur’an Kursu’nda ise Cizreli talebe varmış, Ankaralı varmış, Burdurlu varmış. Türkiye’nin her yerinden öğrenci varmış: “Orada Arapça derslerine başladık. Emsile, Binâ, Maksûd… İyi okuduk bunları. Arkasından İmam Birgivî’nin Avâmil’ini okuduk. Hoşuma giden şuydu, 5-6 kişiyle birlikte ders alıyorduk, onlara ‘şerik’ deniyordu, bir de aşağıdan gelen 5-6 kişiye bazen hocalık yapıyorduk bazen de müzakere yapıyorduk. Müthiş hoşuma gidiyordu bu yöntem. Daha 12-13 yaşında çocuktuk. Orada Arapça’ya başladık ve çok şey öğrendik. Mesela orada İzmir’li Ali Tosun Efendi diye biri hoca vardı. Arapça’yı ben Araplara öğretirim diyen bir zat, böyle kimseleri gördük.“

Kuran kursundan İmam Hatip Okuluna gidip gelmeye başlar öğrenciler: “Sonra Kestanepazarı Kur’an Kursu’ndan 60 öğrenciyi İzmir İmam Hatip Okulu’na gönderdiler. Her sabah kurstan 60 kişi, lacivert elbiselerimiz beyaz kurdeleli şapkalarımızla sıra oluyor, başımızda bir mümessille birlikte İzmir’in caddelerinde, sıralı bir şekilde okula gidip geliyorduk. Tabi herkes bize bakıyor. Bu şekilde hem kursta hem okulda çok verimli günler geçirdik, çok şeyler öğrendik.“

ÖDEMİŞ’E DÖNÜŞ

Şerafettin Gölcük, ortaokul 2. sınıf öğrencisiyken, İstanbul İmam Hatip Okulu’na nakledilir. Ne var ki çok geçmeden İzmir İmam Hatip Okulu’na geri dönmesi gerektiği söylenir: “Dediler ki geri

gideceksiniz. Nereye? Geldiğiniz yere. Tasımızı tarağımızı topladık, fakat tekrar İzmir İmam Hatip Okuluna gidemeyiz. Yani ben gitmem oraya, bir kere ayrılmışım. Gittim durumu anlattım babama. Böyle bir durum var dedim. Böylece İstanbul’dan dönüp Ödemiş Ortaokulu 2. Sınıf öğrencisi oluyordum“ .

Bir süre kayıtsız derslere devam etti. Sonra dosyası gelince öğretmenler odasında Şerfettin Gölcük’ü imtihana tabi tuttular. İmam Hatip’ten geldiği için orada hangi dersleri okuduğunu sordular: “Yazar ismini söyleyerek okuduğum dersleri söylüyorum. Mesela matematik okudunuz mu diye soruyorlar. Evet diyorum, Turgut Pöğün’ün kitabını. Türkçe? Kemal Demirel. Tarih? Bilmem kim. Şaşırdılar, dediler ki böyle kitabın yazarını bilen çocuğa az rastlanır. Buna başka bir şey sormaya gerek yok “.

Böylece Ödemiş Ortaokulu’nun öğrencisi oldu. Bu arada Ödemiş’e bir de lise açıldı. İzmir’deki üçüncü liseydi. Liseye de orada devam etti.

İSLAMİ İLİMLERDE SEBAT

Şerafettin Gölcük, İzmir’de Emsile, Binâ ve Maksûd’u okudu, Emsile’yi ezberledi. Fakat şimdi ne yapacaktı? Ödemiş’te normal bir ortaokula geçmişti: “Dediler ki Hacı Nuri Mescidi diye bir yer var, orada bir hoca efendi ‘Arabiyye’ okutuyor, oranın deyişiyle. Oraya gittim. Allah rahmet eylesin Ali Şah hocam bana her akşam yatsı namazından sonra Arapça okutmaya başladı. Gündüzleri de ortaokula gidiyordum. Ortaokul dersleri bana çerez gibi geliyordu, hiç sıkıntı çekmiyordum. Arapçayı öğrenme ve ileride nasip olursa ilahiyat fakültesinde tahsilime devam etme hissi ilk orada içime doğmuştu“..

Şerafettin Gölcük, Ödemiş ve İzmir Kur’an kurslarında başlayan, daha sonra İstanbul İmam Hatip Lisesinde devam eden ve nihayetinde Ödemiş ortaokulu ve lisesinde sona eren bir ortaöğretim serüveni geçirdi.

Lise son sınıftayken 27 Mayıs 1960 darbesi oldu. Bir Cuma günüydü. Küçük Camii’de tek başıma öğle namazı kıldı. Çünkü sokağa çıkma yasağı vardı, kimse camiye gelememişti. Şerafettin Gölcük, hayat hikayesi yakın tarihi iyi yansıtan alimlerden biri. Allah’tan sağlık, afiyet ve uzun ömür vermesini diliyorum.

Mustafa Yürekli / Haber7

YORUMLAR 5
  • Mustafa Yıldırım 4 ay önce Şikayet Et
    Şerafettin Hocamıza Rabbimden sağlık ve afiyet, ömrüne bereket diliyorum.
    Cevapla
  • Abdurrahman YILMAZ 4 ay önce Şikayet Et
    Allah kendisinden razı olsun. Samimi bir Müslüman, örnek bir Alim. Konya İlahiyat'ın öğretim görevlilerinden ve dekan yardımcısı olarak da görev yapmıştı. Konya İlahiyat'ın medar'ı iftihar. Öğrencilerin hayran olduğu, sevdiği bir hocamızdı kendisi. Rabbım onun gibi hocalarımızın, Alimlerimizin sayısını arttırsın.
    Cevapla
  • Kaan 4 ay önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık
    Cevapla
  • Eyüp Kirpitci 4 ay önce Şikayet Et
    Eli öpülesi muhteşem bir âlim, Konya'da kendisinden feyz aldığım hocam.
    Cevapla
  • HALİL CEBECİ 4 ay önce Şikayet Et
    Amin
    Cevapla