Siyasal tutumun bilişsel boyutu
Siyasal kültür, yürürlükteki siyasal sistemin etkin şekilde işlemesini sağlar; siyasal sistemin işleyişinde belli bir standartlaşma oluşturmaktadır; toplum üyelerini o sisteme aidiyet hisleriyle donatıp kendilerini sistemin bir parçası olarak görmelerini, bu yüzden uyumunu sağlar. Dolayısıyla siyasal kültür denilince, bir milletin siyasal gelenekleri veya kamu kurumlarına ruh veren özellikleri anlatılmaktadır. Ayrıca siyasal hayata damgasını vuran, resmî olmayan kurallar ve o toplumda hâkim olan siyasal ideolojinin dile getirdiği amaçlar hedefler de siyasal kültür kavramı içinde düşünülmektedir. Bu bağlamda, siyasal ön yargılardan üsluba, politik psikolojiden ve ahlaktan neyin meşru olup neyin meşru olmadığını, partileri ve seçimleri belirleyen siyasi kanunlara varıncaya kadar birçok hususiyet siyasal kültüre atfedilmektedir.
Her toplum için değişim kaçınılmazdır; kuşak değişimi, rejim, iktidar ve politikaların değişimi, birbiri ardına gelen siyasal olaylar ve seçimler, siyasal kültürü de etkiler. Mesele, söz konusu siyasal kültür değişiminin gelişerek yenilenme mi yoksa bozulma mı olduğudur. Siyasal kültür yenilenmesi, bireylerin bilinçli siyasal tutumlarına bağlıdır.
Demokratik bir toplumda sosyolojik merkezi oluşturan üyelerinin siyasal merkezi oluşturup oluşturmadığı ya da ne kadar etkilediği meselesi, siyasal kültürdeki değişim ve siyasal tutumlar üzerinden incelenebilir. Çünkü siyasal tutum, siyasal kültürü belirler ve yönlendirir. Demokratik siyasal kültürün yenilenmesi seçim süreçlerinde gerçekleşir. Bu yüzden siyasal kültür yenilenmesi, bireylerin siyasal tutumlarındaki değişimde izlenebilir.
Bu yazıda siyasal kültür değişimini değerlendirmek amacıyla bireyin siyasal tutumunu mercek altına alacağım.
SİYASAL TUTUMUN BİLİŞSEL, DUYGUSAL VE YARGISAL BOYUTLARI
Bireylerin siyasal meseleler karşısında takındıkları tutumun, “bilişsel”, “duygusal” ve “yargısal” boyutları vardır.
Birey; siyasal sistemin işleyişine, onun önde gelen siyasal lider ve kadrolarına; sosyal gruplara, partilere ve mevcut siyasal sorunlara dair belirli bir bilgiye sahiptir. Bu bilgi, bireyin bütün olarak sisteme uymasında tamamlayıcı bir unsur işlevi görmektedir. Kısaca siyasal tutumun oluşumunda biliş faktörü vardır.
Öte yandan birey; sistemi, yakın çevresinin, ailesinin veya arkadaşlarının etkisiyle “duygusal” olarak benimseyebileceği gibi, bütünüyle benimsemeyebilir de. Sevmekten nefrete, dostluktan düşmanlığa büyük bir yelpazede çeşitli duygulara kapılabilir. Siyasal kültür ve bireylerin tutumu bağlamında korku önemli bir duygudur. Demokratik kültürde siyasal tutum ve davranışın korkudan uzak olduğu varsayımı, her şeyden önce siyasal tutumun duygusal boyutuna işaret vardır.
Nihayet, birey, sistemi moral bir değerlendirmeye ve/veya yargılamaya tâbi tutabilir. Bu yargılama ahlaki ve hukuki boyutlarıyla kişinin siyasal duruşunu ya da siyasal pozisyonunu ortaya koyar. Bu da siyasal tutumunyargısal boyutunu oluşturur.
Bireyin sisteme karşı tutumuna dair bu üç faktör, birbiriyle ilişkili olarak işler: Sistemi değerlendirmek için hakkında bazı bilgilere sahip olmak gerekir. Bu bilgiler duygularımız tarafından yönlendirilmiş olabilir. Nihayet bilgilerimiz de duygularımızı yönlendirebilir.
Sahip olunan bilgi düzeyi, siyasal kültür tipini de belirler. Şüphesiz meseleye tersinden de bakılabilir: Siyasal kültür tipi, bilginin sahip olabileceği önem derecesini belirleyebilir, onun duygusal ve yargısal etkenlerle olan ilintisini yönlendirebilir.
SİYASAL TUTUMUN BİLİŞSEL BOYUTU
Biliş, kısaca algı, dikkat, bellek, duygular, dil, karar verme, düşünme ve akıl yürütme gibi, zihnin dünyayı anlamaya yönelik yaptığı işlemlerin tümüşeklinde tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle biliş, bireyin çevresinde olan biteni algılamasını, anlamlandırmasını, öğrenmesii ve öğrendiklerini hatırlamasını sağlar. Bireyin insanlarla olan iletişim şekli, karşısına çıkan problemleri çözme biçimi bilinç ile yakından ilişkilidir. Bilişi oluşturan çok sayıda yapı bulunmaktadır. Algı, dikkat, öğrenme, hatırlama, muhakeme ve karar verme en temel zihinsel fonksiyonlarıdır.
Dikkat, belirli uyarıcılara ya da konumlara odaklanma yeteneği olarak adlandırılır. Dikkat ve dikkatin yönlendirilmesi, yürütücü işlevlerin bir görevidir ve bilginin işlenmesinde, özellikle kısa süreli bellekte depolanmasında, kullanılmasında ve gerekli diğer bilgilerin uzun süreli bellekten çağrılmasında önemli bir yer tutmaktadır. Dolayısıyla siyasal tutuma karakter kazandıran, dikkat ve duyarlılığı belirleyen bilişsel boyutudur.
Bilişin önemli bir kısmını bellek oluşturur; çünkü öğrenme ile yakından ilişkilidir. Bilgilerin kodlanması, depolanması ve gerektiğinde kullanılmak üzere geri çağrılması bellek ile ilgili süreçlerdir.
Düşünme, karar verme ve problem çözme de bilişin önemli işlevleri arasında yer almaktadır. Problem çözme bir problemi hem zihinde tasarlamayı hem de bu tasarının yeniden yapılandırılmasını gerektiren bir süreçtir. Problemin çözümüne ulaşmayı engelleyen önemli faktörlerden biri, sadece belirli bir yöne odaklanma eğilimidir.
Kısacası biliş, bireyin yaşantısını sürdürmesi, çevreye uyum sağlaması, çevresindeki uyaranlara tepki vermesi, çevreye uyum sağlaması, sosyal ilişkiler geliştirebilmesi için gerekli olan psikolojik bir süreçtir.
Bu yüzden düşünme, karar verme ve problem çözme süreçleriyle siyasal tutumun bilişsel boyutu çok önemlidir. Siyasal tutum, önce bilişsel boyutta oluşur denilebilir.
Bilinç ile tutum arasında ilişki vardır. Bilinç, farkında olduğumuz deneyimlerin bütününe işaret eden zihinsel bir kavramdır. Bilinç, bildiğimiz ve bildiğimizin farkında olduğumuz yaşantılara işaret etmektedir. Bilinç, işleyişi ve katmanlarıyla bireyin duygu, düşünce ve davranışlarının anlaşılmasında kritik bir rol oynamaktadır.
Siyasal tutumun duygusal ve yargısal boyutlarını da birer yazıyla anlatacağım..